- 2039 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
dost'a...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
/suda, yanan bir mum yüzüyor,
yanan mumda sönen bir su,
sönen suda yanan bir deniz …/
reha yünlüel
Sevgili dost’um! Çok sevgili kadim dostum…
Bak! hala sevgili ve dostum diyorum sana. Dostluğun o güvenilir saydamlığını yaşattığın günlerin hatırasına saygımdan ve sevgili olamadığımız nice ‘sevgili sevgi kırıntılarına’ sığınarak sarf ediyorum bu sözleri. Sen hala bilmediğim bir dilin, en taze telaffuzusun dilime yapışmış adının sadeliğiyle…
Susuyorsun, susuyorum..
Sanma ki azaldığımızdan. Sanma ki yorulduğumuzdan. Biz birikiyoruz! Görmelisin, taşmaya ramak kalmış sükunetimizin berrak sesini. Kırgınlığımız bu bekleme seanslarında ve dinlenme molalarında görüyorum ki hiçbir düğümü çözemedi. Aksine açılması muhtemel tüm düğümlerimizi kördüğüme çevirdi. Evet senin yaptığın gibi artık bende susmayı yeğledim. Söyleyeceklerim bittiğinden değil, çoğaldığından; yazmazlığım, aramazlığım. Kaybolmazlığım gidemeyişimdense, bu bağırmazlığım da geride kalan onca silik karede hala mutlu bir an yakalayıp bu günlere getirebilme arzumun telaşındandır. Sen bana aldırma! Arada bir saçmalıyorum, düzgün hayatlarımızın dinginliğine biraz gökkuşağı katabilme ümidiyle en çok kendimi hırpalıyorum. İşe yarıyor mu diye merak ediyorsan, bugüne kadar hiç yaramadı sadece daha fazla yaralandım!
Aslına bakarsan eğer çok sevgili dost’um, sesimdeki öfke tellerimi nü bir resim gibi çırılçıplak kaldığında, nereye kadar duyurabileceğimi ve nereye kadar inletebileceğimi sınıyorum! Bir kırgınlık uğruna yaktığımız köprüleri, dostluk yankılarımızın gölgelerle beraber altında kalan güven gergeflerini düşünüyorum. Benim en sevdiğim rengi hiç sevmediğin geliyor birden aklıma. Oysa sevilmeyecek renk değildi hani, morca avuntular beslediğim düşler ve kırmızı ile mavinin o kutsal bütünleşmesi. Bizim bir olamadığımız kadar renklerin birbirini böyle sevmesi ne tuhaf değil mi? Gerçi sen renklerin hiç birisini sevmedin ki! Şekilci olmadın bugüne kadar, duyarlı olmadığın gibi…
Şimdi yine her zamanki fütursuzluğunla, tuhaf şeyler söylediğimi ve aklıma bunca saçma hissi nereden soktuğumu düşüneceksin. Biliyorum dostluğum hiçbir zaman kafi değildi senin o sol yanında biriktirdiğin ve nasıl bir duyguyla dolduracağını bilmediğin boşluğa. Bir defasında ‘ben bu kadarım’ demiştin. Öyle sitem dolu, öyle kırgın söylemiştin ki bu sözü. Sanki ben seni olduğun gibi sevmemişim gibi! Hatta günlerce konuşmamıştın her zaman yaptığın gibi yine bana haksızlık ederek. Bunları neden anlatıyorum veya neden şimdi? İnan bende bilmiyorum. Sanırım içimde bir yerlerde hala özlemini duyuyorum. Denizin ortasında kalakalmış gibiyim. Bağırıyorum ama sesimi duymuyorsun. Tıpkı o gün olduğu gibi. Sadece kendi cümlelerini ağzının içinde hırsla ve hunharca çiğnediğin gibi! Benimkileri; yazıp yazıp beğenmediğin bir şiiri buruşturup attığın gibi!
‘Sana kırgın bile değilim’ diyebilmeyi öyle çok istedim ki! Affedip affetmediğimi bile bilmezken, ki benim çelişkilerimi koy bir yana, sen hala bir özür beklerken benden.. Ahh sevgili dost’um, söylesene bir tek kuru selamın bile hatrı yok mudur sence? İyi veya kötü günde insan yanında olmaz mı sevdiğinin? Başı sıkışsa yetişmez mi ilk solukta? Ölüm olsa baş sağlığı dilenmez mi, cenazeye gidilmez mi? Mutlu günde ‘iyi ki varsın’ denilmez mi? O söylediğin cümle doğru değil, hiçbir zaman da doğru olmayacak ‘sen bu kadar az’ değilsin! Sen bu değilsin güzel dostum… Pire için yorgan yakacak kadar yüreksiz mi olduk biz! Sen yine de söylediklerimi düşün. Aklını kinine kurban verme. Ben vermedim, sen de dene.
Belki de yine boşverip geçeceksin sözlerime. Bir kez daha yüceleceksin, bir kez daha kulak ardı yapacaksın, yürüyüp gideceksin. Sessizliğe gömeceksin kendini yeniden. Hiçbir şey olmamış gibi ve her şeyi göze almış gibi duymazdan geleceksin. Sanki daha önce yaptıkların işe yaramış gibi! Bir şey değişmiş veya değişmemiş gibi. Yine yok sayacaksın varlığımızı. Eline pişmanlık bulaşmamış gibi, yüzüne mutsuzluk yapışmamış gibi ve kalbinde sitem taşımamışsın gibi… Sen yine de bildiğini oku, ben seni nasılsa bin yıl beklerim...
Ahh güzel dostum, benim sevgili, çok sevgili kadim dost’um..
Yine yazarım..
sevgiyle...
fulya/mayıs2011
YORUMLAR
Bize bazen ailemizden, kendi kanımızdan, insanlardan hatta bir kardeşten bile yakın olurlar çoğu zaman. Onun için çok değerdilirler. Dost kazanmak, hele günümüzde bu kadar zorken, kaybetmekte o kadar kolay olmamalalı.
Duygularınızı güzel ifade etmişsiniz. Dostunuza malum olsun diyorum..
Sevgiler,