- 720 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Karanlığın Gözyaşları...
İçimi ürperten rüzgâr küçük damlalar bırakmaya başladı tenime. Birbirlerine sürtünen yaprakların çıkardığı anlamsız ses toplulukları ise ayrı bir renk katıyor geceme. Komşu evlerin pencerelerinde geniş daireler oluşturan ışıltılar da başını döndürüyor insanın.
Kendi kendime konuşmaya başladım şu sıralar. Zaten kendim de olmasam konuşabileceğim, sohbet edebileceğim kimsem yok yanımda. Dudaklarım hep aynı besteyi fısıldıyor kulaklarıma. Kalbim ise kırılmış bir vazonun birleştirilemeyen parçaları sanki…
Özledim kaybettiğim her şeyi. Karanlığa bürünmüş kalbimde hiç doğmayan güneşi özledim. Baştan sona nefrete, kine batmış bedenimde sevgiyi özledim, sevmeyi özledim, sevilmeyi özledim… Bu kokuşmuş şehirde beni bir başıma bıraktıkları halde bir türlü kızamadığım dostlarımı özledim. Özledim, evet özledim ama özlerken de yalnızlığımın yalnızlığında kaybolmaya başladım.
Kaybolmaya başladım kendi içimde kendi içime hapsettiğim şeylerle. Öyle dolu, öyle ağır, öyle yalnızım ki kendime… Boşaltmak istiyorum içimdekileri, dışımdakileri kısacası her şeyimi. Silmek istiyorum bir çırpıda geçmişimi. Yeniden başlamak istiyorum hayata bembeyaz, saf ve temiz bir sayfada. Adımı, soyadımı değiştirmek istiyorum mesela. Sevdiğim kadını unutmak, bu şehri silmek aklımdan ve çevremdekileri yok saymak istiyorum nedensiz. Sonbaharın yanında ilkbaharı da istiyorum ilk defa. Sarının yanında yeşili, siyahın yanında beyazı görebilmek istiyorum her zaman. Kırılmış kollarımla, hayatın en acımasız yüzünü gören canımla yeniden doğmak istiyorum bu dünyada. Tüm sorunların altında ezilen bedenimi, ağırlaşan gözlerimi yeniden döndürmek istiyorum dünyaya.
Yapmak istiyorum, gerçekleştirmek istiyorum bazı şeyleri ama bulamıyorum kendimde o gücü. Yorulduğumu anlıyorum artık. Gencim diyorum kendi kendime, neler neler atlattı bu yürek atlatırım bunu da diyorum sürekli ama gerçeklerden kaçamıyorum bir türlü. Yaşıma göre büyük sorunlarla uğraştığıma inandığım her an yitip gidiyorum kalabalığın içerisinde. Soyutluyorum kendimi tüm bu insanlardan. Dünyadan alıyorum kalbimi ve gidiyorum kendi kurduğum dünyama. Hüzün kokan bahçelerde dolaşıyorum gün boyu. Geceyi ve gecenin içerisine saklanan hazin dolu esintiyi bekliyorum sabırsızlıkla. Karanlığı, karanlığın içerisindeki o insanı rahatsız eden derin sessizliği bekliyorum. Kendimi buluyorum çünkü orada. Kalbimle baş başa kalıp sohbete dalıyorum onunla. Yakınıyorum her şeyden, herkesten… Boşa yaşandığını düşündüğüm bu hayattan yakınıyorum daha çok. Nefretle bahsediyorum sevdiğim kadından gözlerimin içerisinde yanan korla birlikte. Bir de rüzgâr ekleniyor sonra aramıza. Hep beraber kaybolup gidiyoruz karanlığın ortasında.
Güne her başladığımda tekrar buluyorum kendimi kaybolduğum noktada. Odamı çevreleyen dört duvarın arasında sıkışan yüreğim acı çekmeye başlıyor bu defa. Gözlerim ise anlamsız bakışlar saçıyor etrafına. Elimi tutmasını istediğim insanların artık yanımda olmayışı ya da olamayışı ıstıraplara sürüklüyor bedenimi. Beni sevdiğine inandığım tek kişinin varlığı da olmasa hayat durur sanırım bu şehirde…
Yine geceyle birlikte vuslata eriyor yüreğim. O küçük esinti de başladı her gece olduğu gibi. Yıldızlar gülücükler saçıyor etrafına. Ben ise avuçlarımda rüzgârın koynundan koparıp aldığım bir tutam hüzünle birlikte uykuya dalıyorum bir daha uyanmamak istercesine…