- 696 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MEMLEKET NASIL DÜZELECEK? 4
MEMLEKET NASIL DÜZELECEK? 4
İnsan yetiştirmekte insani ölçüler kıstas olarak ele anılır.
İnsanlığın hangi ölçüler içinde olduğunu hepimiz biliriz.
Yalan söylemeyen, küfür, argo, gıybet dedikodu gibi davranışlara hayatında yer vermeyen, kimseyle alay etmeyen kişi daha kıymetlidir.
Hani zaman zaman haksızlıkları görünce “Bu memleket düzelmez, biz adam olmayız.” diyerek serzenişte bulunuruz. Düşünce olarak hepimiz insanlık ölçüleri ile yaşamayı arzu ederiz. Bundan şu sonuca varabiliyoruz, insanlığın ölçülerini biliyoruz.
Buna göre; insan yetiştirelim.
Evlat yetiştirmekteki en büyük emek annenindir. Çünkü çocuk doğumdan sonra anne ile bir bütün teşkil eder, uzun bir süre annesi ile hep aynı zamanları, mekânları paylaşır. O halde; annelerimiz bizleri eğitirlerken neyin yanlış, neyin doğru olduğunu çok iyi gözlemleyerek bunları bize öğretmelidirler.
Çocuğun yanında ailenin diğer fertleri hal ve hareketlerine özen göstermek zorundadır. Yapılacak yanlış hareket, çocuğun bilinçaltına, “Bu davranışı babam yapıyor demek ki bu doğru bunu bende yapacağım,” düşüncesinin yerleşmesine sebep olacaktır.
Küfür etmek, kavga etmek, kırıcı davranmak çocuğun ileriki hayatında olumsuz etkileşimine sebep olacaktır.
Yalan söylememeyi öğretirken, aile fertleri de, bu kurala uygun hareket edecektir.
İlk konuşmaya başlayan çocuğa, küfür etmeyi öğretirsek bu yanlış bir öğreti sekli olur.
Misafirimiz bize geldiğinde onunla güzelce zaman geçirip o kişi gittikten sonra gidenin ardından hoş olmayan sözler söyler isek; bu da çocuğun ileride dedikodu alışkanlığına sebebiyet verecektir.
Bir tanıdık insanımıza, komşumuz olan birisine yolda karşılaştığımız zaman güzel bir kelam ile hitap edip; komşumuz yahut tanıdığımız kişi oradan uzaklaştıktan sonra, Yanımızda bulunan başka bir kimseye, boş ver yaramaz adam, yüzsüzün teki, adam sende, bu var ya bu diyerek onunla ilgili olumsuzlukları ifade ettiğimiz zaman; bu davranışımızda çocuk üzerinde olumsuz bir etki yapacaktır. Çocuk ileriki yaşantısında kendi anne babasının dışındakiler için hep o düşünceleri taşıyacak ve bunu ilerdeki yaşamında insanlara ve etrafına yansıtacaktır.
İnançlarımızı öğretirken son derece doğru bilgileri öğretmeliyiz.
Namaz kıl, her şeyin anahtarı diye yüzeysel bir öğreti; çocukta namaz kılan her şeyi yapmakta serbesttir, nasıl olsa namaz kılıp kurtuluyor düşüncesi çocuğun bilinçaltına yerleşir. Oysaki; namaz zaten bir borçtur. Onu yapan sadece borcunu öder. Ağzı küfürlü birisinin kıldığı namazı bile boşa gider. Dedikodu yapanın tuttuğu oruç, yaptığı ibadet boşuna zaman geçirmek olur. Zekât için durum aynıdır. Vermiş olduğu zekâtı kimlere verdiğini söyleyen kimse karşı tarafın refüze olmasına sebep olabilir. Buna da dikkat etmek gerekiyor. Şimdi buradan hareketle; çocuğa dinin gereklerini anlatır ya da öğretirken, ahlaki değere azami önem verip, ahlaki değerler ile yaşadığında ancak kendisinin kıymetli olacağını öğretmek zorundayız.
Ülkemiz insanına bunlar maalesef öğretilmiyor. Doğruları büyüklerimiz zamanında öğrenmiş ve bizlere de zamanında öğretmiş olsalardı “MÜSLÜMAN OLAN BİR TOPLUMDA BU KADAR KEŞMEKEŞLİK YAŞANIR MIYDI?”.
Suç oranlarının düşmesi neye bağlıdır? Elbette ki; SEVGİ ve GÜVENİN tesis edilmesine bağlıdır. Bunu başarmanın tek yolu ahlaklı toplum yetiştirmekten geçtiğine göre, doğru bilgileri öğretirken noksan öğretilen her bilgi ileride toplumun bütün katmanlarına “AHLAK EREZYONU.” olarak karşımıza çıkacaktır.
Her insanımız bu konuya duyarlılık gösterdiğinde 20 yıl sonra toplumda suç oranı yüzde 0 olacaktır. Yetişen nesil büyüklerine bile örnek olacak ve kendinden sonra gelecek nesil “Kaliteli toplumun bir ferdi olarak huzur içinde yaşantısını devam ettirecektir.”.
Böyle bir toplumu yetiştirmek hiç de zor değildir. Bütün aileler “İNSAN YETİŞTİRMEYİ.” hedefleyip, çocukları buna göre geleceğe hazırlamalıdır. Şimdi yapılan sadece benim çocuğum A kalite okullarda okusun düşüncesidir. A kalite okulda okuyan, oralardan diplomalar alan, A kalite koltuklarında oturanların hepsi kaliteli insan olmuş olsaydı “KALİTELİ EĞİTİM VE GÖNÜL SEFERBERLİKLERİ.” ŞİMDİYE BAŞLAMIŞ OLURDU.
Demek ki; kaliteli okulları bitirip diplomalar almak bütün problemleri çözmüyor. Nemelazımcılıktan, adam kayırıcılığından, yalakalıktan, vurdumduymazlıktan hepimiz şikâyet ediyoruz. Hırsızlıkların, kapkaçın, beyaz ticaretlerin çığ büyüdüğünü söylüyoruz. Suçların; birer şebeke, çete olup sektör halinde dönüştüğünü söylüyoruz.
O halde; bu toplumumuzun genel problemi deyip bir yerden ama doğru olan bir yerden çalışmaya başlamalıyız. Bir taraftan ana babalar evlat yetiştirirken, diğer taraftan, doğru bilgilerin toplumun bütün katmanlarına yaygın şekilde ulaşması için “EĞİTİM SEFERBERLİĞİ.” başlatılmalıdır. Bunu yapmak hiç de zor değildir. Bütün MESLEK ODALARI, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI HATTA VE HATTA MAHALLE MUHTARLARI VE SİTE YÖNETİMLERİ.” ÖLÇÜLERİ ÖNCEDEN BELİRLENMİŞ OLAN PROGRAMLARLA EĞİTİMLERE BAŞLAYABİLİRLER.
BUNUN YAPILMASI İÇİN YETKİLİ MAKAMLARI GÖREVE DAVET EDEBİLİRLER. FAKAT ÖNCE YETKİLİ MAKAMLARDA BULUNANLAR KURAL VE KAİDELERE RİAYET ETMEK ZORUNDADIRLAR.
“BİR DAHA BAL YEME” hikayesini hepimiz biliriz. “Bir daha bal yeme.” diyebilmek için “BAL YEME.” diyenin bal yememesi gerekir.
MEMLEKETİ KURTARMANIN TEK YOLU KALİTELİ TOPLUM YETİŞTİRMEYİ AMAÇLAYAN BİR EĞİTİM SEFERBERLİĞİNİN HER YERDE YAPILMASIDIR.
BİZLERDE ÖNCE KENDİMİDEN BAŞLAMAK KAYDI İLE AİLEMİZİN FERTLERİNE KOMŞU VE ARKAŞLARIMIZA BU KONUDA NASIL YARDIMCI OLABİLİRSEK ORADAN ÇALIŞMAYA BAŞLAMALIYIZ. BİLDİĞİMİZİ SÖYLEMELİ, DOĞRUYU YAŞANTI TARZIMIZ HALİNE GETİREREK BİLMEDİKLERİMİZİ DE ÖĞRENMEK ZORUNDAYIZ.
MEMLEKETİN DÜZELMESİ KALİTELİ TOPLUMUN VAR OLMASI İLE MÜMKÜNDÜR.
KALİTELİ TOPLUM İÇİN EL ELE YÜREK YÜREĞE HAYDİN BUYRUN “GÖNÜL
SEFERBERLİĞİNE.”.
ALLAH YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN
KADİR DURAK
LEBİDERYA