....NERDESİN !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
‘’ Geceleri bi ses duyarak bölüyordu rüyalarını, örselenmiş rüyalarının noktası oluyordu hep o ses. Sonra ardı sıra gelen soru işaretleri ; kendisinden kaçan bi gölge gibi.. Bağıran o muydu yoksa rüyalarının sesi mi, bilmiyordu ıslak yastığı... İnsan avucuna sıkışmış bi kuşun kalbi gibi atarken kalbi; yüreğinin direğini sızlatan o sesi, yıllar var ki arıyordu .. Nerdesin ?
İlk söylediği kelimeydi. Çünkü içten, yürekten, gözyaşından akardı gökyüzüne yönelirken o soru; NERDESİN? Geçiştirilen yanıtlar alırdı, ama yinede sorardı.. İçinin eksik yanıydı o. İçinin eksik yanı ama en derin parçasıydı..
Hayaller kurardı yastık altlarında; kimse görmesin diye.. Görseler umursamazdı aslında.. Ama kendine ve hayalllerine saklamayı severdi gözyaşlarını ... Kimse onu hayalleri için ağlarken görmedi...
Aşık olduğu ilk adamdı o. Yaşayamadıkları çocukluklarını beraber yaşayacaklardı.. Luna parka gidip zincirli salıncağa binecek ve pembe pamuk şekeri yiyeceklerdi elleri yapış yapış...
Birbirlerinin ayakkabılarını bağlayacaklardı, elele tutup sokağın köşesini döneceklerdi ve herkes onlara bakacaktı imrenerek, ve onlar; inadına dünyaya gelen bi kelebek gibi, tekrar aşık olacaklardı ... Türk filimlerinin kötü karakterlerini rüyalarında görseler bile öperek uyandıracaklardı birbirlerini.... Sonra koyun koyuna girip aynı rüyada balık tutacaklardı, sonra öpücüklerle uyandırılıp kahvaltı yapacaklardı pazar günleri. Aşık olduğu adam ona kitaplar okuyacaktı, kızacaktı bazen, ağlatacaktı... Belki sinirlerine hakim olamayıp bi Osamanlı tokadı patlatacaktı kulağnın dibine ve nefret edecekti aşık olduğu adamdan... Akşam yemeği için ezan okunacaktı ve sofraya oturacaklardı beraber !!! Osmanlı tokadı masa örtüsünün altına, vuran iri el çorba kasesinin yanına saklanacaktı. Nasıl küsebilirdi aşık olduğu o adama ... O’nunla ve O’nun için herşeyi yapabilirdi; kıyafetleriyle denize atlardı mesala, sırf onun tarafından öpülmek için Milli Takım’a kupa bile aldırabilirdi.. Ve ellerinin saçlarında dolaşması için ömrünü ... .................................................................................... ‘’
Zeynep bu satırları hergün okuyordu.. baş ucu kitabıydı..
‘’ Hakkı ilk eşinden şiddetli aldatma yüzünden ayrılmış, ikinci eşiyle mutlu bi evlilik yapmıştı.. İlk eşinden iki (bi kız //bi erkek) şimdiki eşinden ise henüz cinsiyetini bilemediği bi ceninle beraber üç çocuk babasıydı.. Uzun yol tır şöföflüğü yapıyordu.. 17 km lik tünele girmeden önce arkadaşı darbuka çalan midesini düşünmüş ve yemek yemek istemişti.. Hakkı’nın aklı hamile karısında olduğu için arkadaşını anılarında bırakıp kankırmızı tünele girmişti.. Eve gittiğinde eşinin güzel yemeklerinden yiyecekti. Günlerdir yoldaydı ve özlemişti ailesini.. Hasretle gaza basmıştı... Tünelin yarısını yenmişti ve hayallere dalmıştı; dört aylık hamile karısının gözlerini mi hayal ediyordu yoksa ceninin cinsiyetini mi ? ikisini de !!! Eşine bi kavuşsun, doktora gidip cinsiyetini öğreneceklerdi.. Birden bi ses !! Kendine geldi; ortalık toz duman_ ateş !! İki tır çarpışmış ve olan olmuştu.. Gri dumanlar yeryüzüne inen bi sis gibi kendinden başka bişey göstermiyordu.. Sığınaklara girmeye çalıştı ama hiçbirine alınmadı; doluydu !! Duman açlıktan zil çalan midesini susturmaya ve öksürtmeye başladı.. koşmayı denedi; maraton koşucusu gibi eşine ve ceninine koşmayı denedi ama uzun tünelin sonu gelmiyordu.. Öksürdü; ciğerlerini boğazında hissetti.. Öksürdü ve geri döndü; tırdan pusulasını alarak avuçlarının arasına umudunu yerleştirir gibi yerleştirdi... Tünelin sonuna ulaşmayı umarak, öksürerek , koşmaya başladı tekrar..
.............................................öksürdü
.............................................r şeklini aldı bedeni,
.............................................duvara çarptı,
.............................................ök_sür_dü
.............................................yığıldı ..
.............................................direndi,
.............................................gözleri kapandı yavaş yavaş
.............................................elindeki pusulayı sıkı sıkı tuttu.. (ölürsem çabuk bulsunlar beni!)
.............................................nefesi bitti . ‘’
Zeynep’in her aklına geldiğinde kilitli günlüğünü açıp arasından çıkardığı bi gazete küpürüydü bu...
Ve hiç dilinden düşürmedi o kelimeyi...
kimine göre bi soru cümlesiydi ...
Onun içinse bi başucu kitabı ve gazete küpürüne çığlıklar atan bi kelime;
NERDESİNNNN !!!!!!!!????
Nerdesin O’nun için ;
O lanet olası tünele neden girdin demekti
Hayallerimi neden yalnız yaşıyorım demektiii
İlk sana aşık olacaktım demektiii
Dur durak bilmeyen gözyaşlarıydı burnunun üstünden akarak dudaklarına düşen...
Yaşamı yüzyirmi günlükken terk edildiği ;
Yüzünü hiç göremediği ama herkesin kendine benzettiği
Babası demekti !!
Burnunu çeke çeke ağlamaya devam etti..
Dudaklarına düşen gözyaşları;
Dünya’nın bütün tuzlarıydı .....
*okuduğunuz satırlardaki hayaller; hayal ürünü, kişiler ve gözyaşı gerçektir*
2ooo yılında kaldı /// gümüş
YORUMLAR
hayalde olsa,gerçekte olsa,gözyaşları içinde yaşayarak okudum..çok etkilendim,ne diyeceğimi bilemiyorum..
çok yaşa dalin'ya...
dali'nya
saygı ve sevgilerimle..
3 boyutlu bir resim çizer gibi yazmışsınız. En derinden vuruyor son bölüm. Kaleminize sağlık.
dali'nya
Ne yapmışsınız efendim böyle....
Galiba sitede böylesine hislenip okuduğum yazılar 10 taneyi bulmaz...
Bu da onların arasına girdi bile...
Gerçek olma ihtimali çok yüksek...Olmasa dahi gri renkte bir umut bu...Kırık halde dalları..
İlk satırlarda, özellikle ilk aşk mevzusunu aşağıda bağlama işi örgüsel olarak çok güzel yapılmıştı...
Hürmetle..
dali'nya
bu yazıyı yazan kaderdi arkadaşım.. devamı gelecek.. yorumun çokkkkkkk mutlu etti.. ama yüreğiini üzdüysem de affola.. en derin saygılarım edebiyatın şairine.. günaydın bu arada.. :))