- 9161 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DEDE KORKUT KONULU ŞİİR YARIŞMASI'NA BİR ELEŞTİRİ
DEDE KORKUT KONULU ŞİİR YARIŞMASI’NA BİR ELEŞTİRİ
Sait KÜÇÜK (*)
TRT Avaz kanalında her Cumartesi günü yayınlanan Aşıklar Meclisi adlı program yapımcılarının hazırladığı “Dede Korkut Konulu Şiir Yarışması”na eleştiri yapmadan önce bu ozanımız hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Dede Korkut’un Hayatı:
Ozan Dede Korkut, bilinen ilk Türk Ozanı. Orta Asya’da Kopuz, Anadolu’da saz diye bilenen çalgının mucididir. Türk coğrafyasındaki bütün ozanların piridir.
Oğuz Türklerinin milli ozanı olan Dede Korkut’un hikayelerinden ve hakkındaki söylencelerden yola çıkılarak yaşamı M.Ö. 120 - M.S. 646 yılları arasında gösterilmektedir.
Oğuzların yaşamına ışık tutan on iki destansı halk hikayesinin düzücüsü ve anlatıcısı Dede Korkut adına yüzlerce bilim adamı bir çok araştırma gerçekleşmiştir. Hikayelerinde geçen yer adlarının tespiti sonucu Dede Korkut’un da mensup olduğu Oğuz Taifesi’nin Horasan’dan ayrılıp Bayındır-Han önderliğinde Kars-Anı bölgesine geldiği, Kars-Kağızman Ağcakalesi’ni “Yaylağ”, Iğdır-Sürmeli Karakalesi’ni “Kışlağ” seçtikleri belirtilmektedir.
Dede Korkut hikayelerinden oluşan anonim derlemenin adı: Kitabı-ı Dede Korkut alâ Lisan-ı Tâife-i Oğuzhân (Oğuz Halklarının Diliyle Dede Korkut Kitabı) adıyla Dresden kitaplığında bulunan (Yarım kopyası da Vatikan kitaplığında ele geçen) tek yazmadır.
Eserin yazıya geçirilme zamanı 15. Yüzyıl sonlarıyla 16. Yüzyıl başları kabul edilir. Eser de 12 hikâye yer alır. Bunları derleyen, anlatan, yazıya geçiren kimse bilinmez. Her hikâyenin sonunda bir dilek ve mutluluk ortaklığını belirterek olayı sonuçlandıran Ozan Dede Korkut ortaya çıkar.(1)
Dede Korkut kitabının başlangıcında “Hazret-i Resul aleyhis-selam zamanına yakın, Bayat boyundan Korkut Ata derler, bir er koptu, Oğuzun ol kişi tamam bilicisiydi, Oğuzun içinde tamam velayeti zahir olmuşıdı, ne derse olurdu, gayibden türlü haber söylerdi, Hak Taala anun gönlüne ihdam ederdi.
Korkut Ata Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi, her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca işlemezlerdi” denilmektedir.(2)
Bazı kaynaklarda Dede Korkut’un Kara Hoca’nın oğlu olduğu 100 veya 295 yıl yaşadığı kaydedilmektedir.
Kırgızlar da Korkut Ata en büyük ermişlerden sayılmaktadır. İlk kopuz’u (sazı) yapan ve Şamanlara kopuz çalmayı öğreten ilk Şaman olarak belirtilmektedir.
Türklerin kutsal çalgısı olan Kopuz’un ilk temsilcisi ve Oğuzların akıldâr büyük insanı Dede Korkut’un Hikâyeleri’nde Doğu Anadolu Oğuzları’nın komşu tekfurlar, Pontus kralları ile sürekli savaşlarını, aşiretler arasındaki kendi iç çatışmalarını ve bazı olağan üstü olayları konu alıp işleyen hikâyeler tarih gerçekleri içinde kahramanların insancıl ve evrensel dramlarını ustalıkla belirten, etkili, meraklı, güçlü örneklerdir.(3)
Bu hikâyelerde Bayındır Han, Salur Kazan Han ve oğlu Uruz, Boğaz Han, Basat Han, Arız Alp, Kapak Han, Mamak, Ense Han, Alaca Atlı, Bamsı Beyrek, Kanturalı gibi yiğitlerin yaşadıkları serüvenler ayrı ayrı anlatılmıştır.
Bu kahramanlar, Oğuznamelerin çifte başkentlerinden biri olan Kağızman Ağcakalesi civarındaki bazı yerlere isim vermiştir. Kitapta Bayındır Han’dan sonra başkişi olan Salur Kazan’dan söz edilerek Ağcakale’yi “Yaylağ” olarak seçtiği Aladağ’da ava çıktığı belirtilmiştir.
Bu hikâyelerin düzücüsü, Oğuzların bilicisi, bilgini, bilgesi olan Dede Korkut hakkında çok araştırma yapılmış çok çeşitli yazılar yazılmıştır.
Dede Korkut’un ölmediği hakkında da halk arasında bir inanç vardır. Kazakların ilahilerinden birinde:
“Ölü disem ölü imes
Tiri disem tiri imes
Ata Korkut Evliya”
denilmektedir. Bartold, metinde, eski Şaman Korkut’un ölümsüzlüğüne ait bir belirti görmüş ve bu inanış bakımından onu Müslüman mitolojisinin Hızır’ına benzetmiştir.(4)
Bahrül Ensab’da Oğuzların Hazreti İsa’dan önceleri Aras ve Kür boylarını fethedip buralara yerleşmiş oldukları, Küçük-Arsaklılar ülkesinde Hıristiyanlığı yayarak “Oğuz Kilisesi”ni kurmuş olan Arsaklı Karenyan Anak oğlu Kirkor, Türk destanlarında “Bayat boyundan Kara Koca oğlu, Oğuzların Şeyhi, Oğuz’un tamam bilicisi, aynı zamanda kopuz çalarak şazılık yapan, elçi giden, peygambere varıp ziyaret eden bir din ulusu, hatta “Tarih-i Dost Sultan”a göre de Şaman rahipleri Bakşıların peygamberidir. “Atalar Sözü” adlı bir “Oğuzname”de ise “Ala-göz dev kızından doğdum ben Dede Korkut” deniliyor.(5)
Arsaklılar’ın Karen Bahlav adlı tahta geçmeden kalan kolundan Grgoryan mezhebi’nin kurucusu ve Anak Bey’in oğlu olarak gösterilen Keşiş-Karen adı Kağızman’ın Keşişkaren/Keşişkıran köyünde isim olarak yaşamaktadır.
Aziz Kirkor (Dede Korkut’un yaptığı “Oğuz Kilisesi” ise Oğuznamelerde geçen Kağızman Ağcakalesinde olup bu yapı günümüze kadar ulaşagelmiştir. Ağcakale’de oturan köylüler tarafından “Kale” diye adlandırılmaktadır. Kale diye adlandırılan tandır biçiminde, 4-5 metre genişliğe ve 8 metre yüksekliğe sahip bu yapının bir duvarında “haç” motifli bir taş mevcuttur. Bu da şunu gösteriyor ki Dede Korkut Hikâyeleri’nde ki Oğuzlar Hıristiyanlık ve İsa inancıyla yaşamış, hikâyeler sonradan Müslümanlığı kabul etmiş Oğuzlarca Müslümanlığa ve Muhammed inancına bağlanmıştır.(6)
Anı Şehri’nin şen ve vilayet merkezi olduğu zamanlarda yazıldığı anlaşılan Bahrül Ensab’da Oğuzların Hazreti İsa’dan önceleri Aras ve Kür boylarına yerleştiği, Küçük-Arsaklılar ülkesinde Hıristiyanlığı yayarak “Oğuz Kilisesi”ni kurdukları kaydedilmektedir.(7)
Gök-Alp Han’ın ölümünden sonra, oğullarından Kaydur Han ve Turmış Han memleketlerini taksim edip her biri bir vilayete Han olurken karındaşları Bayındur-Han hısımlarıyla Horasan’dan Anı’ya, Kars’a göç ile gelip yerleştikleri belirtilmiştir.
Oğuz Taifesi’nden Kazan Han’ın Bayındur Han’ın veziri olduğu, aralarında Taş-Oğuz, İç-Oğuz Beyleri olarak anıldıkları İç-Oğuz Beyleri’ne Kazan Han, Budak Bey, Yagan Bey, Şam Soldin Bey, Bayarak Bey, Kara-Konak Bey, Taş-Oğuz Beyleri’ne Oravaz Koca, Dondar Bey, Aman Bey, Avşar Bey, Dokar Bey, Rustam Bey denildiği, Dede Korkut (Anak oğlu Kirkor)’un şeyhleri olduğu yazılıdır.
Bu Oğuzlar’ın şimdiki Kars ilinin doğusunu teşkil eden Kağızman Ağcakale (Yaylak) ve Sürmeli şehirlerini merkez edindiği ve Bayındur Han sülalesinin güveyisi Salur-Kazan Han hanedanına tabi oldukları belirtilmiştir. Bu da Milattan önceleri ve sonraları Türklerin Azerbaycan, Gürcistan ve Doğu Anadolu ülkelerinde yaşamış olduklarını belirlemektedir. Bu bilgileri edindiğimiz destanlar ise Küçük-Arsaklı tarihinin destanı hatıralarından ibarettir, diye yazılıdır.(8)
Yine Bahrül-Ensab’da Oğuz Taifesi’nin Horasan’dan azimet edip Anı’ya, Kars’a geldikleri, Gürcistan, keferesiyle cenge tutuşup Tiflis’i aldıkları zaman şu söz ile tarihlenmiştir: “Ol tarihte İsa aley-h-is-selam göğe çıkıp bizim peygamberümüz’den nişan yoğ idi” (9)
Oğuz Taifesi’nin Büyük Arsaklı soyundan Horasan’daki kardeşlerinden ayrılıp Bayındır-Han önderliğinde Kars-Anı bölgesine geldiği tarih ise (M.Ö.120 ile M.S.16–646) arasındadır.(10)
Yukarıdaki Türk (Oğuz) Milli rivayetinde, Milattan önceleri Horasandan gelip Anı, Kars, Tiflis ve Demirkapı-Derbend’e hâkim oldukları bildirilen Oğuzlar’ın Part devletini kuran Arsaklılar’dan olduğu muhakkaktır.(11)
Bunlar İsa’dan sonra Hıristiyanlık dinini kabul ederek Oğuz Kilisesi’ni kurup bu dini yaygınlaştırmışlardır. Oğuzlar’ın Çifte Başkentleri’nden birisi olan Kağızman Ağcakale’sinin günümüze ulaşan kalıntısının yüksekliği yaklaşık 7–8 metre, eni ve uzunluğu 5–6 metre kadardır. Sarımsı beyaz taşlarla örülen duvarlarının güney kısmındaki sarp ve sivri kayalık üzerine kondurularak dört döşe şeklinde değil, tandır biçiminde çevrildiğini, kale kapısının doğuya baktığını görülmektedir. Kapının güney tarafındaki duvarının ve tavan-kubbesinin 1950 li yıllara kadar sağlam olduğu bu tarihten itibaren yıkıldığı söylenmektedir.
Kalenin kuzey duvarının en üst kısmında bir desenin, bir Meryem Ana resminin olduğu ve bu resmin arkasında “hazine var” ihtimaliyle söküldüğü belirtilmektedir. Sökülen duvarın kalınlığı bir metre olup alaca-siyah beyaz kireçvari bir maddeyle kaynatılmıştır.
Batı duvarının üst yanında yan yana duran iki kırmızı kesme taş mevcuttur. Bu taşın birisinde büyük bir haç, birisinde küçük haç kabartması vardır. Bu haçların varlığı, işbu kalenin Hıristiyan Oğuzlar tarafından yapıldığının kesin bir kanıtıdır. Oysa Dede Korkut Oğuznameleri yazıya geçirildiğinde anlatımlar Müslümanlaştırılmıştır.
Çadır üsluplu bu Ağcakale, bir kaleden çok ilkel bir Oğuzlar Kilisesi’ni veya karargâhının anımsatmaktadır. Bu yapının büyük ihtimalle Oğuzlar’ın ibadet merkezi kilise olduğunu tahmin edilmektedir.(12)
Tarihi kaynaklar Oğuzlar’ın VI. yüzyılda, Çin’den Karadeniz’e kadar uzanan bir sahada bütün Türk kabilelerini bir imparatorluk halinde birleştirdiklerini, sekizinci yüzyıldan kalma Orhun Kitabeleri’nde Dokuz Oğuz diye anıldıklarını, Hazar Denizi üzerinde Sır-Derya boylarındaki topraklar üzerinde yaşadıklarını, Peçenekler ve Kimekler’e komşu olduklarını, Oğuzlar’dan bir bölük kabiledaşlarından ayrılarak daha önce kimsenin oturmadığı Hazar-Aral arasında Siyah-Kûn yarımadasına göçtüklerini, Karaçık Sıradağları bölgesi ve bu dağın eteğinde şehirlerinin bulunduğunu IX. yüzyılın ikinci yarısında Sır Irmağı dağlarının karşısında bulunan kıyılarda oturduklarını ve Oğuzlar’ın buralardan Müslüman topraklarına göçününün X.Yüzyılın sonuna doğru başladığını kaydetmektedirler.
Bu yüzyılda sayıca kalabalık bir Oğuz Zümresi batıya hareketle Emba ve Yayık(Ural) nehirlerini geçmiş ve Karadeniz boyundaki steplere gelmişlerdir.
XI. yüzyılda Oğuzlar büyük kitleler halinde güneye ve batıya ilerlemiştir. Batı-Asya’da Oğuzlar yahut Türkmenler Akdeniz’e Oğuzlar’ın bir kısmı İran’ı, güney Kafkasya’nın güney kısmını, Küçük Asya’nın bütün kısmını ele geçirmişlerdir. XIV. yüzyılda Oğuz boyları Karakoyunlu ve Akkoyunlu adlarıyla büyük Türkmen kabile ittifakları meydana getirmişlerdir. Akkoyunluların başında Bayındur Oğuz boyları ve idare eden hanedan bu boydan geliyordu.(13) Oğuzlar Akkoyunlular’dan sonra Osmanlılarla tarih sahnesinde yerlerini almışlardır.
Oğuz boylarının dilinde yazılmış olan Dede Korkut Hikâyeleri’ndeki yaşantının hangi zaman diliminde geçtiğini, Ağcakale’nin hangi tarihte yapıldığını mevcut destanı rivayetler ve tarihi kaynaklar ışığında tespite çalışmak gerekmektedir.
Yukarıda bahsi olunduğu gibi hikâyelerde anlatılan yaşantı, araştırmalar neticesinde M.Ö.120-M.S.646 ile IX-X yüzyıl dilimine yerleştirilmektedir.
Dede Korkut Oğuznameleri’nde geçen, Ağcakale-Oğuz Kilisesi’nin; Oğuz Türkleri’nin Müslümanlığa geçtikleri XI. yüzyıldan önceki Hıristiyan Oğuzlarca yapıldığı muhakkaktır.
Oğuzlar’ın Ağcakale’yi “Yaylağ” olarak seçtikleri ve Oğuzname’lerdeki Çifte Başkentlerden birisi yapmaları bazı kaynaklara göre M.Ö.120 ile M.S.16–646 arası, ya da Orta-Asya bozkırlarından IX. yüzyılda başlattıkları göçle Anadolu’ya geldikleri ve Doğu Anadolu’ya yerleştikleri X.yüzyıl içerisindedir.
Kağızman’ın kuzeyinde, şimdiki Akçakale köyündeki Ağcakale bir Orta Çağ mimarisi olup muhtemelen İ.S. 5.yüzyıl ile IX-X. yüzyıllar arasında yapılmıştır.
Dede Korkut hikayelerinde geçen Ağcakale adından başka, Kızılöküz, Karakale, Boğatepe, Ozmanköy, Kabakom, Mamakar, Azathan, Encehan, Deliler, Alacaatlı, Göksügüzel, Kavak, Çiçekli, Melik, Ağ Melik Çeşme, Kazan Şehri, Arzı Yurdu, Karagüney, Aladağ, Bican Gölü, Demirkapı, Ağdam, Karakuş, Karacuk Dağı, Budakveren, Salahana Kayası, Derbend, Aşık Dede Dağı gibi isimler de yine Oğuz Türklerinin hatırası olarak Kağızman ilçesinde yaşatılmaktadır.
Dede Korkut’un türbesi olarak bir çok yerde bir çok mezar gösterilmektedir. Kağızman’da da Aşık Dede Dağı, Aşık Dede Türbesi diye anılan bir dağ ve bir ziyaret/mezar mevcuttur.
Aşık Dede Türbesi denilen bu türbe, Kağızman’ın güneyinde Yankıpınar/Kızılkilise köyünün güneyinde bulunan sıra dağlar üzerinde, zirvede bir türbedir. Türbenin bulunduğu dağ Aşık Dede Dağı olup 3374 metre yüksekliğindedir. Aşık Dede Türbesinin uzunluğu 8 metredir. Eni ise 2 metre boyundadır. Türbe mermer ile kat kat olarak yapılmıştır. Türbenin bulunduğu dağın zirvesi sarı mermer ile kaplıdır. Türbeye Eren, Evliya isimleri de verilmektedir. Fakat ilk anılan isim Âşık Dede Türbesi’dir. (14)
Dede Korkut Adının Anlamı:
Dede: Divânü Lügati’t-Türk’te (Oğuz) baba olarak geçmektedir. Türkiye Türkçesinde babanın veya ananın babasıdır. Ata’dır. Ermişlere, dervişlere verilen sandır. Yaşlı erkeklere söylenen bir seslenme sözüdür. Torunu olan erkek, büyük babadır.
Kor: İyice yanarak ateş durumuna gelme durumudur. Ham iken yanarak pişen, çiğliği bulunmayan, pişkinlik derecesine ulaşmış olandır.
Kut: Devlet idaresinde güçtür. Yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün kuvvettir. İlahi bir kaynaktan gelen rahmet ve bereket sembolü kimsedir.
Korkut: Büyük, korkusuz, yavuz, heybetli, becerikli, iyi, güzel, güzel huylu, olağanüstü sayılandır. (15)
Dede Korkut: Oğuz Atası bir ermiş kimsedir. Oğuzlar Taifesi’nde yetkili devlet idarecisidir. İlahi kaynaktan beslenen rahmet ve bereket sembolüdür. Büyük ve heybetlidir. İyi, güzel huylu ve olağanüstü bir kişiliktir.
Eserleri:
Dede Korkut’un eserleri 15. yüzyıla kadar sözlü gelenek olarak ağızdan ağıza, nesilden nesile anlatılmış olup 15. yüzyıl sonlarıyla 16. yüzyıl başlarında yazıya geçirilmiştir. Yaşadığı yüzyıldan yazıya geçirildiği yüzyıla gelinceye kadar onun söylediği şiir kalıpları nesirleşmiş bir hal almıştır.
Ancak hikayeler içerisinde varlık gösteren ve soylama olarak bilinen kıtalar incelendiğinde 7 heceli, sekiz heceli, 9 heceli, 11 heceli 15 heceli mısralar varlığını korumaktadır.
Kerem İle Aslı, Arzu İle Kamber, Ferhat İle Şirin hikayelerinde bir çok şiir mevcuttur. Bunlar ister Dede Korkut’da olsun ister Kerem İle Aslı gibi hikayelerde olsun hep karşılıklı söylemlerdir. Bunlar Dede Korkut’da Soylama olarak geçerken diğer hikayelerde türkü olarak geçerler. Bu şiirlerin kalıpları daha çok 8 ve 11 heceli olup Dede Korkut hikayelerindekilerle kıyaslandığında daha bir düzenledir.
Günümüzde ki ulusal şiirimizin bu hece sayılarının Dede Korkut şiirinden geldiği düşünülebilir. Onun bazı şiirlerinin berceste mısraları ise akıllarda kaldığı kadarıyla atasözü kimliğine bürünmüştür.
Dede Korkut Hikayelerinde Soylamalara gelindiğinde anlatım şöyle başlar: “Dedem Korkut geldi, şadılık çaldı, boy boyladı, soy soyladı, bu oğuznameyi düzdü, koştu böyle dedi” Burada “boy boyladı” destan söyledi, bir boyun hikayesini anlattı manasında, “soy soyladı” ise soyunu sopunu anlattı, kökünü araştırdı, manasındadır. (16)
Girişteki anlatımın ardından Soylama söylenir. Soylama ise bir türkü veya şiir demektir. Dede Korkut’un hikayeleri türkülü hikayeler olup “kara hekat” veya “düz hekat” denilen türküsüz hikayeler değildir. Emrah ile Selvihan hikayesi gibi türkülü ve şiirlidir.
Dede Korkut’un yazdığı şiirler, söylediği türküler bize onun hikayeleri aracılığı ile ulaşmıştır. Bunlar da Soylamalardır.
Dede Korkut Konulu Şiir Yarışmasına Eleştiri:
Dede Korkut için açılan şiir yarışmasında yarışacak olan ozanların veya günümüz deyimiyle aşıkların yazdıkları şiirler üste verdiğimiz bilgiler doğrultusunda olup seçici jüri üyelerinin de bu bilgileri esas alarak puan vermeleri ve dereceleri belirlemeleri gerekmektedir.
Yarışmanın kurallarına bakıldığında konu olarak “Dede Korkut” u görmekteyiz. Yani Dede Korkut kimdir? Nasıl bir kişiliktir? Hangi vasıflara sahiptir? Yarışma katılımcılarından bu istenmektedir. Yarışacak şiirlerin 5 ile 8 kıta arasında olması şart koşulmuştur.
Yarışmada jüri üyesi olarak Kocaeli Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Koçak, Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Yakıcı, Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Öğretim Üyesi Oğuzhan Aydın, Şair Hüseyin Boyacıoğlu görev almış ve bunlar tarafından yarışmaya katılan ozanların şiirleri elenerek 58 ozanın şiiri puanlamaya tabi tutulmuştur.
2010 yılı sonu ile 2011 yılı başında neticelenen yarışmada birincilik, ikincilik ve üçüncülük derecesi ile üç şiire para, yedi şiire ise plaket layık görülmüştür.
Ben bir halk ozanı ve araştırmacı yazar olarak bu yarışma hakkında eleştirisel bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bu yarışmadan önce yapılan yarışmalarda da bazı haksızlıklar, adam kayırmalar görerek farklı yazılarda dile getirmiştim. İşin içinde olanların yapılan yanlışlıkları görmesi ve eleştirisel bir yaklaşım sergilemesi gerekli diye düşünmekteyim. Nasıl ki siyasette muhalefet iktidarın yanlışlıklarını dile getirip düzeltmesine yardımcı oluyorsa bu gibi yarışmalarda da yapılan yanlışlıkların işi bilenler tarafından dile getirilmesi gerekmektedir. Bu sayede ilgililerin yaptıkları yanlışlıklar önlenmiş olacaktır.
Dede Korkut konulu şiir yarışması konu olarak zaten açık ve seçiktir. Burada sorulan ve beklenen yanıt Dede Korkut kimliğidir. Yani onun kim olduğudur. Nasıl bir kişiliğe sahip oluşudur. İstenen budur.
Yarışmada birincilik alan şiirin adı Dede Korkut’tur. Bu şiir yüz üzerinden 368 puan ile birinci seçilmiştir. Şiirin sahibi ozan, şiirin adını Dede Korkut koyduğu halde her nedense Dede Korkut’u değil, Dede Korkut hakkında merhum Orhan Şaik Gökyay’ın hazırladığı Dedem Korkudun Kitabı adlı eseri anlatmıştır.
Belirlenen konu, katılımcılara Dede Korkut olarak bildirilmiştir. Dede Korkut’un kitabı olarak bildirilmemiştir. Ama gelin görün ki istenen konuyu temsil etmeyen bir şiir birincilik almıştır. Belirlenen konuya göre bu şiirin yarışma dışı kalmış olması lazımdır. Eğer Dede Korkut’u değil kitabını konu olarak verseydiler, katılımcı ozanlar da birincilik alan aşağıdaki şiirde olduğu gibi Orhan Şaik Gökyay’ın yazmış olduğu Dedem Korkudun Kitabı adlı eseri okur bu kitabı konu alıp şiirlerini öylece yazarak yarışırlardı. Birincilik alan şiiri jüri üyeleri ve alakadar olanlar buyursun okusunlar. Aşağıda veriyorum işte. Bu şiir Dede Korkut’u mu anlatıyor, yoksa Dede Korkut adına yazılan kitabı mı?
Bu noktada ben bir şey söylemiyorum, çünkü şiir zaten söylüyor. İşte birincilik verilen şiir:
DEDE KORKUT
Milli hayat tarzımızın esası
Gerçek bir mazi var Dedem Korkut’ta
Kitabı Türklüğün anayasası
Tarihin izi var Dedem Korkut’ta
Oğuzların Bayat boyu safında
Hikmet dolu cezasında affında
Emsalsiz kitabın baş tarafında
Çok atasözü var Dedem Korkut’ta
Girişte övülür yüce ulular
Kadın tarifinde boşlar dolular
Dirse Han’la eşi Boğaç bulular
Yiğidin özü var Dedem Korkut’ta
El kalkmaz sevgi var burda kadına
Kırk ince belli kız hizmet yadına
Üç hikaye Salur Kazan adına
Ozan avazı var Dedem Korkut’ta
Aruz, Emen, Emren, Kıyan bir boydan
Eğrek, Seğrek, Bican, Uşun bir soydan
Kırk gerdek Beyrek’le olur bir toydan
Şahın şahbazı var Dedem Korkut’ta
Karaçuk, Yaltacuk, Boğazca Fatma
Burla Selcen güzel, Kısırca atma
Bayındır Han’a var Pençik çıkartma
Çoğu var azı var Dedem Korkut’ta
Dumrul haraç Beyrek Banı’yı alar
Eri bela daim uykuda bular
Yedi hikayede ozanlar çalar
Kopuzu sazı var Dedem Korkut’ta
SAMİMİCE soylamalar anında
Kilise değersiz mescit yanında
Beyrek ölür hikayenin sonunda
Dua niyazı var Dedem Korkut’ta
Nuri Şahinoğlu (Bekir Sami Özsoy)
Okuyarak gördüğünüz gibi şiir Dede Korkut’un kim olduğunu, kişiliğini, vasfını değil Oğuzların yaşam tarzını barındıran 12 hikayeyi, bu hikayelerde ki kahramanları, olup biten olayları dile getirmektedir. Böyle olunca da yarışma dışı kalması belirlenen kurallara göre elzemdir.
Yarışmanın ikincilik alan şiiri Bilge Oğuz adını taşıyan şiir olup yüz üzerinden 366 puan ile ikinci şiir olarak seçilmiştir.
Binge Oğuz adlı şiir daha birinci mısradan başlayarak yanlış bilgiler veren bir şiir olarak çıkıyor karşımıza. Oğzuların Bayat boyundan olan Dede Korkut’u Bayındır boyundan diye tanıtıyor. İkinci yanlış ise “Korkut denilmiş ki yanlıştan korka” diye izah edilen ifadedir.
Şiiri yazan ozan. kut sözcüğünün devlet idaresinde bir güç, yetki bakımından üstün bir kuvvet olduğunu, Korkut’un ise korkusuz, yavuz, heybetli, becerikli, olağanüstü sayılan kişi manasına geldiğini bilmemektedir. Yanlış bilgileri doğru kabul ederek şiire ikincilik derecesini veren jüri üyeleri hata yapmıştır. Şiirdeki yanlış bilgilerden dolayı elenmesi gereken şiir nedense derecelenen şiir olmuştur.
İkincilik derecesi alan bu şiir, birincilik alan şiirdeki gibi Dede Korkut’un kitabını değil, konunun özünü anlatmaya çalışmıştır. Fakat yanlış anlatımlar sergilemiştir. Şiirin son kıtasında ise “Bayburt ilimizin Masat köyünden” denerek Dede Korkut’un Bayburtlu olduğu ortaya konmuştur. Oysa Dede Korkut hikayeleri incelendiğinde Oğuzların Bayburt tekfurlarına zaman zaman baskınlar verip döndüğü Sürmeli Karakalesi’nde kışladıkları, Kağızman Ağacakalesi’nde yayladıkları apaçık bir şekilde görülmektedir.
Yanlışlıklar neticesinden dolayı bu şiirin elenmeyerek derece verilmesi yanlış bir tutumdur. Şiir şöyledir:
BİLGE OĞUZ
Bayındır boyundan bir bilge Oğuz,
Diline kurbanım Korkut Dede’min...
Ozanların piri; elinde kopuz,
Teline kurbanım Korkut Dede’min...
"Korkut" denilmiş ki yanlıştan korka
Düşmemiş cehalet denilen çarka.
Elinde kopuzu, sırtında hırka;
Çuluna kurbanım Korkut Dede’min...
Vatan, millet aşkı gayet derinde,
Bilgece söylenmiş sözler yerinde.
Erdemli insanın karakterinde,
Yoluna kurbanım Korkut Dede’min...
İnsanlıktan yana, merdi severek
Boy boylamış nice yiğit överek.
Soy soylamış kopuz bağrı döverek,
Eline kurbanım Korkut Dede’min...
Şamanist felsefe - İslam sentezi
Öyküleri bize anlatır bizi.
Dünyaya sunarken tüm sevgimizi,
Gülüne kurbanım Korkut Dede’min...
Asırlar evveli öz Türkçesiyle,
Ozanca seslenmiş o gür sesiyle.
Oğuzlar yol bulmuş bu bilgesiyle,
Haline kurbanım Korkut Dede’min...
BİNDEBİR’im bende Oğuz boyundan,
Neslimiz tükenmez hiç bir oyundan.
Bayburt İlimizin Masat Köyünden,
İline kurbanım Korkut Dede’min...
Yüksel Kılıç (Bindebir)
Hemen belirtelim ki yarışmanın üçüncülük derecesi ile ödüllendirilen Korkut Ata adlı şiir dokuz kıta olup belirlenen kuralın dışında kalmıştır. Çünkü istenen kıta sayısı beş ile sekiz kıta arasıdır.
Korkut Ata adlı bu şiir yüz üzerinden 365 puan almış ve üçüncü seçilmiştir. Şunu önem ile belirtmeliyim ki üçüncülük alan Korkut Ata adlı bu şiir Dede Korkut’u hem birincilik hem ikincilik alan şiirden daha güzel anlatmıştır. Bu şiir istenen konuyu yeterince ortaya koymuştur. Fakat fazla kıta yüzünden kural dışıdır. Her nedense kurala uyulmadığından dolayı elenmek yerine derecelendirilmiştir. Üçüncülük alan şiir şöyle:
KORKUT ATA
Asırlar boyunca Türk illerinde
Söylenir şöhreti Korkut Ata’nın
Türkün töresinde Oğuz neslinde
Bilinir kıymeti Korkut Ata’nın
Bozulmadan devam eder mayası
Nefesi var esmektedir havası
Ad koymaktı yol göstermek davası
Destandır hizmeti Korkut Ata’nın
Tarih aynasına bakmayanlardan
Ecdat ocağını yakmayanlardan
Özlerine sahip çıkmayanlardan
Vardır şikayeti Korkut Ata’nın
Her mecliste muhabbete girendi
Müşküllerin sırlarına erendi
Hastaya, dertliye şifa verendi
Çoktur marifeti Korkut Ata’nın
Korkut’u bilenler hüner kazanır
Tarihine geçmişine özenir
Alparslan dan Atatürk e uzanır
Aslı asaleti Korkut Ata’nın
Arzusuydu tebliğine ulaşmak
Umuduydu dostlarıyla buluşmak
İki cihan serverine kavuşmak
Ahdi hidayeti Korkut Ata’nın
Onun yolağından, onun izinden
Onun hamurundan, onun özünden
Onun sohbetinden, onun sözünden
Desturlu milleti Korkut Ata’nın
Korkut Ata gerilmeyen yay idi
Her bir sözü oymak oymak pay idi
Hekim idi, bilge idi, bey idi
Örnek şahsiyeti Korkut Ata’nın
Âşık KUL NURİ‘nin sözü yarına
Ad koydu tarihin sayfalarına
İki bin on birde torunlarına
Sazdır emaneti Korkut Ata’nın
Nurettin Türkan (Kul Nuri)
Yarışmada plaket ile taltif edilen yedi şiir mevcuttur. Bu şiirlerden Dede Korkutca adlı şiir 365 puan ile ilk sıraya yerleşmiştir.
Bu şiirin sahibi ozan verilen konuyu nasıl nazarı itibara almamış ise jüri üyeleri de almadan değerlendirmiştir.
Sanki yarışmanın konusu Dede Korkut değil de Dede Korkutca Söylemek’miş. Yazan da bunu böyle sanmış, değerlendirip derece verenlerde.
Bakın birinci kıtada: Gün sararır karanlıkta ay doğar/Döşü dolu bulutları Hay sağar/Saçlarına püsem püsem kar yağar/Yüreğinde çiçek açar Hanım hey diye başlayan kıtanın hangi mısrası Dede Korkut’un kimliğini işlemiş ve ortaya koyuvermiştir?
Dede Korkut konulu şiir yarışmasına sunulan şiirin giriş kıtasından tapşırma kıtasına varıncaya dek onun kimliğini ortaya koyması gerekmiyor mu?
Dede Korkut’un “Hanım hey”ini, Köroğlu’nun “Hey hey yine de hey hey” gibi söylemlerini ortaya koyan ve istenen konudan uzak bir şiirin derecelendirilmesi gaflet olsa gerek. Dede Korkut’u değil, Dede Korkut’ca söylemi sergileyen şiir şu:
DEDE KORKUTCA
Gün sararır karanlıkta ay doğar
Döşü dolu bulutları Hay sağar
Saçlarına püsem püsem kar yağar
Yüreğinde çiçek açar Hânım hey
Elin oban cufut çaşıt kaynıyor
Kırılan kol yen içinde kaynıyor
Şükür aç değiliz kazan kaynıyor
İnsanoğlu konar, göçer Hânım hey
Beylerin kılıcı kında paslanır
Herkes ayrı bir ağızdan seslenir
Sen dertlensen gam dağlara yaslanır
Ağzım gözüm suyun içer Hânım hey
Vakur yürü millet senle yürüsün
Sevgi şefkat yüreğini bürüsün
Rahman olan daim seni korusun
Avucunda kuşlar uçur Hânım hey
Yedi düvel bir hinliğin peşinde
Hamza Ali Fatih olsun döşünde
Git Yunus’un Mevlana’nın peşinde
Sevgi eken sevgi biçer Hânım hey
Sabrın karşı durur türlü belaya
Daralınca aç avcunu Mevla’ya
Kuşlar kanat vursun arş-ı alaya
Kara günler gelir geçer Hânım hey
Yeryüzünde fitne fesat kol gezer
Gönlü bahri olan ummanda yüzer
İrade dirayet zor oyun bozar
Mert dayanır düşman kaçar Hânım hey
ŞERGİYY’yem korkut ata özümde
Canım çıksın hilaf varsa sözümde
Parmakların mızrap olsa sazımda
Sözüm Türk elinde uçar Hânım hey
Şergiyye Zengilanlı / Şergiyye
Yine jüri üyeleri tarafından 362 ile 353 arası puanlar verilerek plaket ile ödüllendirilen, Ün Dede Korkut, Biz de Gördüm Ben Seni, Dede Korkut Han, Dede Korkut, Dede Korkut, Dede Korkut adlı şiirleri okuyarak eleştirimize devam edelim:
ÜN DEDE KORKUT
Altı yüz otuzlar geldin dünyaya
Bıraktın cihana ün dede korkut
Bent ettin gönlünü elife baya
Taşıdın tertemiz din dede korkut
Ne güzel anaymış seni doğuran
Resulü Ekrem’dir dua buyuran
Bir elinde kopuz, birinde kuran
Gösterdin Türklüğe yön dede korkut
Alperen erleri kurdular toyun
İmanın kalkandır ihlasta yayın
Soyundur Oğuzlar Kayı’da boyun
Künyemin evveli ön dede korkut
Turan illerinin şerefli eri
Tekbirle yürüdün dönmedin geri
Vatan aşkıyla akıttın teri
Rahat ol toprağın şen dede korkut
Bıraktın hırkanı seyhun seline
İşaret ne idi Aral gölüne
Sancağı diktirdin Bayburt iline
Yatarsın masatta sen dede korkut
Kükredi hakanlar kuruldu devlet
Kurulan her yerde okundu ayet
Ruhuna Fatiha dilerim rahmet
Her saat her dakika gün dede korkut
Aşık PÜRYANİ’yim sen benim dilim
Yirmi bir yüzyılda inliyor telim
Şenkaya kazamdır Erzurum ilim
Turnalı köyünden ben dede korkut
Süleyman Ateş / Püryani
Ün Dede Korkut adlı bu şiirin üçüncü kıtasında “Alperen erleri kurdular toyun” diye bir mısra geçmektedir. Dede Korkut’u anlatan bu şiirin mısrasında ki ifadeyi destekler bir yazı yoktur. Dede Korkut hakkında ışık tutan hikayeleri incelediğimizde bu şahısın Alperen erleri tarafından toyunun yapıldığı ibaresine rastlamıyoruz. Dede Korkut’un toyu ne zaman yapılmıştır. Kiminle evermiştir, kaç çocuğu olmuştur? Bu bilgiler yoktur. Ancak bu şiirin sahibi kafadan sallayarak Dede Korkut’un toyunu Alperen erlerinin yaptığını söylemektedir. Ki Dede Korkut’tan önce Alperen yoktur.
Şiirin dördüncü kıtasının üçüncü mısrasında bir hece düşüklüğü vardır. “Vatan aşkıyla akıttın teri” mısrası 11 hece olması gerekirken 10 hece olarak yazılmıştır.
Beşinci kıtada: Bıraktın hırkanı seyhun seline / İşaret ne idi Aral gölüne / Sancağı diktirdin Bayburt iline / Yatarsın Masat’ta sen Dede Korkut, denmektedir.
Bu Dede Korkut ne hırkası bırakmıştır Seyhun seline? Bu bilgiyi hangi kaynaktan öğrenmiş de bu ozan böyle bir şey yazıvermiş? Bir de “Sancağı diktirdin Bayburt iline” diyor. Hangi sancağı Bayburt iline diktirmiştir? Bayburt ki o dönemlerde kafir denilen tekfurların elindedir. Oğuzlar yalnızca bu yere seferler düzenleyip geri dönmüşlerdir.
BİZ DE GÖRDÜM BEN SENİ
Dede Korkut ozanların pirisin
Biz de gördüm yolda gördüm ben seni
Çiçekten çiçeğe konan arısın
Özde gördüm balda gördüm ben seni
Kahramanlık mızrağında yayında
Ozan görülmedi senin tayında
Bayat Kayı bir de Oğuz boyunda
Sazda gördüm telde gördüm ben seni
Bilgeler bilgesi hasların hası
Vatanperver kahramanlık sevdası
Peygamberden aldı hayır duası
Hazda gördüm gülde gördüm ben seni
Güneş gibi doğup geri batan sen
Boyunu, soyunu hoş anlatan sen
Mücevheri pazarında satan sen
Gizde gördüm lâlda gördüm ben seni
Gaflette olmayıp her dem uyanan
Yiğitliğe dürüstlüğe dayanan
Vatan sevdasıyla tutuşup yanan
Közde gördüm külde gördüm ben seni
Dünyada görmedim senin dengini
Hikayede kültürümün zengini
Her çiçekte nazar ettim rengini
Bozda gördüm al da gördüm ben seni
Dirse, Boğaç, Dumrul,Tepegöz olduk
Her destanda kahramanın biz olduk
Her mecliste baldan şirin söz olduk
Sözde gördüm dilde gördüm ben seni
BİNALİ der Uçun Zeyrek benimdir
Büre oğlu Bamsi Beyrek benimdir
Salur Kazan Koca Yeğenek benimdir
Gürzde gördüm elde gördüm ben seni
Binali Kılıç / Binali
Biz de Gördüm Ben Seni adlı şiir Dede Korkut’un kişiliğini çift kafiyeli ayak ile yansıtmayı amaçlayan bir şiirdir. Ancak Dede Korkut’un ozanların piri olduğunu belirten birinci kıtada: Çiçekten çiçeğe konar arısın/Özde gördüm balda gördüm ben seni” deyimi onun vasıflarını anlatan kelimeler değildir ve basit kurgulardır. İkinci kıtada ise: Kahramanlık mızrağında yayında, deniyor. Dede Korkut mızrak ve yay ile harekat etmemiştir. Ancak hikayelerde ki kahramanlar savaş aletlerini kullanmıştır. Bir yanlış ifade de: Bayat Kayı bir de Oğuz boyunda, denmektedir. Bayat ile Kayı Oğuzlar dahilindedir. Oğuzlar Türk halkıdır. Bayat ve Kayı ise onun boylarıdır.
Şiirin son kıtasında: Binali der Uçun Zeyrek benimdir, mısrasında isimler geçmektedir. “Uçun” yanlış olarak telaffuz edilmiştir. Bu “Uşun”dur. Uşun Koca oğlu Zeyrek’diye geçer hikayede.
Yine son kıtanın üçüncü mısrasında da: Salur Kazan koca Yeğenek benimdir, mısrasında hece sayısı 12’dir. Derecelendirme bu hatalar göz önüne alınarak yapılmalıydı.
DEDE KORKUT HAN
Oğuz Türklerinin Kayı boynundan
Vakarla gezerdi Dede Korkut Han
Örneği var kâmillerin huyundan
Gönüller sezerdi Dede Korkut Han
Beş yüz yetmiş yedi gelmiş cihana
Bürünmüş ahlaka kâmil imana
Örnektir dünyada küllüm insana
Ummanda yüzerdi Dede Korkut Han
Altı yüz otuza ömrü uzanmış
Zühtü takva ibadete özenmiş
Din İslam’ın ahlakına bezenmiş
Sultana benzerdi Dede Korkut Han
Muhammed Resulün duasın almış
Türklerin vasfını her yere salmış
Kendi fani olmuş eseri kalmış
Haksıza kızardı Dede Korkut Han
Ozanların piri üstadı başı
Helaldı kazancı ekmeği aşı
Her kelamı elmas mücevher taşı
Azanı ezerdi Dede Korkut Han
Türkmen Özbek Kazak ve Karakalpak
Zatın mana halin alır mı yaprak
Böyle evliyayı çürütmez toprak
Kalplere sızardı Dede Korkut Han
Men aref sırrına olmuştur mazhar
Yazmış ebyatları eylemiş izhar
Arifi billâhtı sırrı aşikâr
İbare çözerdi Dede Korkut Han
SALİM BABA sözün tefsiri kebir
İlimler başıdır eylemek sabır
Kim rüya görseydi ederdi tabir
Mücevher bozardı Dede Korkut Han
Salim Top / Salim Baba
Dede Korkut’u anlatan ve plaketle ödüllendirilen bir şiirde Dede Korkut Han adlı şiirdir. Bu şiiri yazan ozan onun Han olduğunu mu sanmışta böyle bir isimle ve böyle bir ayakla yazmış şiirini?
Han, bilindiği gibi Türk hükümdarlarına verilen bir sandır. Bu san Dede Korkut kitabında İç Oğuz ve Dış Oğuz beylerinin hanı olarak söz edilen Bayındır Han’a verilmiştir. Dede Korkut’un böyle bir sanı yoktur. Bu yanlış bilgiden dolayı bu şiirin derecelendirilmesi doğru değildir. Her ne kadar bu şiir Dede Korkut’u anlatsa da konu edilen şahısı han olmadığı halde “hanlaştırma” sebebinden derece dışı bırakılmalıydı. Şiir zaten özünde yanlış ifadelerde barındırmaktadır. Örnek verecek olursak: Ummanda yüzerdi, Sultana benzerdi, Azanı ezerdi, Mücevher bozardı gibi söylemler Dede Korkut kişiliğine yakıştırılmıştır. Dede Korkut bir dalgıç değildir ki ummanda yüzsün. Sultanda değildir. Azanı ezecek ezici de değildir. Sarrafta değildir ki mücevher bozsun. Yani benzetmeler, yakıştırmalar yerinde değil bu şiirde.
DEDE KORKUT
Ozanlar nesliyiz aşkla doğarız
Özümüzde Dede Korkut hali var
Acılar içinden ballar sağarız
Tezimizde Dede Korkut eli var
Hoca Ahmet Yesevi’den bu yana
Bazen Yunus olduk bazen Mevlana
Gahi Hacı Bektaş gah Veysel’ane
Sözümüzde Dede Korkut dili var
Aşıp gelmiş bunca asır çağları
Fetheylemiş nice kale dağları
Kopuzla örülmüş sevgi bağları
Sazımızda Dede Korkut teli var
Türkü milletimin öz avazıdır
Kulların Allah’a hoş niyazıdır
Aşkın ibadeti yar duazıdır
Hazımızda Dede Korkut balı var
Orta Asya, Anadolu Balkan’da
Damarımızdaki coşan al kanda
Bağrımızda gizli yanan volkanda
Közümüzde Dede Korkut külü var
Altay Dağları’ndan doğan ışığa
Pervaneyiz aşkla durup keşiğe
Yaratandan ihsan olur aşığa
Gözümüzde Dede Korkut seli var
GÜLÇINAR savaşı kanı nideriz
İnsanız insana sevgi güderiz
Geldiğimiz günden beri gideriz
İzimizde Dede Korkut yolu var
Ayten Çınar / Gülçınar
“Ozanlar nesliyiz aşkla doğarız / Özümüzde Dede Korkut hali var / Acılar içinden ballar sağarız / Tezimizde Dede Korkut eli var, kıtasıyla başlayan Dede Korkut adlı bu şiir direk Dede Korkut kimliğini değil, Dede Korkut etkisini, izini anlatmıştır. Oysa yarışmada Dede Korkut kimdir, nasıl bir kişiliği vardır? Bunlar istenmiştir katılımcıdan. Yani bu şiir yarışmanın konusuna uymayan bir şiirdir. Derece verilirken bu husus göz önünde tutulmalıydı.
DEDE KORKUT
Türk kavimlerinin odur atası
Dil tarif edemez Dede Korkut’u
Daha fazla bilinmiyor ötesi
Yıl tarif edemez Dede Korkut’u
İlim irfan mektebini bitirmiş
Her tarafa hoşgörüyü götürmüş
Çok hikaye yazmış dile getirmiş
El tarif edemez Dede Korkut’u
Gevher gibi kıymetlidir sözleri
Meftun etti etkiledi bizleri
Geleceğe çağır açmış izleri
Yol tarif edemez Dede Korkut’u
İlmin peteğidir oğul balıdır
Kalbi sevgi gönlü ilham doludur
Derin bir ummandır vuslat selidir
Göl tarif edemez Dede Korkut’u
Üflemekle sönmez aşkın feneri
Duygu ırmağıdır vahdet pınarı
Oğuz boylarının ulu çınarı
Dal tarif edemez Dede Korkut’u
Ozanların dostu onların pir’i
Başkadır sevgisi ayrıdır yeri
Eserleri güzel su gibi duru
Nil tarif edemez Dede Korkut’u
Ah çeken gönüldür, ağlayan gözdür
Sızlayan yürektir, tutuşan özdür
Hislenen kopuzdur, inleyen sazdır
Tel tarif edemez Dede Korkut’u
GÜLHANİ der gerçekleri görmeyen
Bir gönülden bir gönüle girmeyen
Hakikat sırrına aklı ermeyen
Kul tarif edemez Dede Korkut’u
Mehmet Kargı / Gülhani
“Türk kavimlerinin odur atası / Dil tarif edemez Dede Korkut’u, diye başlayan Dede Korkut adlı bu şiir giriş mısrasında yanlış bilgi vererek Dede Korkut’u Türk kavimlerinin atası saymıştır. Türk kavimlerinin atası Dede Korkut değil, Oğuzhan’dır. Ki Dede Korkut’ta bir Oğuzhan neslidir.
Şiirin ayağındaki tarif etme olayına gelince, Dede Korkut’u “ dil, tel, kul” kafiyeleri ile tarif eder veya edemez söylemi uyarıyla anlatır. Kafiye uysun diye “göl tarif edemez, dal tarif edemez, Nil tarif edemez” söylemleri zayıf kalır. Ki bu göl, dal, nil gibi kafiyeler Dede Korkut’u nasıl tarif ede bilirler ki? Ayak kurulurken bunlar düşünülmeliydi. Yani yakışan ne ise şiir o yakışan ayak ile kurulmalıydı. Yoksa ki böyle kurgular şiirin hasını değil hamını doğurur.
DEDE KORKUT
Asırlardan beri Türkü söyleriz
Sazı verdi Dede Korkut bizlere
Hoş muhabbet ile gönül eyleriz
Hazı verdi Dede Korkut bizlere
Yunus olur hoşgörüyü anarız
Mevlana misali sema döneriz
Kerem gibi aşk oduna yanarız
Közü verdi Dede Korkut bizlere
Ahmet Yesevi’dir bu işin piri
Şenlik Veysel ondan kalmadı geri
Aşk yolunda koşuyoruz ileri
Hızı verdi Dede Korkut bizlere
Bu yol ile Hakk’ı buldu nicesi
Sevgi doldu gündüz ile gecesi
Mısra mısra aydınlandı hecesi
Çözüverdi Dede Korkut bizlere
Bu gizli sır yalnız Allah’a ayan
Aşıkta maşukta oluşur her an
Yaradan’dan başka derman olmayan
Sızı verdi Dede Korkut bizlere
Düğünlerde halay çekip eğlenen
Kahramanlık, ağıt, destan seslenen
Yürekten süzülen, dilde söylenen
Sözü verdi Dede Korkut bizlere
BEHRAMİ, pir olur bu sırra eren
Muzafferdir aşkın cengine giren
Kalp penceresinden gerçeği gören
Gözü verdi Dede Korkut bizlere
Behram Aktemur / Behrami (17)
Dede Korkut ismiyle ve “Asırlardan beri Türkü söyleriz / Sazı verdi Dede Korkut bizlere, dizeleriyle başlayan bu şiirde Dede Korkut’un Türk milletine verdikleri sıralanmıştır. Dede Korkut’un kimliği tam olarak yansıtılmamıştır. Kafiye icabı basit mısralarda kurulmuştur. Örnek verecek olursak ikinci kıtanın üçüncü ve dördüncü mısrasındaki “döneriz, yanarız” a uydurmak için: “Yunus olur hoşgörüyü anarız”, denilmiştir. Hoşgörü anılmaz, yayılır. Yani: Yunus olur hoşgörüyü yayarız, denilmesi daha uygun düşer. Ancak kafiyeye uysun diye ozan manayı gözetmemiştir.
Beşinci kıtanın üçüncü ve dördüncü mısrasında: Yaradan’dan başka derman olmayan / Sızı verdi Dede Korkut bizlere, diyor ozan. Dede Korkut neyin sızını vermiş ki. Dede Korkut öyle sızı vereci bir zat değildir. Bunlar tamamen kafiye icabı söylenmiş sözlerdir. Şiir kafiyeyi oluşturmakla olmuyor. Hem manayı hem kafiyeyi bir arada tutmalı ozan.
Bu yarışmada ön elemeden geçmiş ve puanlar almış olan 48 şiir daha var. Bu şiirler 352 ile 292 puan arasında değerlendirilmiştir. Bunlardan bazılarına da değinmek istiyorum.
352 puan alan Kazanoğlu’nun Korkut Ata adlı şiiri Dede Korkut kimliğinden çok, ondan sonra yaşananları anlatmıştır.
352 puan alan Sadık Miskini’nin Dede Korkut / Korkut Ata adlı şiiri, istenen konuya sadık kalarak sekiz kıtalık söylemde tamamen Dede Korkut’u, onun kimliğini, kişiliğini yansıtmıştır.
352 puan alan Süphani Dedem Korkut adlı şiirinin başında “Dokuzuncu yüzyıl tarihçen düzer / Özünde Türklüğün var Dedem Korkut” demektedir. Dede Korkut kitabının başlangıcında “Hazret-i Resul aleyhis-selam zamanına yakın, Bayat boyundan Korkut Ata derler, bir er koptu”, diye geçmektedir ki bu da dokuzuncu yüzyıl değildir. Yani Dede Korkut’un tarihçesi daha önceden dizilmiştir. Şayet Dede Korkut kitabının yazıya geçirilmesi kastediliyorsa eserin yazıya geçirilme zamanı 15. Yüzyıl sonlarıyla 16. Yüzyıl başları olarak kabul görmüştür. Süphani’nin kendisi de sonraki bir kıtada: “Beş yüz yetmişlerde buldun yârını”diyerek doğruya yakın olan tarihi vermektedir. Bu şiirde böyle bir çelişki vardır. Puanlama yapılırken bunlar göz önünde bulundurulmalıydı.
Seyfi’nin 351 puan alan Korkut Ata (Dede Korkut) adlı şiiri: Oğuz boylarının Korkut Atası / Altaylardan esen yel Dede Korkut” diye başlayan ve Dede Korkut kimliğini ortaya koymaya çalışan bir şiirdir. Ama Dede Korkut kimliği tam ortaya konulamamıştır.
349 puan alan İsmail’in Dedem Korkut Ata adlı şiirinde Dede Korkut konusundan çok onun gönüllerde yaşaması anlatılarak Türk’ün varlığından söz edilmiştir. Bu şiir de konuyu tam olarak veremeyen şiirlerdendir.
Yine 349 puan alan bir şiir de Feymani’nin Dede Korkut adlı şiiridir. Feymani konuya vakıf olarak Dede Korkut’u şiirinde tam yansıtmıştır. Onun kimliğini, kişiliğini, dünyaya geliş tarihini, bilgeliğini, önemini, yaptığı işleri, hikayelerindeki olayları ve kahramanları yeterince ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak her nedense bu şiir derecelendirilirken bir hezimete uğramıştır. Hak ettiği yeri bulamamıştır. Bu da jüri üyelerinin zaafı olsa gerek.
Feymani’nin aldığı puandan bir alt puan ile değerlendirilen şiirler devam etmektedir. Konuyu tam olarak anlatan ve konudan kopuk şiirler mevcuttur. Dede Korkut Konulu Şiir Yarışması’nda yarışan şiirler bunlar ve diğerleridir. İster bu yarışmada olsun ister başka isimli yarışmalar da olsun değerlendirmeler şiirlerin konusu göz önüne alınarak yapılmalıdır.
Halk şiirinde hece ve uyak kuralları ne kadar aranıyorsa bir o kadar da mana aranmalıdır. Estetik yapı aranmalıdır. Sanat aranmalıdır. Yoksa ki kelimeleri yan yana dizmeyle yazılan şiirlerin çoğu şiir değildir. Söz yığınıdır. Söz yığınları da ne estetik yapı barındırır nede ki sanat barındırır özünde. Bu yüzdendir ki günümüzde ne büyük şiirler nede ki büyük ozanlar göremiyoruz. Bugün yaşayan ozanlara baktığımızda yüzlerce ozan mevcut. Ama daha bir iki asır önce yetişen bir Seyrani, bir Erzurumlu Emrah, bir Ercişli Emrah, Bir Dertli, Bir Bayburtlu Zihni, bir Karslı Zihni, Bir Sümmani, Bir Şenlik, bir Kağızmanlı Hıfzı
gibi bir ozan yetişmiş değil.
Halk şiiri hususunda yapılan değerlendirmeler, eleştiriler o kadar az ki, Belki de yok denecek kadardır. Yanlışlar tenkit edilmedikçe doğrular anlaşılamaz. Doğru olanı görmeyenler ise ilerleme kaydedemez. Halk şiirinin, halk ozanının gelişmesi ve bu geleneğin güç kazanması için eleştirmenler çoğalmalı, eleştiriler yazılmalıdır diye düşünüyorum.
Dede Korkut Konulu Şiir Yarışması’nda ön elemeden geçerek elenen bir ozandan ve onun bana ilettiği iki şiirden de bahsetmek istiyorum.
Zavotçu mahlası ile halk şiiri yazan ozan Tuncay Zavotçu’nun Dede Korkut adlı şiiri ön elemede elenerek yarışmada derecelendirilmeden men edilmiştir. Şiir şöyle:
DEDE KORKUT
İnsanın özünü anlamak için
Başlamalı işe Dede Korkut’tan
Oğuz, Kazak, Kırgız Acem, Arap, Çin
Haberdar her köşe Dede Korkut’tan
Ezelin ebede hükmeden piri
Mürşit olmuş on dört asırdan beri
Hayatın evrensel ilkelerini
Kemal eyle başa Dede Korkut’tan
On iki eseri bizlere paye
Sezip hisse almak en ulvi gaye
Öğüt veren yol gösteren hikaye
Anlat dosta eşe Dede Korkut’tan
Keramet göstermiş güzel sözlerle
Adı özdeş olmuş Han Oğuzlar’la
Gönül bağı kurmuş sanki bizlerle
Kopuzdaki neşe Dede Korkut’tan
Kahinlik,bilgelik üstüniyeti
Sevgiyle hoşgörü hulus niyeti
Der Zavotçu süz bu hususiyeti
Al töreyi yaşa Dede Korkut’tan
Zavotçu’nun Dede Korkut adlı bu şiiri konuya aşina olarak Dede Korkut kimliğinin nasıl bir kimlik olduğunu sergilemektedir. Bu yönüyle puanlamaya dahil edilmesi gerekirken elenmiştir.
Yarışmada ön elemeyi geçen, istenen konuyu işlememiş öyle şiirler var ki, insan diyor ki bu şiirlerin elenmesi dururken Zavotçu’nun Dede Korkut’u anlatmaya çalışan şiiri neden elenmiştir ki?
Örneğin İlgar’ın ön elemeden geçerek 320 puan alan Dede Korkut adlı şiiri Dede Korkut kimliğini anlatmıyor, ona sadece selam gönderiyor. Konu Dede Korkut’a selam gönderme konusu değil ki. Üstelik bu şiirin birinci mısrası duraklı ve 11 heceli olması gerekirken duraksız ve 12 heceli olarak verilmiştir.
Zorfani’nin 311 puan alan Mektup adlı şiirinde Dede Korkut konusu işleneceğine ona mektup yazılarak af istenmiştir. Konu Dede Korkut’tur. Onun kimliğini, kişiliğini sergilemektir. Oysa Dede Korkut konusunun yanından bile geçilmemiştir. Bu şiirde belirgin bir konu da yoktur. Neden ön elemede elenmediği şaşılacak bir husustur.
Yine Sabri Yokuş’un 305 puan alan şiiri Dede Korkut’u anlatacağına ona durmadan sorular yöneltmektedir. Konu Dede Korkut’a sorular sorma konusu değil bir kere.
Dede Korkut Konulu Şiir Yarışması’nın asıl amacı ortada. Ozanların piri olan Dede Korkut kimdir, onun başlattığı geleneğin sürdürümcüleri onu tanıyor mu? Tanıyorsa ne kadar tanıyor? Gaye bunu ölçmek ve görmek değil mi? Burada yarışma katılımcıların kendisine paylar çıkarması lazım. Her ozanın Dede Korkut’u, Yunus Emre’yi, Pir Sultan Abdal’ı, Karacaoğlan’ı, Köroğlu’nu, Kul Himmet’i, Gevheri’yi, Aşık Ömer’i, Seyrani’yi, Sümmani’yi tanıması ve onların güçlerinin ne derece olduğunu görmesi lazım. Bu gerekli çünkü. Onların yerini, konumunu, gücünü bilemeyen kendi gücüne güç katamaz. Ozanlık geleneği yerini koruyamaz. Zayıflar. Güçlü ozanlar yetişmez olur. Gelenek biter.
Dede Korkut Konulu Şiir Yarışması’na katılarak ön elemede elenen ve değerlendirme dışı kalan Zavotçu mahlaslı ozan Dede Korkut’a bir arzuhal yazmıştır. Şikayetname mahiyetindeki şiir şöyle:
ARZUHALIM DEDE KORKUT’A
Sanat meydanından şikayetim var
Düsturuna fel karıştı ay ata
Seni anlamayan nice ufku dar
Yarışmana ful karıştı ay ata
Gafiller çıkınca tarih fethine
Hurafeler beyan oldu methine
Vicdanlar kavuştu hak rahmetine
Kanaate pul karıştı ay ata
Namert hakem girdi pert kisvesine
Hak rüzgarı esti birden tersine
Hakkın hakkaniyet terazisine
Bir gizemli el karıştı ay ata
Meydanında kalmadı bir mert nefer
Dubaracı gene oldu muzaffer
Edebe sanata hele bu sefer
Hile hurda bol karıştı ay ata
Bayat boyu ifadesi birinin
Bayındır beyanı bir diğerinin
Dokuzluyu sekiz gören jürinin
Gözlerine kül karıştı ay ata
Haramiler puç ettiler sanatı
İnellezi iç ettiler manatı
Kerem eyle devir bu saltanatı
Fel çözüldü el karıştı ay ata
Zavotçu hukukta vermez fasıla
Hangi vicdan el verir bu usula
Hokkabaz elinde sahte pusula
Hedef şaştı yol karıştı ay ata (18)
Eleştiriler ister şiirle, ister yazıyla olsun yapılmalı ve hatalılar tenkit edilmelidir. Bakın Sümmani büyüklük göstererek ne diyor:
Cahil meclisinden firar eyledim
Alim meclisinde karar eyledim
Beni kim övdüyse zarar eyledim
Kim tenkit ettiyse ticaretim var (19)
Yerli yerinde yapılan tenkitler geliştirir elbette. Noksanı olanların noksanını tamamlar.
Eleştiri sayesinde eğri düzelir. Çiğ olan pişer. Ne incinen olur ne de inciten. Darılmalar kırılmalar yaşanmaz. Hakkı hak eden kazanır. Hak etmeyen ise hak etmek için çaba gösterir.
Zavotçu üsteki eleştirisel şiirinin bir kıtasında: Bayat boyu ifadesi birinin / Bayındır beyanı bir diğerinin / Dokuzluyu sekiz gören jürinin / Gözlerine kül karıştı ay ata, demektedir.
Gerçekten de bu yarışmanın jüri üyelerinin gözlerine kül mü karıştı da bu kadar yanlışı göremediler…
(*) Sait Küçük, Halk Ozanı ve Araştırmacı Yazar.
Dipnotlar
1. Alfabetik Okul Ansiklopedisi 5.Cilt Görsel Yayınları Ansiklopedik Neşriyat Ticaret ve Sanayi A.Ş. 1990 Sayfa: 1298
2. Orhan Şaik Gökyay, Dedem Korkudun Kitabı, Milli Eğitim Basımevi İstanbul 1973 Sayfa: 1
3. Alfabetik Okul Ansiklopedisi 5.Cilt Sayfa: 1298
4. Dedem Korkudun Kitabı, Sayfa CXXIII
5. Prof.Dr. M.Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi Sayfa 143-165
6. Aras, Aylık Edebi Gazete, Baskı Özdemir Kırtasiye Yıl:2 Sayı 18 Kağızman
7. Kars Tarihi Sayfa 143
8. Aynı Eser, Sayfa 144–145
9. Aynı Eser Sayfa 144
10. Aynı Eser Sayfa 141–135
11. Aynı Eser Sayfa 144
12. Sait Küçük, Ağcakale Gezisi, Aras Gazetesi Sayı 18 Haziran 2003 Kağızman
13. Dedem Korkudun Kitabı Sayfa XXXII-XXXVI
14. Sait Küçük, Oğuzlar Yaylağı Kağızman adlı makale.Folklor Edebiyat Dergisi, Ankara.
15. www.tdkterim.gov.tr/türkdilkurumubüyüktürkçesözlük.
16. Orhan Şaik Gökyay, Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul 1976, Sayfa 19
17. www.asiklarmeclisi.com/
18. Tuncay Zavotçu kendisi iki şiirini mail ile göndermiştir.
19. Sümmani şiirlerinden alınmıştır.