- 731 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Alabora Şimdi Yüreğim
Yüzüm mavi sularından, gönlüm ellerinden uzak kalınca
Boşaldı imgelerimin zembereği, avuçlarım kana bulandı
Hüznün kentlerinde, aşkın yağmalanmış tüm ülkelerinde
Sensizliğin okyanuslarındayım ben, alabora şimdi yüreğim…
Kavuşmanın ertelenen mevsimlerinde bir yangın mavisi çizilir düşlere. Hırçın bir dalga kayaları döver ve kıvılcıma sarılır gece. En büyük huzur, gözyaşlarının sarmalında bir sevginin kollarında uyuyabilmektir. Biliriz ki, ömrün karşılığı sevgidir ve biz hayatı en çok çıplak ayakla hissetmek isteriz.
Her fırtına öncesi bu sessizliğe de alışacağız sevdikçe. Yürek dediğimiz bu diyeti biz ölene dek ödeyeceğiz. Sevda buysa eğer, bil ki gece gündüz anlık mutlulukların karelerinde bile anı gelince kendimize çok göreceğiz. Gönlümüzdeki tuzlarla çıngıraklı ağıtlar, ateşli türküler ve hüzzam sevdalar ülkesine yürüyeceğiz günlerce.
Sen içimdeyken sevi ismindi. Gözlerin duvarlarımdaki desen, sözlerin yüreğimdeki sevdalı sazın teliydi. Yalnızlıklar bir türlü alışamadığımız beklentiler durağında utkumuzdu, tutkumuzu tanımadan önce. Dudaklarının iksirlerini tatmadan önce yemeğimi tahta tabaklardan yer, içime yerleşen endamını görmezden gelirdim.
Sancısı sonradan düşen bütün sevdalarda yüreğimize şarkılar yükleriz sabırla. Bütün yargılardan ve unutulmuşluğun parçalı suretlerinde gün ışığını çok görürüz kendimize. Unuttuğumuz, uzaklarda bıraktığımız, ara ara sancılandığımız firari kaçışların gelgitlerine atarız bu bedenimizi. Ölmenin her mevsim aynı hüznü çağrıştırdığı kalabalıklarda fermanımızı kendimiz okur, kendi göçebeliğimizin şiirlerinde parça parça kalırız.
Bir ucu masallara ulaşan, bir ucu da denizlerin maviliklerinde kalan sevda boyları duldasız sevinçleri de göğsünde taşır anlayacağın. İlmek yalnızlığımızın kor düşünüşlerinde yaralı hayvanlar gibi suya düşürürüz bakışlarımızı. Ağrımız yaman, rüzgârımız tamamdır böyle anlarda. İlençli yaşanılırlıkların hücre cezalarından soyutlayamayız yüreğimizi.
Ellerim üşüyor günlerdir sensiz işte. Yüreğimin batıklarında her şeye öfkeli cevaplar sunuyorum. Açlığım, yazdığım şiirlerime bulaşıyor, çiçeklerin yazgılarına ağlıyorum nedensiz. Biliyorum ki, bütün dağların ardında denizler, bütün denizlerin bitiminde de şiirler beni bekliyor. Dalga dalga içime dolan, kimi de sessiz direnişlere dönüşen pusatsız hudutsuzluğumun kurgularında alaboralardayım böyle.
Yeniden yaşamak üzünçleri, yeniden onarmak kırılmışlıkları ve bilmediğimiz yeni baharlara hükümsüz tutkuları belemek, kuytulara gizlenmiş sabrımızın dirençlerini sessizliğe belemektir yaptığımız. Vuslat inmiş içimizin kuyularına ve unutulan göçlere vurmuşuz bedenimizi. Gülüşlerinin düğünlerine özlem, aşkının yılkı atlarına sevda yükleyerek uzak ülkelerdeki şölenlere giderim ben.
Dökülse de göz yaşım, atsan da beni yalnızlığın yaşanmamış bütün zamanlarına, imgelerime yüklemişim seni. Su yürüyüşlerinden, sevinç yüklü yüreğinden yeni baharlara uzanırım ben. Hicran bekleyişlerinde ruhumuz çok şeylerle işbirliği yapar. Kara bir dumandır yolculuğumuzda göğe yükselen. Umarsız hasretlerin yeminli kadehlerinden kimi öfke yudumlanır, kimi gerçek. Her yudumda yaşam iksiri dolar içimize aslında. Çok şeyleri değiştirmez yazılanlar, ama çok şeyi aydınlığa çıkarır geceler.
Belki sesindi kırılmışlığımın kelepçesini onaran. Özlediğim şefkatindi hasretinin dişlilerini en başa sardıran. Zamanı ruhumuzdan sağarak, birkaç haylaz günün kuytusuna saklanarak durdurmak istedik sevgi trenini. Raylar gecelerce hıçkırık taşıdılar kentlerimize gizlice. Avuçlarımdan sıcaklığın gitmedi, üzerime sinen kokun hiç eksilmedi gül dudaklım.
Kutsal yüreğini ve seven gönlünü getirerek ülkeme beni bir daha kuşattın sevdam. Bütün savaşlardan zaferle çıkmıştım sen gelene kadar. Yüreğindeki ordulara teslim ettim aşk sancağımı gururla. Doğurgan göğsünde nefes aldım, gözlerinde insan olmanın mutluluğunu yaşadım. Seni severek ben herkezden daha şanslıydım. Teninin kokusuyla dünyaları aldım, mükemmel yaşanılırlığınla, bil ki sonsuza kadar bu canı sana adadım.
Bütün yolculuklar, bütün çabalar hep özlenen yere varmak içindir gül dudaklım. Bedenindeki gül bahçelerinden bir daha isimsiz kahramanlar geçmeyecek biliyorum. Sevgi öpücükleri kondur bu sabah yüreğine. Gururu tanısınlar gözlerinde, onura ulaşsınlar sözlerinle.
Öfke düşürünce tetiği parçalanır gönlümüzün repliği. Dudak söver tüm yaşanmışlıklara ve denizlere dökülür sitem. Bizi böylesine tarumar eden belki de anıların sorgularıdır gül yüreklim. Zulamızda durmasın diye, bizi mutluluğun bahçelerinde bir daha bulmasın diye düşürdüm bu tetiği. Acısa da canımız, aksa da gürül gürül gözyaşımız, bir gün bu kutsal sorguyla yüreğimizdeki sevdayı daha iyi anlayacağız.
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Sancısı sonradan düşen bütün sevdalarda yüreğimize şarkılar yükleriz sabırla. Bütün yargılardan ve unutulmuşluğun parçalı suretlerinde gün ışığını çok görürüz kendimize. Unuttuğumuz, uzaklarda bıraktığımız, ara ara sancılandığımız firari kaçışların gelgitlerine atarız bu bedenimizi. Ölmenin her mevsim aynı hüznü çağrıştırdığı kalabalıklarda fermanımızı kendimiz okur, kendi göçebeliğimizin şiirlerinde parça parça kalırız.
dokunaklı satırlar okudum her zamanki gibi... yüreğinize sağlık...
"Kavuşmanın ertelenen mevsimlerinde bir yangın mavisi çizilir düşlere. Hırçın bir dalga kayaları döver ve kıvılcıma sarılır gece. En büyük huzur, gözyaşlarının sarmalında bir sevginin kollarında uyuyabilmektir.." daha herşey başında bu kadar yürekli ve ustaca başlamışken...birde sonuna geldiğinizdeki ruh halinizi düşünsenize....
üstadımfarkınız değişmeyecek...kaleminize yürekten selamlar...
dostça...emre onbey