BENİ ISLATAN YAĞMUR
BENİ ISLATAN YAĞMUR
Bugün dışarıda yağmur var, öyle güzel öyle serin yağıyor ki, bu serinliği özlemişim.
Kalkıp pencerenin önüne geldim. Penceremin önünde adını bilmediğim bir küçük ağaç tüm kızıllığıyla bir ormana özenircesine yağmur altında yıkanıyordu.
Kızılyapraklar üzerinde kayan, yağmur tanecikleri acele etmeden yere doğru süzülüyordu.
Gülümsedim.
Yağmurluğumu almadan kendimi dışarı saldım.
Adımlarım acele etmeden ilerlerken, yağmur sanki beni ıslatmıyor adeta yıkarcasına yağıyordu.
Yüzümden süzülen yağmur sularını elimle silmeden ilerledim. Bir alış veriş merkezi kapısından içeri girdiğimde içeride sıcak ve nemli bir koku vardı.
Kapıda sarı ve fönlü saçlarıyla bir yeni yetme dışarıda yağan yağmura ileniyordu.
Kızın bu ilenmesine takıldım kaldım. Cümle aynen şöyleydi, “Allah kahretsin tamda kuaföre gittiğim zaman yağar.”
Demek ki bütün yaz beklenen ama yağmayan yağmur, bu yeni yetme, saçları sarı ve fönlü olan kızımızın tepesine her kuaföre gittiğinde yağıyor.
İşimi bitirdiğimde yeniden özgürce ıslayarak bedenimi yürüdüm, eve doğru yağmur altında.
Artık evdeyim.
Akşam haberlerini izliyorum.
Bugün beni keyfince ıslatan ve özgürce altında yürüdüğüm yağmur yurdun birçok yerinde, önce selcikler, sonra dereler, sonrada sellere dönüşmüş ve insanlar sel altında.
Sel içinde çırpınan insanlara, selde yüzün eşyalara hatta arabalara baktım.
Hiçte mutlu değillerdi aksine insanlar feryat ediyor, ağlaşıyor yerel yetkilileri hatta hükümeti suçluyordu.
Masum ve özlenen yağmur nasılda bir canavara dönüşmüş insanları, evleri, caddeleri yutmuştu.
Oysa bütün yaz kavrulmuştuk ve yağmuru özlemle beklemiştik yer, yer yurdun birçok yerinde insanlar kavurucu sıcak altında kızgın taşlarla kaplı ovalarda yağmur duasına çıkmıştı.
Bugün yağmur duasına çıkmış şaşkınlara gecikmelide olsa bol, bol yağmur gönderilmişti.
Bu ansızın gelen yağmur böyle sele dönüşünce hiçte özlenen ve beklenen yağmur gibi karşılanmadı. Kiminin sarı fönlü saçlarını bozdu, kiminin evini sokağını iş yerini sel bastı.
Oysa sel altında yüzen insanlar, yetkililer daha birkaç saat önce hangi dere yatağını nasıl işgal edelim rant açgözlülüğünde hesap yapıyor olmalıydı.
Öyle ya dere yataklarını ıslah etmek yerine dere yataklarında konutlar yapmayı tercih edenler, bir gün yatağına sığmayan derenin kendi topraklarını geri almak isteyeceğini iyi biliyor olmalıydılar.
Mühendislik biliminin harikalar yarattığı bir ülkede yaşıyoruz vesselam.
Nede olsa bu ülkeyi on yıllardır mühendislik bilimi eğitimi almış liderler yönetti.
Kısaca bu harika yönetici mühendislerimiz bu ülkeyi planlarken harikalar yarattı ve bugün her yer sel altında.
Doğa kendisinden alınanı geri ister ve alır.
Dere yataklarını konutlarla iş merkezleri ile doldurursanız, göl tabanlarına hava alanı kurarsanız, tarım alanına açarsanız o doğa gelir ve kendinden alınanları işgal eder.
Koltuğumda biraz daha geri yaslandım.
Haberler sel felaketleriyle sürdü.
Benimse aklımda bütün yaz boyunca beklediğim, özlediğim, yağmur altında özgürce, keyifle ıslanmanın mutluluğu kaldı.
Birde alışveriş merkezi kapısında, sevgili yağmura sarı ve fönlü saçlarını ıslattığı için kızan şaşkın kız.
Şükrü Göksoy