- 724 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kırmızı
Güldüğünde kısılan bir çift gözleri vardı onun...Titreyen ve terleyen elleri...Bir de kırmızı papuçları...
En çok dikkat çeken bunlar diye düşünüyordum uzun zamandır...Öyle ya titreyen ve terleyen elleri farkettirmemesinin en iyi yoluydu kırmızı papuçları... Uzun uzun düşüncelerden hafızasını kurtarmayı düşünürken bir ses duymak istiyordu,yalnızca bir ses...Oysa Yalnızlıklarlada arası iyiydi... Peki neredeydi o zaman o yalnız ses? Kızıyordu kendine,hayata, yalnızlığa ve özelliklede yalnız olduğu halde ona seslenmeyen yalnızlara... Yaşama tutunmak istemesinde anormal olmayan şeyleri düşünmekten, anormal olmanın ayrımını da yapmayı çalışıyordu bir kaç zamandır... Sadece bir ses diyordu,sadece bir ses...Sadece bir sese ihtiyacım var!
Soluk soluğa o şarkıyı dinlediğinde, herşeyin böyle olabileceği aklının ucundan geçmemesinin yanında, anlam ifade etmeyen qüzellikler yaşayabilmenin nasıl birşey oldugunu öğreneceği için; hazzını yaşıyordu bedeni bir yandan da... O beden ki neler yaşadığının,ne yapması gerektiğinin,olmakla olmamak arasında kalmanın zıtlığını; bir kırmızıyı bildiği kadar iyi bilirdi... O bedenki sabretmenin daha fazla sabretmekten ibaret olduğunu yaşanmışlıklarla tatmıştı... Bir keresinde şöyle demişti o bedendeki anlamları algılama,karıştırma ve iletme sisteminin yardımıyla; rüyaydı,uyandım,buradayım...
Ben bu üç kelime hakkında o kadar çok şey düşünmüştüm ki? Milyonlarca anlam ifade ettiğini zannediyordum, onun derinliğini ve onun derinliğindeki kelimeleri bilmenin verdiği ukalalıkla... Oysa bu üç kelimeden önce de çok şey demişti bana... Bir keresinde ben demişti,sadece bir insanım anlıyormusun? Sadece bir insan... Sade insan... İnsan... Ve ben sadece "BAĞIRMA" diye yanıtlamıştım o gergin sesin çıktığını duyan kulakları...
Şimdi düşünüyorumda daha çok şey söylemem gerekirdi...Daha çok anlamlar yüklemem gerekirdi o sesinde ki gerginliğe... Eee o zamanın hayatında kaçırdığı ayrıntıları bir dahakinde yakalmak isterdi insanoğlu...Bunu biliyordum... Bildiğimi bildiğim içindir heralde, bende öyle yapmıştım... Rüyaydı... Uyandım... Buradayım...Bunu terkrarlamanın bende yarattığı izleri düşündükçe daha çok terkrarlamam; "ne diye ki" diye düşünüyorum,"TEKRAR" tekrar ederken... Rüyaydı.. Uyandım...Buradayım..
Rüyasınıda anlatmıştı kriptoloji uzmanı olmamı bekler gibi... Oysa onun da dediği gibi bende sadece bir insanım.. Bir çok şeyi anlayamam... Neden onu suçluyorum ki? Suçlanması gereken onca şey varken... Onun titreyen,terleyen elleri vardı.Birde kırmızı papuçları... Benim kızmam gereken kırmızı papuçlardı aslında...Bunu şimdi anladığım için övünmelimiyim,kızmalımıyım yoksa aynaya bakıp gözlerle-kalbim arasındaki sorun için dert mi yanmalıyım,bilmiyorum...
Evet evet o papuçlardı onu götüren... Düşünmemeyi düşünmenin ne kadar kötü olduğunu düşündüğümü anladığımın ilk yıllarıydı onunla karşılaştığım zamanlar... "Ahh o malum papuçlar gene geldi o malum gündeki puslu havanın kırmızılığıyla gözüme,aklıma... " İlk gördüğümde sevmiştim o puslu havada ki kırmızılığı ama nereden bilebilirdim bir gün uzaklara gitmesi için ona güç vereceğini... Yok yok ben hatayı bir yerde yapıyordum,kestiremiyordum...Gelecek keskindi ama kestiremiyordum...Biliyordum birgün gitçeğini,geleceği... Kestirememenin verdiği güçle yaşıyordum sanırım qüzel günleri... Ben diyordu ben yaşanmışlıklara inanırım... Limonlu çayından bir yudum aldı ve devam etti; yaşanmışlıklar kızgındır ve kırgın... İşte bu iki yaşanmışlık öznesiyle ayakta durmanın,tek başına ayakta durmanın haysiyetini yaşarsın ruhunda... Benim dedi,benim... Kırmızı papuçlarım var üstelik...
İki mükemmel gerekçe diye düşünmüştüm o zamanlar... Terk etmesi için iki mükemmel gerekçe...Ama sihirli değneğin bir mükemmelliyeti oluşturması gibi o anda silinmişti bu düşünce kafamdan... Ahhh ne kadar da aptalım... Aptal... Hayırrrrrrrr aptal değilim.Aptal olan kırmızı papuçlar... Ne kaldı işte ondan geriye... Bir kaç kırık sözcük ve yaşanılması gerektiğini düşündüğü halde yaşanılamayan onca şey...
kırmızıkurbağa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.