- 644 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Annem Telefonda
Pazar, saat 8.30
Gözlerim kapalı, ellerimle yatağın öbür ucuna bıraktığım seslice çalan telefonuma uzanıyorum.
-Efendim, buyurun.
-Hüseyin, Hüseyin! Duyabiliyor musun beni?
-Duyuyorum anne, duyuyorum. Bağırmana gerek yok. Kulağımın zarını patlattın.
-Ben artık seni arayamayacağım, onu söyleyecektim.
-Nasıl yani? Nasıl arayamayacaksın? Arıyorsun ya işte.
-Hüseyin, sen misin o?
-Benim anne, benim. Hüseyin! Hüseyin!
-İyi, iyi. Bak ne diyecektim. Ben seninle artık telefonlaşamam.
-Anne, ne diyorsun sen ya? Bak telefondayız işte.
-Telefonumu suya düşürdüm. Bozuldu. Artık olmuyor.
-Nerdesin sen şimdi o halde? Nerden telefon ediyorsun?
-Ben mi? Neden? Evdeyim tabi ki! Nerde olabilirim ki? Hem evden dışarı çıkmadığımı biliyorsun.
Sakin ol Hüseyin, diyorum kendi kendime. Sen hâlâ uyanamadın uykudan ama telefondaki de, 87 yaşındaki annen.
-Başka bir telefondan mı aradın beni?
-Elbette. Başka türlü nasıl arayabilirdim seni. Benimkisi bozuldu diyorum sana. Bunu Azime, ablanın dairesinden alıp getirdi bana.
-Tamam, o zaman, en azından bir telefonun var işte. Bir şey olursa ararsın oradan.
-Tamam, merak etme diye haber vereyim dedim. Ben iyiyim. Yakında ablan dönüyor zaten. O gelinceye kadar idare ederim.
Pazartesi, saat 16.00
Telefonum çalıyor.
-Alo, buyurun.
-Hüseyin, sen misin?
-Evet anne, beni aradın ya işte!
-Biliyor musun, ben artık seninle telefonlaşamam.
-Haydaaa! Azime’nin getirdiği telefonda mı bozuldu? E, şimdi nereden arıyorsun?
-Aaa, ben bunu sana söylemiş miydim?
-Evet anne, dün sabah saat 8 de söylemiştin.
-Evet, ama ben artık bütün gün mutfakta oturmaktan bıktım. Onun için seni arayamam belki.
-Neden bütün gün mutfakta oturuyorsun ki, kim sana mutfakta oturmanı söylüyor?
-Azime’nin verdiği telefon mutfakta duruyor da onun için. Oturma odasına geçsem, televizyon izlesem bu defa telefon çalarsa duyamam diye bütün gün mutfakta oturmak zorunda kalıyorum.
-Sen de telefonu oturma odasına yanına götür anne.
-Olmaz ki, burada mutfaktaki prize bağladı Azime onu.
-Anneciğim, o sadece bir şarj aleti. Bataryası yani. Onunla telefonun pili doluyor anlayacağın. Kablosuz değil mi o telefon?
-Kablosuz.
-Tamam, işte onu yerinden alıp istediğin odaya gidebilir oradan konuşabilirsin.
-Gerçekten mi? Dur o zaman bir deneyeyim. Kapatıyorum. Oturma odasından ararım seni.
-Anne, kap….
Biraz sonra yine çaldı telefonum.
-Efendim anne? Oturma odasındasın değil mi?
-Ay oluyor, oluyor! Of be! Kurtuldum gün boyu mutfakta oturmaktan.
-Tamam, anne, hadi gözün aydın. Artık telefon edebilme sorunun da kalmadı.
-Hüseyin!
-Efendim anneciğim.
-Seni neden bir daha aradım biliyor musun?
-Telefonun bozuldu, onu söylemek için.
-Bunu söylemiştim zaten. Sen de beni iyice bunamış biri gibi görme artık.
-Hayır genç annem, şaka yaptım sadece.
-Onu soracaktım.
-Kimi?
-Onu işte. Hani birlikte olduğun kadın arkadaşın vardı ya.
-…..
-Ne oldu? Hüseyin! Orda mısın?
-Nerden geldi şimdi aklına onu sormak?
-Ne bileyim işte. Seni düşününce onu da düşündüm. Seni kimler seviyorsa ben de onları seviyorum işte. Selamımı söyle olur mu?
-Söylerim de, duymaz şimdi.
-Neden duymasın ki?
-Mutfaktayım şimdi anne. Buradan duymaz.
-Oturma odasına git o zaman. Telefonun kablolu mu yoksa?
-Oradan da duymaz.
-Balkona çık o zaman. Balkondan da mı duymayacak?
-Tamam anne. Balkona çıkar oradan söylerim selamını.
-Hah, aferin sana. Bak ne diyeceğim.
-Ne diyeceksin anne!
-Ben artık telefon edebilirim sana.
YORUMLAR
Çok hoş çokkk. Hüseyin Bey, çok güzel bir anneniz var. Annelerin en tatlı zamanında üstelik. Hey Allahım ne güzel diyalog. Mürüvvet'inizin derdinde anladığım kadarıyla. Kendi başlarına yaşadıkları şeyleri bizim bildiğimizi zannedip telaşe etme tamam mı deyişlerine bayılıyorum. :)
Ne kadar iyi etmişsiniz kaleme almakla. Öpüyorum valide hanımın ellerinden. Zaman zaman böyle havadis verin bize de olur mu? Pek iyi geldi sizi okumak. Teşekkür ediyorum. Selamlarımla...