- 546 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TAŞ HAN
...Tokat’ı gezme zamanı gelmişti. İlk gittiğim yer TAŞHAN oldu. 1631 yılında yapılmış bir Osmanlı eseri. Eskilere ve tarihi yapılara düşkünlüğüm ve o atmosferi farklı solumam bana müthiş bir keyif veriyordu.Yıllar önce yapılmış bu yapılarda konaklamış insanlarla ortak olduğumuz objeleri görmek bunlara dokunmak ve o atmosferi koklamak geçmiş zamana yapılan bir yolculuktu sanki. Taşhan’da oturp gözlerimi kapattım. Kağnı sesleri, at nallarının tırıs yürüyüşüyle çıkardıkları sesleri duyar gibiydim. Yerden yükselen tozların kokusu burnuma kadar geliyordu. Nalbant Hasan ( baytar Hasan )nal çakarken çıkardığı nameli vuruşları Zileli Ceyhuni’nin şiirlerine bir nameydi sanki,
El vurup tabibe incitme beni
Zira aşk derdine derman bulunmaz
Ne derttir bilmezem sızlatan beni
Can gider visüle canan bulunmaz
Eskinin kokusu, sesleri beni heyecanlandırmaya başlamıştı. 112 odası ve bir mescidi bulunan hanın, her iki katında avluya bakan revakları etkileyiciydi. Kim bilir kaç kişi bu odalarda konaklayıp o avluda şerbetler kahveler içtiler. Uzak diyarlardan gelen tüccarlar, seyyahlar, dervişler ve keşişlerin konakladığı yerdi, bu Taşhan. Bu yolcular Han’ın alt kattaki dükkanlarından alışveriş edip yemeklerini yiyip hayvanlarını doyurup üst katta ki yatakhanelerinde uyumaya giderlermiş. Oda servisi olmayan, lobisi bilinmeyen, duşakabinsiz zamanın beş yıldızlı otelleri. At öküz sesleri, bülbül, kanarya sesleriyle gül kokusu, bunları hayal bile etmek beni sarhoş etmişti. “Geçmiş zamanlarda Taşhan’a gelen atların, öküz arabalarının çıkardığı toprak yollardan kalkan tozlar Taşhan’ın duvarları arasında sıkışıp kaldı mı ki?” Derken ellerimle Han’ın taş duvarlarına dokunuyordum, şimdiki zamanda. Nalbant Hasan ustanın nal çakarken çıkardığı seslerin yerini arabaların çıkardığı korna ve motor sesleri almış. Taşhan’ın içinde ki arabesk görüntüye rağmen o kadar yorgunluğu omuzlarında taşıyan Taşhan yine de direniyordu, iç ve dış mihraklara karşı. Küçücük odalar şimdinin dükkanı olmuşlar. Kiminde antikavari eşyalar, kiminde ise eşarp, yazma, masa örtüleri, siniler ve takılar satılmaktaydı. Dükkanların isim tabellaları o tarihi dokuda bir yara gibi görünse de Taşhan’ın tarihsel dinamikleri içinde yok olup gitmekteydi. Acaba kaç kişi farkındaydı Taşhan’ın giriş kapısının muhteşem yapısından, merdivenlerin heybetinden, Tokat Kalesi ile olan uyumundan. İkinci katına çıkıp da yönünüzü Tokat Kalesine çevirip dirseklerinizi masaya koyarak hatta avuçlarınızın arasına yüzünüzü dayayarak kaleyi seyretmenin keyfi, anlatılmaz bir güzellikti. Gün doğarken ve batarken o muhteşem gölgelerin oyununa kimler şahitlik etti.
Burada çay içme keyfinin en tepe noktasına geldiğimde burnuma çökelik kokusu gelmeye başlamıştı. Büyük şehirlerde çökelik diye yutturulan lor peynirle hiçbir alakası olmayan bu kokuya tereyağ’ıda eşlik ediyordu…
( Arkası yarın)
YORUMLAR
kazova-60
Tokat Kebabını yemeyi de unutmayın...
_cânâ_
gelirsem inşallah lakin kebabı kaçırmadım çok güzel,
bir de Tokat demişken mutlaka görülmesi gereken bir yer de
BALLICA MAĞARASI
mutlaka görülmeli
saygıyla
kazova-60
Sulusokak ve nice tarihi yapılar... Mükemmel..
Kızılcık şrubunu da için lütfen...
Saygıyla....Mehmet Ali.
( Almus'u karşına alacak şekilde gölün öteki kıyısında bir kamp yapın, geceleyin boyunuzu aşan yükseklikte bir ateş yakın... ateşin göle yansıyan ışınları ile Almus'un sokak lambalarının göle yansımaları ile dansını izleyin...Mükemmel )