LEYLA'YI MECNUN GİBİ GÖRMEDEN GELME...!
Leyla’yı Mecnun gibi görmeden gelme........!
Ümitlerin tazelendiği yerde, çok önceleri kırpmıştın gözünü bana. Yüreğimi yakıp geçen gelişlerin, korkunun masum gözlerine çivilemişti bedenimi. Ve seneler süren yok oluşlar ardınca, bir can dileğine karşılık, seninle ben bir gizli kavil vermiştik sanki.
Sen beni duyuyordun ve görüyordun amansız yakarışların gecesini… Uçsuz bucaksız karanlıklar yolculuğunda bir söz vermiştin bana sanki… Gözümden düşen her kızıl kandamlasında, içimdeki o yaralı ve ürkek çocuğu sen, felâkete sarmalanmış merhametinle okşuyordun sanki.
Geleceğin ışıklarını yüreğime taşıyan bir bedeldi varlığın. Ve sen bir yeni müjdenin, bir yeni başlangıcın habercisi olan cellât görünüşlü kurtarıcımdın. Uzak hülyaların penceresini tutuyordun göğsüme her yanaştığında sen... Ötelerin erişilmez güzelliklerini taşıyordun gönlümün gözlerine…
Acıtıyordun canımın aynasını ve hiç yüksünmeden vuruyordun hançerini hakikatin sırrını saklayan kara madenime. Sen biliyordun ki derinlerdeydi aşkın yıldızlar saçan hazinesi… Sen biliyordun ki acı verdikçe ışıldayacaktı yürek ırmağının karanlıkla kaplı elması, firuzesi.
Sen, öylesine sırlı yaklaşıyordun ömrümün körlüğüne…
Ve ben, yakarışların en içlisinde buluyordum gizlediğini…
Sana anılarımın en özel anlarında boynumu büküyordum.
Hak ki, senindi… Gelecektin, gelip en sevgilime götürecektin beni. Lâkin bir acının keskin kılıcında bileniyordum ki ben, düğünlerle bayramlarla karşılayayım seni…
Ey ölüm! Seni bir beyaz tül gibi kuşanacaktım ya son nefesime hani… Hani gülüşlerin yaprak yaprak açılacaktı gönlümün gözlerinde. Ve sen, bekleyecektin ılık rüzgârların estiği o en güzel ânı yüreğime. Sevgili’ye ırak kılan ne varsa söküp atmadan gelmeyecektin içimden hani. Hani bekleyecektin, yaban otlarından temizlemek için gönlümün bahçesini…
İç denizimdeki incileri keşfetmeden, ümitlerimin bestesini gönül defterime devşirmeden, kederli bakışlarını çevirmeyecektin ya üzerime…
O sırlı zamanlar boyu, küp küp gözyaşı taşırken ömür ırmağıma sen, içimde çoğalan imdat çığlıklarınca müjdeler dokuyordun ya bana dikenli tezgâhında… Ve bir kır çiçeği gibi umutlar saçan sözler fısıldıyordun kulağıma acıtırken canımı…
Kim bilir kaçıncı gelişindi, gözyaşlarımı almak için yüreğimden… Korkularımı büyütüp duanın gücüne sarmalanmamı sağlayacak kaçıncı çalışındı kapımı ey ölüm!
Sanki uzaklarda açacak bir yeni hayatın armağanıydın bana sen… Bir gizin, uzak hayallere tutunmuş gözleriydin o vakitler görünmeyen… İçten içe, amansız yakarışlarımı süzer gibiydin. Geleceğin nurlu sokaklarında biraz daha kalabilmem içindi sanki bu kara gelişlerin…
Mahzun bakışlarımı teslim etmiştim sana… Yüreğimin yalnızlığını, düşlerimi teslim etmiştim. Ve sanki sen, karanlığın peşi sıra bana bir başka ömür vaat etmiştin…
Şimdi onlarca kapanmamış yara varken yüreğimde ve ümidimin goncası beklerken ötelerde açacak gül mevsimini, ömrümün solgun çehresine çevrilen bakışların bir kez daha korkutuyor beni…
Henüz dokunamamışken aşkın şifalar saçan sofrasına, böyle ansızın, böylesi gamla gelme bana ey ölüm! Örtme, bunca zaman sonra düşlerimi yıkayan güneşin gövdesini… Sana dair beklentilerimi yıkıp geçme bir kara boran olup.
Gelme öylesine kara, öylesine sıradan, öylesi soğuk.
Ey sonsuzluğun hükmü! Bir vakittir ki dileğim senden; yakaran kalbimin arzusunu yeniden duy.
Bilmez misin ki, onca karanlık an gelip geçti ömrümün süzgecimden. Onca zaman akıttım sana ben gözyaşımı... Acının en dayanılmaz saatlerini verdim sana ömrün en taze mevsiminde…
Öyleyse bırak ellerimi şimdi… Kanatlarımı bırak ki, özgürlüğün yıldızı parlasın ruhumun göklerinde…
İstersen kal başucumda öylece ama aşkın goncası gönül vadimde yeşermeden dokunma gözlerime…
Bir kez daha diliyorum ki senden… Gönlüm, Leyla’yı Mecnun gibi görmeden gelme…
Gelme bana ey ölüm! Varlıktan yokluğa, yokluktan varlığa geçmeden gelme.
Hani ki sen bir gizli kavil vermiştin bana çok zaman önce...
Öyleyse dileğimdir ki senden gül yaprakları getir bana, dönülmez gelişinde…
Ey ölüm! Baharı yaza döndüren zikri, ölüler dirilten aşkı getir gel, son seferinde…
Ve dileğimdir ki senden, çalma kapımı düşlerin gemisine ermeden yolum...
Ne olur, öylece dur yanı başımda, ama gelme Yusuf yüzlü olmadan gönlüm
HAZNEVİ SELÇUK
YORUMLAR
her satırını aklıma kazıyarak okudum hem güzel diyeceğim hem biraz uzun buldum hemde ABDÜL HAMİDİN makberi tadında
yanlız şu varki MECNUN leylayı bulmuşmuydu, o bulamamış ,kavuşamamışken bu devrin çağında LEYLAYI ARIYAN kaç yürek vardır MECNUNU kıskandıracak o sırf MECNUNA aitti leyla