HERŞEY GÜZEL OLACAK...28 . BÖLÜM
Hafta sonu köylü kadınların yaptığı el emeği göznuru işleri sergilenirken herkes heyecan ve mutluluğu birarada yaşıyordu.Örgüler,dokudukları kilim ve halılar,iğne oyaları ,danteller,yemeniler görülmeye değerdi.Ayrıca pişirdikleri yöresel yemeklerin tadı da bir başkaydı doğrusu.
Folklör gösterileri ,türkülerle ortam dahada renklenmişti.Yeni atanan kaymakam da ziyaret etmiş; tek tek ilgilenmişti.Dila nın içi kan ağlasa da belli etmemeye çalıştı.Zor ...çok zordu ama...( Doğan seni unutmam mümkün değil... değil..) diyordu hep.
En duygu dolu an okuma yazma öğrenenlere verilen sertifikalardı. Başarmanın gururu,sevinci vardı yüzlerinde.
Muhtar konuşmasında bundan sonra kahvede kütüphane kurulacağını herkesin yararlanabileceğini söylerken büyük alkış kopmuştu.Unutulmayacak birgündü...
Okullarıın tatil olmasına da az bir zaman kalmış; iki genç öğretmeni karne telaşı sarmıştı.Öğrencilerin çoğu başarılı olmasada azimle öğrenmeye çalışıyordu.Yaz aylarında ya ailelerinle tarlada çalışacaklar; yada hayvanları otlatmaya götüreceklerdi.
Onlara fırsat buldukça bol bol kitap okumalarını özellikle istediler.
Dila mesleğini yüreğindeki acıya ilaç olarak görüyor ; kendini öğrencilerine adamıştı.
Metin se evlilik hazırlıklarına başlamıştı.
" Ahh! bir tayinim çıksa sorun kalmayacak " diye gene dert yandı..
" Üzülme;hadi muhtar babaya gidİp hatırını soralım.Hem de Hüsso nun da demli çayından içelim."
"valla iyi olur ."
Dostluk yüreklerin paylaşımı değil mi? Akan gözyaşları içten bir tatlı söz silmez mi? Mutluluğun en güzeli gülümseyen yüzlerde görülmez mi? Hadi eller çıkarsız sevgi dolu birbirine kenetlenmeli.Sanki...sanki aynı düşünceler içindeydi bu iki genç öğretmen.
Çayın tadı gibi güzel; demi gibi koyulaşmıştı sohbet. Güneş elveda derken; yavaşça akşam merhaba diyordu..Muhtar babanın elini öperek yanından ayrıldılar.
Yolda yürürken bir ara Metin :
"Ben haftaya ilçeye inip otobüs biletlerini alırım.Hiç merak etme ."
" Ne kadar iyi olur.Çok sevinirim ."
"Ne demek? Seve seve."
"Sağol; iyi akşamlar."
"Hayırlı akşamlar."
Eve girince ilk işi sobayı yakmak oldu.Burada havalar ısınmamış bahar güzelliğini
hala göstermemişti. "Eeee malum kara iklimi " dedi içinden.
Tam mutfağa gidiyordu ki kapısı çaldı.
" Kim ooo?"
" Gızım ben..ben Hatçe Teyzen."
Elinde küçük bir tencere vardı.
" Gel... gel... buyur içeri."
" Ha gızım saaa gettim bunu.Afiyetle ye hemi."
Dila tencerenin kapağını açıp bakarak
"Mımmmm mis gibi kokuyor bu nedir? Değişik birşey."
"Hee çiriş otu deyiveririz biz."
" Hiç duymamıştım."
"Her bişeee hastalığa illaç .Yeni yeni çıkiiii .Tee dağlarda yetişiii.Gedip toplariz. Gucçük gucçüktür."
"Nasıl pişiriyorsunuz?"
" Görpecik yaprahları vaa ayıkliiz, yıkiiiiiiizz.Soğanlı, gavurma etli, bulgurlu yapiiiz."
" Çok iyisin, eline sağlık."
" Ne olcek gızım.Haden eyi akşamlaa."
"Sizede."
Kapısını kilitledikten sonra tekrar mutfağa dönüp sofrasını hazırladı.Çiriş otu yemeğinin tadına doyamadı.
Her akşam olduğu gibi sevdiklerinle telefon görüşmesi ve sonra hasretini, sevgisini gönlüne sararak gecenin derinliğine dalıp gitti.
HAYAT TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN MUTLULUK PEŞİNDE KOŞTUĞUMUZ UMUT YOLCULUĞUDUR.
NEŞE KIZILYAR
DEVAM EDECEK...
YORUMLAR
Kaçırmış olduğum dört bölümle birlikte okumak daha bir
güzeldi konu bütünlüğünü bozmama adına..
Kalemin hiç susmasın dost yürek
yunus karaçöp..yudumyunus
GÜLDESTE
HAYAT TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN MUTLULUK PEŞİNDE KOŞTUĞUMUZ UMUT YOLCULUĞUDUR.
Öykü zaten güzel gidiyor, kermesti, okuma yazma öğrenme heyecanı her şeyi çok güzel anlatıyorsun canım. Hele finale koyduğun yazı; hayatımızın yegane gayesi gibiydi . umut ve yine umut deyip hayat yolunda yılmadan ve yorulmadan yürüyoruz. Yürüyoruz hafif kalır, koşuyoruz.
tebrik ederim canım.
sevgimle...
Verilen emeklerin karşılığını görmekten daha güzel ne olabilir! Üretkenlikte mesai kavramını aştı hünerli eller, bunun en güzel örneği el emeği göz nuru eserler. Maddi ederinin olması yüreklere su serpen bir getiridir. İnsanın bütün yorgunluğunu gideren, yeni çalışmalara teşvik eden bir gerçek olduğu kesin. Okuma-yazma kursunun da başarı ile tamamlanması, öğrenmenin ve başarmanın yaşı yoktur mesajını çok iyi vurgulamış.Bu insanlar artık kurulacak olan kütüphanenin yollarını aşındıracaklar ve eğitim gören öğrencilere karşı daha anlayışlı olacaklardır. Yıllar sonra onlar da damdan düştüler, masalara dirsek koydular sonuçta.
Genç öğretmenimiz her kaymakam gördüğünde, ne zaman ki köy kokusunu içine çekse, ne zaman lapa lapa kar yağsa bir yarıyıl tatilinde ve her el ele dolaşan sevenleri gördüğünde yitik sevdası canlanacaktır gözlerinde ve kirpikleri ıslanmasa da kalbinde özlem ateşi yanacaktır gizliden gizliye…
Çekilen acılardan sonra insanı hayata bağlamada dostların esirgemediği ilgi ve sevginin önemi çok büyüktür.Kalbe dert olan duygular genellikle yalnız zamanlarda mayalanarak çoğalırlar. Bir meşguliyet bulmak hüzün bulutlarını dağıtmanın en güzel yoludur. Öğretmenler bu konuda şanslı zira öğrencilerin sevgilerinden ne umutlar yeşerir, ben bunu çok iyi bilenlerdenim…
Nice derde deva bitkilerin varlığına da dikkat çekmiş yazınız.Yemeği pişirilen, insanın iştahını açan salataları yapılan neleri yok ki doğanın orta yerinde! Bunlar kuşaktan kuşağa aktarılan bir zenginliktir aslında. Köy insanları doğadaki yararlı olanlarını da zararlı olanlarını da çok iyi bilirler.
Buralarda sobalar yanmıyor artık ama hala bahar gelmeyen bölgelerimizin olması ne kadar büyük bir ülke olduğumuzu haykırıyor. Yazınız vesilesi ile bize bu güzel ülkeyi armağan edenlerin manevi huzurunda saygı ile eğiliyorum.Mekanları Cennet olsun inşallah…
Yazınızı en kalbi duygularla kutluyorum Can Kardeşim.Gönül dolusu selam ve sevgilerimle…
GÜLDESTE
Dila'nın acısı kolay kapanaz, umarım ilerde o da kendini mutlu edecek hayat arkadaşını bulur, güzeldi canım sevgiler.
GÜLDESTE
gecenin bu saati
hani bizim buralarada bahar pek gelmedi ama
kapı vurulupta bir sıcak çorba dese komşum
hiçte fena olmaz yani:)
yine akıcı ve güzel bir bölümdü arkadaşım
devamını bekliyor
sevgi ile kutluyorum