YÜREĞİMİ AL
Yüreğimi al
Sevinci kedere sarmalanmış en gerçek yanıydın çocukluğumun… Minicik algısıyla pamuktan düşler kurguladığım zihnimin; en masum, en güzel, en erişilmez karesiydin sen... Silik soluk resimlerinde zamanın, yüreğime sığmayan, avuçlarımın arasından taşıp sonsuzluğun ellerine uzanan efsûnumdun… Korkunun çığlık çığlık göğsümü delen rüzgârıyla hemhâl olduğum soğuk kış mevsimlerinden arta kalan bir ince sızıydın yüreğimde sen…
Bir yanım tılsımlı sokaklarında salına salına dolanırken, diğer yanım el değmemiş ormanların karanlık köşelerine hapsolur, dar kutucuklarına saplanıp kaldığım labirentin içinde bir sağa bir sola koşuşurdum.
Ne zaman bir gülüş açsa iki yanımdaki gamzelerin üstünde, ne zaman masum bir tebessümün ışıltılı sevinci düşse gözlerime, çok sürmez alnıma damlayan belli belirsiz çizgilerin karmaşası karışırdı duyuşlarımın üstüne… Avuçlarımın arasına sıkıştırdığım parmaklarım titrerdi bir yaprak gibi… Derin bir sızı râm olurdu göğsüme…
Sen çocukluğumun en sâfiyane keşif arzusu, en dur durak bilmez sancısıydın içimde… Adımlarım yavaş yavaş büyüyordu, parmaklarım avucumun içini dolduruyordu giderek… Yüreğim tarifsiz duyguların tarifsiz ağırlığı altında eziliyordu…
Büyüyordum ve sen uzaklarda hâlâ keşfedilmeyi bekliyordun…
Rüyalarımın en tatlı melodisi, yaşam soframın en doyumsuz, en ulaşılmaz dilimiydin sen…
Erişemiyordum, algımı zorlayan portreni zihnime bir türlü yerleştiremiyordum. Elimi uzatıyordum, kayboluyordun… Ben yaklaştıkça sen daha ötelere, daha uzaklara çekiliyordun…
Çiçekler açıyordu sabaha açılan pencerelerde, bense kurumuş yaprakların acıklı öyküsünde kayboluyordum… Tenime değen güneşin sıcaklığıyla ısınacak yerde bedenim, karlar altında kalmış bir kır çiçeğine dönüşüyordum. Çığlıklar yükseliyordu kuruyan dallarımdan… Algımı aşan imdat çanları çalıyordum… Sen doluyordun içime baharın dala hayat düşürdüğü gibi… Solan benzimin görünmez yüzünde yaprak yaprak sen açıyordun…
Bekliyordum, bitip tükenmek bilmeyen sancılarınca zamanın… Yüreğime, tek bir lahza boş kalmayacak, tek bir zerre yer bırakmayacak kadar dolacağın ânı bekliyordum… O, kahrolası kâbuslarımın arasında büyüyen korku değirmenimde öğütülürken dahi, ümitsizliğimin en koyu demlerinden sen çıkageliyordun… Perde perde kuşatıyordu kaygılarımın yıkıcı boranları zihnimi… Yalnızlığımın içindeki tek yoksunluğum sen oluyordun…
En sevimli anlarında varlığımın, en derin sularında yıkanıyordum belki de hakikat denizinin… Sana varan yolun; çilekeş rüzgârların estiği, engin kayalıklarla bezenmiş sokaklarda şekillendiğini bilemiyordum.
Ama sen! Sen içimde her geçen gün keşfedilmeyi bekleyen bir arzu olup çoğalıyordun…
Gün geçiyordu… Ay geçiyor, yıl geçiyor, ama sen hep bir yerlerde, benden uzakta bekliyordun. Ben bekliyordum yarım kalmış keşfimin yürek burkan acısıyla…
Saatler durmuyordu, akrep koşuyor; yelkovan koşuyordu… Senli zamanların düş gezgini olmuştum. Daralıyor, yoruluyor, umut ediyor, istiyordum; ama sen gelmiyordun…
Rüzgârlar daha sert esmeli, kapıma çığlar düşmeliydi evvelâ.
Yangınımdan, alev alev lâvlar fışkırmalıydı etrafa…
Bekledim… Senli zamanları beklercesine umutla… Boranlar esti, buzul kütleleri düştü ocağıma… Yürek yangınımdan alevler saçıldı zihnimin korku dolu arklarına… An geldi, vakit tamam oldu dercesine çevirdim bakışlarımı sana… Anladım ki bir bedeli varmış aşkının… Sonlanır sandığım bekleyişim bitmemiş daha… Ne çare ki zamandan çalınacak zaman kalmadı… Tahammülsüz düştü sebebi bekleyişim…
Çaresizliğime danıştım o vakit; çare sundu düşlerimin pamuktan ellerine… Anladım ki çare sensin, çare yüreğimle takas etmek sevgini… İşte sırf bu yüzden, sırf bu yüzden işte… Senden gayrı alıcısı olmayan semt pazarında, satışa çıkardım yüreğimi.
Aşkına karşılık, al yüreğimin senli-sensiz bütün saatlerini…
Yüreğimi al, aşkını ver ey sevgili!
Bunca yıl korkularınca titreyen, beyaz düşleri defalarca bozguna uğramış kalbimi, ürkek gözlerime düşen mahzun bakışlarıma katık ederek sunuyorum sana şimdi…
Al yüreğimin elem dolu bütün saatlerini…
Sensizliğe akıttığım bütün gözyaşlarımı al…
Yüreğimi al, aşkını ver ey sevgili!
Bitsin, sonlansın bu bekleyiş. Zamandan çalınacak zaman yok. Dereler, tepeler aşka durmuşken, bende sabredecek mecâl yok.
Al yüreğimin eriyen sabır mevsimini…
Ümitlerimi al, al bütün bekleyişlerimi…
Yüreğimi al, aşkını ver ey sevgili!
Varlığını hissettiğim andan beri aşkına gönül bağladım senin. İçimde kök salan sarmaşık güle her an biraz daha umut aşıladım. Korkularım bitecek, özlemlerim dinecek, gönül aynamda sevgilim görünecekti. Beyaz düşlerimin beyaz penceresine hep aynı sahne düşecekti. Ve her gece başımı yastığa koyduğumda ziyaretime gelirken sen, bilinmezliğin korkusuyla titremeyecekti bedenim. Zincirlerimden kurtaracaktı sevdanın demirden bilekleri ellerimi. Ayrılıp ten sarayımdan, berzahın kapısını arşınlayacaktım ben her gece… Sırrına erecektim yedi kat göklerinin. Aşkınla tutuşan yüreğimle varacaktım nur saçan huzuruna…
Olmadı, olamadı… Ne çare ki zamandan çalınacak zaman kalmadı. Ötelediğim her güzelliğin için derin bir ıstırap ateşi yanar içimde şimdilerde. Yetişir bu yalnızlık gayrı… Yetişir sancısı göğsüme saplanan hasret oklarının.
Sana sunuyorum yine ve yeniden, senden gayrısında gözü olmayan yüreğimi… Bütün acziyetiyle, bütün çirkinliğiyle ve bütün gül yüzüyle sana sunuyorum…
Yüreğimi al, aşkını ver ey sevgili!
Bırakma beni bu garip ellerde mahzun… Terki diyar etme ümit mevsimimi. Senden gayrı sığınacak senim yok… Dev dalgaların arasında yalpalayan vücut salıma, senin kulbundan gayrı tutunacak kulp yok…
Al yüreğimi, aşkını ver ey sevgili!
Aşkını ver ki korku afetinin sert rüzgârları erişemesin kumsalıma… Denizlerin dibine dalacak kudreti bulsun gözlerim güzelliğinde. Makam-ı Mahmud’a varan yollarda bir deli yürek olayım zamana inat…
Bekletme gayrı, zamandan çalınacak zaman yok… Bak işte! Senden gayrı alıcısı olmayan semt pazarında satışa çıkardım yüreğimi… Ola ki senden gayrısı çalmasın gönül kilidimi…
Al yüreğimi… Bütün bir ömür çırpınışımı al, aşkına karşılık tek servetimi sundum sana! Tek varlığımı sundum avuçlarına ey sevgili…
Al beni…
Yüreğimi al, aşkını bırak derûnuma…
Yüreğimi al ki, aşkının ateşiyle arınmış taptaze kan pompalansın hayat damarlarıma…
HAZNEVİ SELÇUK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.