- 1569 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAKIŞIKLI DEĞİLİM
YAKIŞIKLI DEĞİLİM
Akdeniz’in şirin bir şehrinde yaşıyorlardı.
Kerim henüz lise ikiye gidiyordu. Ailesi orta gelirli olup kalabalıktılar. Akraba ziyaretleri sık oluyordu. Yine bir misafirlikte amcasının kızlarından bir tanesi onun zayıf olduğunu az kilo alsa yüzü biraz daha dolgunlaşsa çok yakışıklı görüneceğini, söylemişti.
Bu iltifat, zaten içine kapanık anne ve babasından kopuk büyüyen Kerim’i olumsuz etkilemişti. Henüz olgunluk evresinde olan kerim bu söylenenleri dikate almıştı.
Aslında önceleri zayıflığı pek takmıyordu. Ama zamanla o da “biraz kilo alsam iyi olur” düşüncesine kapılmıştı.
Kerim değişikliğe saçları ile başladı. Kilolu görünmek için yanaklarına içerden pamuk bırakıyordu. Bunu alışkanlık haline getirdiğinden, zamanla ağzına koyduğu pamuklar vücudundaki sıvıyı tüketmeye, dişlerinin çürümesine, vücudunun sıvı kaybetmesine sebep oluyordu. Yakınları bunu hiç fark etmiyordu. Yemek yerken pamukları çıkarır ve hemen pamukların yerine avurtlarına birer parça ekmek yerleştirirdi, yemeği o şekilde yiyerdi.
Ailede bir tek ağabey ilgileniyordu onunla. Ama o da, uzaklarda öğretmenlik yapıyordu. Oturdukları semtte saygın bir yer edinmişti. Ailesine düşkünlüğü ile tanınıyordu. Yaz tatilinde her ailesinden uzakta olanların yaptığı gibi oda baba ocağına geliyordu, ağabey o yaz tatilinde kardeşinin yüzünde bir tuhaflık fark ediyordu ama nerden bilebilirdi ki, sevimli kardeşinin kendini yakışıklı görmediğinden yüzünün kilolu görünmesi için ağzına pamuk koyduğunu?
Yaz tatiliydi ağabeyi ona “hadi bugün beraber çarşıya gidelim” dedi. Bulundukları yer bir Akdeniz şehriydi yol boyunca bahçelerin arasından geçiyorlardı. İki kardeş olarak değil de birer arkadaş gibi sohbet etmeye çalışıyordu ağabeyi. Sohbet esnasında Kerim birden yüksek sesle konuşmaya başladı. Daha önce hiç öyle bir şey yapmamıştı, mutlaka çok etkilendiği bir durum vardı ortada, aksi takdirde Kerim asla böyle davranmaz ve kontrolden çıkmazdı. Ağabey şaşırdı ama biryandan da anlamaya çalışıyordu Kerim’i. Kardeşi henüz çok gençti, ona sevgiyle yaklaşmalıydı onu çözmeliydi. “Sevdalı desem bu yaşta olmaz” diye düşündü. Kerim konuşmasına devam etti.
“Sen benim sorunumu biliyor musun?”
Ağabeyi çabuk toparladı kendini, öğretmenlik yapıyordu öğrenciler arasında sorunlu çocuklar vardı ama böylesini ilk sefer görüyordu. Derinden sarsılmıştı.
Ne olmuştu da kardeşi kendini çirkin ve zayıf görmeye başlamıştı?
“hemen bir doktora gidelim” dedi ama Kerim şiddetle karşı çıktı. Nerede hata yapılmış diye düşünmeye başladı ağabeyi. Sosyal olsunlar diye çeşitli spor etkinliklerine yazdırmıştı onu ve diğer kardeşlerini oysa.
Kerim amcasının kızından etkilendiğini o, eğer ağzına pamuk koyarsa yüzünün daha güzel görüneceğini söylediği için böyle yaptığını anlattığında ise ağabeyi sadece “eyvah!” diye bildi.
Kerimle daha çok ilgilenirdi sık sık dolaşmaya çıkıyordu ağabeyi artık. “Önümüzdeki yıl sınavlara girecek, ders çalışması gerekir, sağlıklı olmalı” diye düşünüyordu.
Yaz tatili biterken gizliden gizliye Kerim’in durumu anne ve babaya anlatıldı, Şaşırmışlardı. “Bu nasıl olur?” diyorlardı sürekli. Kerim’in ablası Nazlı evlenmiş eşinin işinden dolayı ayrı bir şehirde oturuyordu. Duyup üzülmesin diye Kerim’in sorununu anlatmadılar ona.
Ağabey çalıştığı şehre gitmek üzere bütün aile fertlerinden vedalaşıp ayrılmak üzere hazırlıklara başlamıştı. Kerim ve diğer kardeşleriyle birlikte otobüs terminaline giderken bu ayrılığın daha hüzünlü olduğunu hissetmişti.
Uzun bir yolculuktan sonra çalıştığı şehre ulaşmıştı. Çocukları ile yol yorgunluğunu üzerlerinden atmak için biraz dinlendiler. Hayat devam ediyordu.
Eylül ayı gelmiş okullar açılmıştı. Ağabeyin aklı kardeşi Kerim’de kalmıştı. Onu
düşünüyordu. Başka kardeşleri de vardı ama o sorunluydu. Kerim’in durumunu yakından öğrenmek üzere sık sık telefon açıyor, harçlık gönderiyordu. Korktuğu olmuş ve Kerim’in dişleri çürümeye başlamıştı. Pamuk hem vücudun sıvısını tüketiyor, hem de ağzını kurutuyordu. Hemen yola çıktı. Kerim’i bir psikologla diş doktoruna götürdü. Doktorlar da şaşırmış ama meslek icabı da olsa şaşkınlıklarını gizlemeye çalışmışlardı. Uzun süreli bir tedavi yöntemi önermişlerdi. Görüştüğü öğretmenleri Kerim’in son dönemlerde içine kapandığını kimseyle konuşmadığını anlattılar. Dersleri fena değildi ama daha iyi olabilirdi.
“Sorunların ile her zaman yakından ilgileneceğim, biz kardeşiz, sakın çekinme” dedi ve bir gün daha kalıp döndü.
Görev yaptığı şehre gitmek üzere evden ayrılırken Kerim “seni ben yolcu edeceğim “ dedi. Onun bu isteği ağabeyinin hoşuna gitti. Yol boyunca ailenin önemi hakkında konuştular. Belki bir iz kalmıştır diye seviniyordu ağabey ama pamuk olayının bittiğine pek inanmıyordu. Çünkü Kerim otobüs hareket ettikten sonra tekrar eskisi gibi davranacağının sinyalini vermişti. “ben bu pamukla tanındım, yüzümü dolgun biliyorlar ancak buradan gidersem o pamukları çıkarabilirim” diyordu sürekli. İyileşmesi zaman alacaktı.
Eve yetiştikten birkaç gün sonra ailesinden bir telefon geldi. Kerim geceleri eve geç geliyordu. Kardeşini istedi telefona. Kerim çok geçerli mazeretler üreterek ikna etti ağabeyini.
Kerim sık sık ağabeyinden harçlık istemeye başlamıştı
Yine bir gün, “çabuk gel Kerim intihar etmeye çalıştı,” diye bir telefon geldi. Ağabeyi hemen yola çıktı. Kerimi karşısına alıp azarladı. Bu kadar da olmamalıydı.
Kerim; “ağabey benim kendimi asmaya niyetim yoktu ki? Eğer gerçekten ölmek isteseydim kimseye haber vermeden kendimi bir ağaca asar hayatıma son verirdim” deyince ağabeyi çaresiz bir şekilde bakakaldı…
Gün geçmiyordu ki Kerim’le ilgili olumsuz bir haber gelmesin ailesinden.
Üniversite sınavlarına başvurmuştu Kerim. Ailesi; “inşallah bir yerleri kazanır da belki bir mesleği olur ve akıllanır” diyordu. Ağabey yaz tatilini hem çocuklarının amca ve halaları daha yakından tanımaları hem de Kerim’le ilgilenmek için baba ocağında geçirmeye karar vermişti.
İlginç bir durum vardı. Kerim ağabeyi varken pamuk olayını unutuyor o olmayınca başa sarıyordu. Daha sonra Kerim’in usta bir oyuncu olduğunu fark ettiler. Sürekli yalan söylüyor ama bunu masum bir yüz ifadesiyle yapıp karşısındakileri inandırıyordu.
Kerim âşık olmuştu. Geceleri saatlerce telefonda görüşüyordu sevgilisiyle. Dişlerinin tedavisi için aldığı paralar telefon faturasına gidiyordu hep. Pamuk sorunu ise hala devam ediyordu.
Ağabey babalarına sorunu detayıyla anlatmaya çalıştı. Babası “askerlik sorunu olmasaydı gidip kızı isterdik belki biraz düzelir” demişti. Anne ve babası çok üzülüyordu, kimsenin çocuğunun dengesiz davranışlarda bulunmasına gönlü razı olamazdı tabi. Her şeye rağmen babası Kerim’in sevdiği kızı istemeye gittiler.
Kızın babası sorularını ve isteklerini sıralamaya başladı. Askerlik, iş, ayrı ev, dolaplar altınlar ve yük ağırlaştıkça ağırlaşmıştı.
Kerim’in yol çizgisi belirlenmişti. Üniversite hayaldi zaten. Babası; “hele sen askere git bakalım, dönüşte bizim durumumuz da düzelir, sevdiğin kızı isteriz “ dedi. Kerim susuyordu. Sonradan öğreneceklerdi ki Kerim o kızla evliliği hiç düşünmemişti…
Babası askere gidene kadar biraz çalışıp para biriktirsin diye Kerim’e yakın şirketlerin birinde iş buldu. Askerliği bitince akrabalardan birinin kızıyla evlendirdiler, Bir erkek çocukları oldu. Kerim ağabeyine minnet borçlu olduğunu her zaman belirtti. Pamuk olayı da kendiliğinden kapanmıştı.
Kerim geçmişi her yâd ettiğinde bıyık altından gülüyor şimdi…
YORUMLAR
Ah bu gençlik Muamma sanki bilemiyor insan buna benzer sorunlarla nasıl başedeceğini.... Rabbim Ailelerine sabır versin.... İnşallah buna benzer psikolojik sorunları olanlarda kerim gibi düzelir ilerde ve bıyık altından güler geçmişine..... Paylaşan yüreğinize sağlık.