- 890 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
GECENİN AĞLAYAN SANİYELERİNDE..
-...still a chance for you-
Gece, bir gece daha üstüne binerken birbiri ardına günlerce, her gece olduğu gibi bu gecede sahipsiz umutlar doluştu pencereme, bir zeytindalı mutluluğunda ağlayan saniyelerde.
Kapı komşusu yine aynı heyecanındaydı. Gecenin kuytuluğunda gizlenmekteydi. Birkaç damla mutluluk şerbetinin yüzüverdiği bu vakitte, ağlayan saniyelerin içindeydi bedenim. Ellerimi tutan bedenim ve de kangurunun torbası gibi yanaklarımda saklarken yaşlarımın izini yüreğim, bedenime değen ellerimin mavi damarlarında soru işaretlerimin sinsi pusularından kaçıp, şaşkınlığımın yanıklarında kırık kanadımla aynaların paramparçalığında yokluk denilen cehennemin ardı sıra kapının eşiğinde bir bebek masumiyeti içinde ümit bekler halde duran kediciğe gülümsüyordum. O, nankör diyenlere inat gülümseyen gözleriyle pencereme bakarken.
Sıfırdan başlayalım diyen iki sevgili aşkına devam ediyordu sokağın baş ucunda. Elleriyle uğurlarken sevgilisini gecenin perdesinde, birkaç damla süzülüyordu yanaklarından. O anda çöp kamyonu sokağa giriyordu İstanbul tarafından. İki adam koşar adımlarla ilerliyordu konteynıra ve yüzlerinde çöplerin verdiği nahoş bir hava. İkisi de yinede sarılmış iken umutlara.
Saatim yine aynı güzelliğindeydi. Bu gece konserinde bir de arkadaşı vardı yanında. Doğruca bu sessizliğe uzanan elleriyle, ağlayan saniyelerinde şehri ıslatıyordu yağmur.
İçim de aynı güzelliğe namzetti bu vakitte. Rahatlamak dedikleri bu muydu gerçek manada diye sorgularken algı mekanizmamı, kapının hüzünlü zil sesiyle kendime geldim. Oysa kuş sesinin o kadar da ağlatacak bir havası yoktu, ben öyle zannetmedikten sonra. Merak etmiştim, kimdi gelen misafir, gecenin bu ağlayan saniyelerinde.
Açmak zordu gerçekten kapıyı bu vakitte. İçimde ki korku değil, şaşkınlığın benzeri bir şeydi; fotokopi makinesinde ısınan a-4’ler gibi. Gelen kim diye sormadan uzanan ellerimle, lakayt kalınmış bir düşünceydim gecenin ağlayan saniyelerinde.
Kapının karşısında karanlık bulutlarında bir sima vardı. Doğruca baktığını bildiğim gözleri, bir şeyler arıyordu ruhumda ve aydınlığa gelinen bir çağrı ile yaktığım ışık da, tanıdık gibi gelen bir yüz vardı o an, tam olarak karşımda. Duraksadım birden, inanamadım bu gelenin kendisine. Hatırlamasının imkansız olduğu bana gelişinde, kapıda kaldın geç diyinceye kadar geçen sürede, yüreğimin cız diye sesini duydum.
Otururken kanepeye eskiyen gençliğine baktım gelenin. Teninde birkaç esaslı çizgi, saçları kaybetmişti eski rengini. Nasıl buldun demedim beni, bu gelene. Zaten gelişi bayramdı ne zaman olsa deyip, çokça zaman beklediğim bu hayatta.
Zor olmadı dedi seni bulmak,sana varmak. Sen zaten saklamışsın beni yüreğinde yıllarca ve evinin bu sessizliğinin sebebi benim olmamam dedi yanında. Ve bana, seni eskiden bilemedim deyiverdi ben yırtıp çorap gibi gevşerken şaşkınlığımın denizinde.
Şaşkınlığımı bir kat daha arttırdı, onun yıllarca kulaklarımda duymak istediğim, sessizliği bozan sesi. Ağlıyordu gerçekten, yanağından birkaç damla süzülüyordu ve bana bakarken gerçek bir gülümsemeyle, hâla eski sözünde misin diyordu.
Ben de ağladım bu sebepsiz yangın saniyelere. Duymuştum bir ara ayrılmış diye evlendiği kocasından. Ama galiba o unutmuştu benim evlendiğimi ya da bilmiyordu gerçekten gecenin ağlayan saniyelerinde benimde onu çok sevdiğim halde ısrarlara dayanamayıp evlendiğimi.
Hala ağlıyordu, oysa ben daha bir söz etmemiştim. Durmayan kaynak gibi, yorulmuşken ben bu manzarada, eskiye döndüm, onu ne kadar çok sevdiğimi söylediğim ana ve onun umursamaz kalıp aşkımla dalga geçiverdiği Lise yıllarına.
Kalktım ayağa, memleketine giden eşimin fotoğrafını almaya. Eşimin masada duran evlilik fotoğrafı vardı. Ona doğru uzattığımda ansızın gözlerimden birkaç damla ve bu sessizlikte titreyen ellerim, ellerine dokunup da kül olmasını istediğim geçmişim.
Bakmadan anlamıştı zaten o da. Sildi ağlayan göz yaşlarını büyük bir hırçınlıkla ve bana baktı ellerini uzatırken fotoğrafa. Tutuverdi aynı anda parmaklarımız fotoğrafı. Hani şehrin reyyalarını en derinden hissettiği vakit vardır ya, o vakit de öyle oldu yüreğim, yıllardır hiç unutamadığım bir kadının parmaklarında. Bırakırken ona parmaklarım fotoğrafı o saniyede, süzülüveren damlaları ilişti yüreğime. Ben hiç ben olmamıştım hayatta bu ana kadar ve onu hâla seviyordum, iki çocuğun ellerime baktığı güzel bir kadının yatağımı paylaştığı evliliğime rağmen. Yavaşça uzanıverdi ellerim yanağına, sildim gözyaşlarını. Tuttum yağmurda üşüyen hazan ellerini. Bilmeden yaptığına ağlayan çocuklar gibi tekrar ediyordum bütün hareketlerimi.
Fotoğrafa bakarken, hâla o eski güzelliği vardı duruşunda. Okulda söyleyemediğim saflığı, temizliği yanında. Ama o derin esaslı çizgiler yüzünde bir yara gibiydi.Hayat mı çektirmişti ona bu kadar acaba, merak etmiştim o vakit, gözlerimden akan yaşları silerken, onun odama dolan kokusunun ardınca.
Ve sessizliği bozan yine o olmuştu. Ben dedi, ben senin haklı olduğunu bilememişim. Oysa ben çok küçükmüşüm o halimle. Söyledi her şeyi cesaretiyle, gecenin ağlayan saniyelerinde.
Şimdi nerdesin, ne yapıyorsun dedim. İşine hala devam ediyor musun? Sen hâla o eski sen misin? Şimdi nerelerde kalıyorsun? diye sıraladım sorularımı, busesinde yıllarca fezadan yıldız toplayıverdiğim unutulmaz sevgilimin yanında.
Bakan gözlerinde bir tebessüm beliriverdi. Diş hastanesine devam ediyormuş hâla ve şimdilerde evde tek başına, gelen arkadaşlarını misafir ediyormuş hüznün rikkatli sesine bulaşan ömrünün kırgın tarafıyla.
Esas gelme nedenini az zaman sonra söyledi bana. Haklısın deyiverecekmiş bana ve sen baştan beri doğruydun dedi, o deyivereceği ey beni çok seven nidalarının ağlamaklı yanıyla.
Kalktı ayağa gitmek için evine. Gelişin gibi dönüşünde geç olabilseydi dedim ona ben, ama bana bakan o gözlerinde, belki de senin dediğin gibi ahrette diye yanıyordu kırmızı damarları.
Giyerken ayakkabısını ışığı yaktım ona ve ellerini tuttum şaşkınlığımla. Ne diyeceğini bilemeden uzanıverdi kalbim onun ruhuna. Ama bu kadarı günahtı artık bana.
Koparken elleri benden yine sözleri gibi, gözyaşı mıydı acaba gözlerimden akan o anda. Yoksa yüreğimden akan damlalar mıydı, bilemedim. Hatırlarken sevişimi eskiden deli gibi, bu geliş hep böyle dönüşler için miydi acaba diye sordum, batırırken sevgimin en zehirli iğnesini bağrıma.
Giderken sokak arasında bakıverdim penceremden. Ağlıyordu gözlerim bütün kuvvetiyle. Yüreğimi parçalayan soru işaretlerinin musluklardan çığlık çığlığa akıverdiği düşsel kırıntılarımın yaşlarımın izini saklayan kanguru torbası gibi yanklarımda son piyes oynanırken, hiç kalmamış mecalimin ötelere uzanan köprülerin vuslat düdüğünde eski sevdiğimin ateşi ile yanarken, gelende, gidende hepside yalandı gerçekte.
Tek gerçek şu gözlerimden akan yaşlardı gecenin ağlayan saniyelerinde.
...
YORUMLAR
o iğneyi batırırken bağrına gecenin ellerine bıraktığın düşlerin hangi merhemin ninisinde uyuyacaktı acaba...
çok güzeldi ....
Erciyes'in en edebi sıcaklığı kutluyorum seni...
HakkınSesi
Burada açıldığı andan beridir gitmekten haz duyduğum sahafçıların içindeki kokuya sizi emanet ediyorum:)
Sevgiler,saygılar...
Bu ne güzel bir hayal...ötesi hayali hayal eden gönül ve süper anlatan kalem...+10 puan
HakkınSesi
Hak selamıyla daima....Saygılar..
HakkınSesi
Sevgiler, hürmetler..
Ayrılık Sevdaya Dahil / Attila İlhan
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
rüzgâr
uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
mor kıvılcımlar geçiyor
dağınık yalnızlığımdan
onu çok arıyorum onu çok arıyorum
heryerinde vücudumun
ağır yanık sızıları
bir yerlere yıldırım düşüyorum
ayrılığımızı hissettiğim an
demirler eriyor hırsımdan
ay ışığına batmış
karabiber ağaçları
gümüş tozu
gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar
yaseminler unutulmuş
tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
her an ötekisiyle birlikte
herşey onunla ilgili
telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
gittikçe genişleyen
yakılmış ot kokusu
yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
yansımalar tutmuş bütün sâhili
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdâya dahil
çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
yalnızlık
hızla alçalan bulutlar
karanlık bir ağırlık
hava ağır toprak ağır yaprak ağır
su tozları yağıyor üstümüze
özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
eflatuna çalar puslu lacivert
bir sis kuşattı ormanı
karanlık çöktü denize
yalnızlık
çakmak taşı gibi sert
elmas gibi keskin
ne yanına dönsen bir yerin kesilir
fena kan kaybedersin
kapını bir çalan olmadı mı hele
elini bir tutan
bilekleri bembeyaz kuğu boynu
parmakları uzun ve ince
sımsıcak bakışları suç ortağı
kaçamak gülüşleri gizlice
yalnızların en büyük sorunu
tek başına özgürlük ne işe yarayacak
bir türlü çözemedikleri bu
ölü bir gezegenin
soğuk tenhalığına
benzemesin diye
özgürlük mutlaka paylaşılacak
suç ortağı bir sevgiliyle
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
...
HakkınSesi
Sen bu şiiri oku diyorsun o arada ben de bu kadının gitmek üzere olduğu resmi yapayım diyorsun...
Vallahi iyi ediyorsun:))
Ciddi öyle bir çalışma düşün...güzel olur...sokağın bittiği yerde zayıf, orta yaşlarda bir kadın gidiyor...Ön blok da ise adam pencereden bakıyor ve ağlıyor:))
Teşekkür ettim şiiri hatırlattığın için..
Hürmetle..
evgili kardeşim, Hüzünlü bir hayal denizinde gezintiye çıkmış, gibi etkiledi yazın beni... Aşk'ın en asaletlisi, içten, yürekten yaşanandır... Aşkı yürekten yaşayanlar asildir.. Aşk gösteriş değildir... Ve nerde durmasını iyi bilir asıl aşk... Dilerim aşkın en hası seninle olsun.. O güzel yüreğin sağ, kalemin varolsun.. Daimi sevgiler :)
cinelp tarafından 5/28/2011 2:56:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
offff
bunalıma girdim yaaa :D
yazdıklarının hayal olduğunu bilmek içime su serpti neyse ki!
Allah kimseyi eski aşkıyla sınamasın
zor bir durum..
anlatım çok sürükleyici ve güzeldi, yalındı, sevdim..
eyvallah sayın yazar
eyvallah akrep insanı :]
fulyaa tarafından 5/25/2011 11:31:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
Akreplerin sancısını daha bilmezdim o zamanlar...
Eyvallah şair/yazarım:)