- 886 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
CEMİLE
Kapıya geldiğinde, her zaman girmeye alışkın olduğu resmi dairenin güvenlik görevlisinin birden bire karşısında dikildiğini fark etti. Hiç umursamadan ona “ Günaydın “ Diyerek içeriye girmek için kapıya yöneldi. Güvenlik görevlisi, yıllardır tanıdığı Cemile’ nin tam karşısında duvar gibi durmuştu. Yüzündeki ifade ise her zamankinden farklıydı.
“ İçeriye giremezsiniz. Seyyar satıcıların girmesi yasaklandı artık. Kesin talimat var. “
“ İyi ama neden ? Beni başka seyyar satıcılarla bir mi tutuyorsunuz. Yıllardır gelirim ben buraya. Üstelik, yabancı da değilim sizlere. Ne kötülüğüm olabilir ki. Sadece, ekmek paramı çıkarmaya çalışıyorum.”
“ Cemile Hanım, içeriye alma yetkisi benim elimde değil. İdarecilerim istiyor bunu ben de uygulamaya çalışıyorum. Lütfen, gidin buradan “
Güvenlik görevlisinin kapıdan çevirmesiyle bütün umutları yıkılmıştı Cemile’ nin. Binanın merdivenlerinden yavaş bir şekilde hemen ilerideki meydanlığa doğru ilerlemeye başladı. Banklardan birine oturdu yığılırcasına. Kapılar, ekonomik krizler yüzünden yavaş yavaş yüzüne kapanmaya başlamıştı son yıllarda.
“ Yine de çok yardımlarını gördüm arkadaşlarımın. Ne yapsınlar onlarda haklılar. Ayda neredeyse iki-üç kez gidiyorum. Bir girebilseydim, yine boş çıkmazdım ama ne yapalım. Kaderime mi kızayım yoksa kendi akılsızlığıma mı ? “dedi sessizce.
Zeki Bey, uzun yıllar o iş yerinde, şef olarak çalışmış, kısa bir süre önce de emekli olmuştu. Arada bir yılların alışkanlığı ile arkadaşlarını ziyarete gelir, onlarla sohbet eder, bir bardak çay içtikten sonra evine dönerdi. Yaşıtlarının çoğu emekli olmuş, ondan sonra girenlerin de emekliliği yaklaşmıştı.İyi ve kötü anılarının geçtiği işyerine yine öyle bir ziyaretinin sonunda, onu yani Cemile’ yi kapıda çaresiz görünce içi burkuldu.
Cemile, Zeki Bey’ den sonra başlamıştı işe. Varlıklı bir ailenin tek çocuğuydu. Güzel ve bakımlıydı. Fakat onu diğer memurlardan ayıran fark, lükse ve kendisine aşırı düşkünlüğüydü. Her gün farklı kıyafetlerle gelirdi işe. Konuşmayı sever, arkadaşlarıyla ilişkileri de iyi sayılırdı
Otomobillerin tek tük olduğu zamanlardı. Cemile, araba almıştı. Herkes ona gıptayla bakıyordu. Harcamaları da, diğer memurlardan farklıydı. Bazen konuşmalarında, memur maaşlarını küçümserdi. Arkadaşları onun bu tavırlarına kızsalar da, ses çıkarmıyorlardı.
Cemile, bir süre sonra bir arkadaş toplantısında tanıştığı bir gençle nişanlandı. Nişanlısını, iş adamı diye tanıştırmıştı. Görünüşe bakılırsa, büyük bir aşkla seviyorlardı birbirlerini. Yaklaşık altı ay gibi bir zaman sonra da evlendiler. Evlendikten sonra bir süre daha çalışmaya devam etti Cemile. Hamile kalmıştı. Çocuğunu kendi büyütecekti. Belli bir süre sonra da istifa etti. Uzun bir süre haber alamamışlardı Cemile’den.
Bir oğlunun olduğunu, kocasının sorumsuzlukları nedeniyle maddi yıkımlara uğradıklarını, eşinin onu terk ettiğini bir akrabasından tesadüfen duymuştu Zeki Bey. Arkasından da anne ve babasının iki yıl ara ile ölümleri yıkmıştı Cemile’ yi. Her şey ardı ardına kötü bir şekilde takip etmiş, çaresiz bir durumdaydı. İşe tekrar dönmek istiyor fakat aradan uzun yıllar geçtiği için kabul edilmemişti başvurusu.
Hiçbir şeyi kalmamıştı elinde. Evi satılmış ve sokakta kalmıştı oğluyla. Onu tanıyan insanlardan birinin dükkanına yerleşmişti mecburen. Tuvalet ihtiyacını bile başka yerlerde gideriyordu. Banyo için haftada bir kez hamama gidebiliyorlardı.
Yine de, makyajsız çıkmazdı sokağa. İşyerine girdiğinde, hep aynı mazereti ileri sürerdi.
“Bu hafta Perşembe günü davam var. Paraya ihtiyacım var arkadaşlar. Hadi bir iki mendil alında, benim işim görülsün “ Der, sözünün geçtiği insanlara destesiyle verirdi mendilleri. Emeklilikleri gecikmiş çoğu arkadaşı her defasında mendil almaktan, çekmeceleri neredeyse tıka basa dolmuştu.
Yıllarca ne süren davası bitti ne de sattığı mendiller. Cemile, dükkandan bir eve taşındı. Küçük de olsa ona yetiyordu. Oğlunu bir yatılı okula yerleştirmiş ve meslek sahibi olmasını bekliyordu.
Cemile’nin makyaj stili ise hiç değişmemişti. Canlı renklerle boyadığı yüzü kırışmış, saçları beyazlamıştı. Yine elinde, iki poşet kağıt mendili, hayatındaki en iyi ve en sadık figüranlarıydı…
Yolda yürürken, Cemile hakkında bildiği şeyleri düşünürken epey bir yol almıştı Zeki Bey. Mecburen geçmek zorunda olduğu caddede yürürken, aniden Cemile’ yi gördü tam karşısında. Gülümsedi. O da gülümsedi.
“ Nasılsın Cemile ? “
“ İyiyim Zeki ağabey. Ne olsun devam… Hayat sürüyor. Bir atasözü vardır. Kendi düşen ağlamaz diye. İşte öyle bir şey benim hayatım da… Görüşürüz abi. Ben bir yere daha uğrayacağım. “
“ Bak işine Cemile. Hayırlı satışlar... “
Zeki Bey uzun bir süre baktı arkasından Cemile’ nin. Elindeki poşetlerle, koşar adımlarla sokaklarda nafakasını arıyordu...
Nermin Kaçar
25.05.2011 BOLU
Not : Daha önce yayınlamış olduğpum bir öykümü tekrar düzenledim. Adı Mendilci Teyze. Saygılarımla
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/60584_6dj5sk47hy.jpg)
üstadım yazılarınızı devamlı takip ediyorum yine sayfanızda harika bir yazı okudum kalemin daim olsun
![Nermin Kaçar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/39301_cv0ruflsod.jpg)
Nermin Kaçar
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/11791.gif)
Ne kötü yahu. Allah gördüğümüzden eksik etmesin. Ne sürprizlerle bekliyor gelecek. Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var sözünü hiç unutturmam haneme. İşveren bir arkadaşımla konuşurken dönüp kibirle, .....lı adamlar benim yanımda çalışamazlar dedi bir zaman çok kızıp evine rızk derdine düşen insanların ekmek kapısını kapatmak senin haddine mi? Ne deyim işsiz kal da öğren diye söylendim yüzüne. Kibir ah kibir. Ben hayatta işsiz kalmam dedi. Aynı akşam polis gelip mührü basmış. Netice sadece 3 günlük iş kaybı zarar eden olmadı yalnızca 3 günlük iş göremezlik. Aklı olsa ders alır ya nerede onda o kafa o akıl.
Güzel öykü Nermin hanım. Selamlarımla...
![Nermin Kaçar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/39301_cv0ruflsod.jpg)