- 773 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GENÇ İMAM
İnsan boyu büyüklüğünde mezartaşları,ölü kokusu,heran harekete hazır belediye otobüsleri gibi dizilmiş cenaze otobüslerinin oldugu şehir mezarlığı içinde dolaşıyordum..
Nedendir bilmem ne zaman yalnız kaldığımı hissetsem ilk yol aldığım yerdir orası,fakat uzun zamandır yalnız kalmamış olacağımki gitmemiştim mezarlığa.
Bir kaç saatlik sessizlikle olan yüzleşmem sonrasında tam kapıya doğru yol alıyordum ki,yeni yapılmış mescitin yanında ardına bakınarak dua okuyan çocuk takıldı gözlerime, yaşı onyedi-onsekiz civarıydı.
Üzerindeki mavi renkli gömleğin sol omuz tarafı yırtık vardı,siyah kumaş pantolunu yeşil çimenlerle uzun bir kavga vermiş olacak ki, sanki kırmızı yerine yeşil bir kanın lekesini taşıyordu.
Elinde tuttugu yasin kitabını aceleyle yandaki mezarın üzerinden aldığı poşetin içine koydu,göz göze geldiğimizde yarı heycan ve tedirgin bakışlar içinde
’ Dua okumamı istermisiniz?’ dedi
-’Hayır’
O mezarda yatanın yakınımı oldugunu soracakdım ki.
’ İsterseniz sucu arkadaşlara sesleneyim, mezarınızı sulatırım’
-’ Teşekkür ederim’
Nihayetinde mezarlık içersinde yalnız gezinen,düşünen kişinin birtek ben oldugunu düşünüyorken, biri beni yanıltmıştı ..
Üzeri yosun bağlamış, yontu izleri kaybolmak üzere olan siyah taşı, sıvası dökülen gecekondu evinin çığlıkları,önündeki otların bir insan eli gibi yüzünü okşuyor olmasını görse eminim kıskanırdı bu ölü taşını.
Genç dua okuduğu mezarın bende o içi geçmiş taşın üzerine oturdum.
Soracağım soruyu henüz daha kafamda tasarlamadan cevabını vermiş olması şaşırtmıştı beni.
’ burası varlıklı ailelerin mezarlarıyla dolu’
-’ Gerçekten mi?’
’Evet bakın bu üzerinde bulunduğunuz mezar, ünlü mobilyacı bir beyin babasının’
-’ Peki sen neden dua okuyorsun babasına?’
’ O hiç dua okutturmaz, şöförü ilahiyat fakültesinden emekli bir amca,gerekli gördüklerinde beni çağırırlar’
-’ Nasıl?’
’ Otları yolma,mezar taşının üzerini süpürme gibi işlerde’
-’ ilğinç’
’ Şaşırmayın, buraya gelen ziyaretçilere imam hatipli olduğumu söylüyorum,izin verirseniz dua okuya bilirmiyim diyorum,genelde kabül ediyorlar’
-’ Peki imam hatiplimisin?’
Gülümsedi.
’ Elbette ki hayır, annem küçükken kuran kursuna yollardı, genelde yaz aylarında olurdu bu kurs ve biz arkadaşlarımla kaçar havuza giderdik,ne zaman ki hoca babamı görüp beni şikayet etti, o gün birdaha kaçamadım, hem iyikide kaçmamışım, öğrendigim bir kaç dua ile ekmegimi çıkartıyorum’
-’ Kaç para kazanıyorsun?’
’ hafta içi rahat 50 lira hafta sonları bu rakam üçe katlanıyor’
-’ 150 lira iyi para, ne yapıyorsun kazandığını?’
’ Bir kısmını babama veriyorum oda kumarda ütülüyor, biraz anneme veriyorum evin giderleri için, kutudan yaptığım kumbarama gizliden para koyuyorum’
-’ Neden?
’ Bilgisayar alacağım’
-’ Burada çalışanlar tepki göstermiyor mu?’
Gülümsedi.
’ Hayır.. hem içlerinden bazıları ortağımdır’
-’ O nasıl oluyor?’
’ mezarlık içersinde çalışan belediye işçileri akşam mesai bittikden sonra burada zengin ailelerin mezarlarını suluyorlar,ben onlara aylık mezar bakım yaptıracak müşteri buluyorum, onlarda bana gördükleri ziyeretçileri cep telefonumu arayarak bildiriyorlar’
O bunları anlattıkça içimde farklı bir heyecanın doğuşunu hissediyordum, akşamın alaca karanlığında en azından yıldızlara bakmak gibi bir derdim olmayacaktı, bugün genç adamın anlattıklarını akşama kendime malzeme edecek olmam sevindiriyor, yalnızlık kavramını kıskandırıyordu.
-’ güzel bir ticaret olmalı’
’ hemde ne ticart... mesela bakın siz bir mezar yeri satın alacaksınız,belediye bu konuda önce ekonomik durumunuzu degerlendiriyor, eger iyi bir işadamıysanız yada camii,mescit,kuran kursu, yatılı yurt gibi yerler yaptıracak kadar hayır severseniz, önce size kent müftüsü ve sayılı ermiş dediğimiz hocaların etrafından yer ayarlıyorlar,ayarladığı zaman bu konuda mezarlık müdürü avantasını alır’’
-’ Param yoksa ?’
’ Bizim gibilerini kast ediyorsun sen, ya köy toprağına yada belediyenin şehir çıkışına yaptırdıgı ucuz mezarlardan satın alıyorsun’
-’ Ama hiç param yok’
Üzüldü..
’ Ozaman garipler kısmına koyarlar, yalnız orada seni fazla bekletmezler, ortalama olarak beş yılda senin çürüdüğünü düşünürsek bu yerine gelecek yeni garibanlara yer açıyor’
-’ Eee kemiklerimi ne yapacaklar’
’ Orasını bilmiyorum yalnız arada o taraflara gittiğimde gözüme bir kaç kafa tası çarpmıştı’
-’ Müdürde avanta alıyorsa, şikayet etmiyorlarmı bunu?’
’ Ohooo müdürle kalsa iyi,ondan sonra belediye hangi partideyse ve o partinin düşüncesine uygun hangi mezarcı varsa,o çağrılır mezar yaptırtılır,arada şefler komisyonlarını alır ve mezar sahibi ustayı tanımaz bile..’
-’ Ölmekte mesele desene’
’ Mesele... şu gördüğün tüm bu mezarların sahipleri en az mezarın yeri kadar özel adamlar,yeterki çelik cantlı ve zırhlı arabalarının yüzünü burada saklananlar görsünler, Önce mezarlık müdürü,sonra sucu çocuklar,ardından mezara bakan bahçivan işçiler ( Aynı zamanda mezar defni yapar bunlar) ve son olarak ben giderim..
Sen ne iş yapıyorsun agbi? ’
-’ Gazeteciyim’
’ Vay şimdi b... yedim,lütfen anlattıklarımı yazmayın,ekmeğimden olurum, evdeki kardeşlerime ben bakıyorum..’
Telaş ve korku içinde endişeli gözlerle konuşmaya devam ediyordu, bu halide çok hoşuma gitmişti, gülümsedim elimle başını okşayarak merak etmemesi gerektiğini, o kadar da büyük gazetecilik vasfım olmadığını söyledim.
Tam o sıra lüks bir araç mescit önüne yaklaştı, arkadaki filmlenmiş cam indirildi, kafasında belediye amplemi taşıyan şapkasıyla mezarlık işçisi olacağını düşündüğüm kişi çağırdı.
’ Muhterem gel, şu güzel sesinle bir dua oku beyimizin annesine’
Dönüp ardını gitti,lüks arabanın kapısını heycanla açıyorken, yüzündeki sevinç sol yanıma ince bir sızıyı bırakmıştı, hareket eden araba az ilerideki granit’den yapılmış mezarın önünde durdu..
Ve anlattığının tam tersi oldu..
Önce sucu çocuklar,
Ardından o şapkalı işçi elinde budama makasıyla
Ve biraz sonra elindeki kürdanı dişleriyle kavgaya tutuşturan müdür geldi..
O ise indiği arabanın markasını meraklı gözleriyle öğrenmeye çalışıyordu...