- 652 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KORKAKLARLA OLMAZ İŞİMİZ !!!
Böcekler bir öküzün üstünde bir araya gelirlerse, birkaç adımdan fazla uçamazlar; fakat hızlı bir ata yapışmışlarsa sırf yapıştıkları şeyin üstünlüğünden dolayı rüzgârla yarışır ve Güneşe doğru koşarlar. Canlılar âleminde insanda da durum böyledir.
İnsan nerde ne amaçla bulunduğunu bilmelidir. Amaçları çok yüce olan insanlar mevzilenme şeklini iyi oluşturamazlarsa, hedefledikleri amaçlarına bir türlü varamazlar. Kürenin nimetlerinden yararlanan bu insanların anlayış algılayış ve kavrayış farklılıkları da gün geçtikçe daha bir artmaktadır. İşte bu çeşitlilikler ortamında insanın olmak istediği yeri belirlerken çok dikkatli olması gerekir. Her şeyi ince eleyip sık dokumalı, on eleyip bir yapmalıdır. Yoksa bir öküzün sırtına yapışan böcekten farksız olur hayatı. Öküzlerin manevra gücü ve görüş menzili nedir ki, sırtına yapışıp ondan yararlanmayı uman böceği götürebileceği alanda çok uzaklarda olsun…
Cüssesi çok küçük ya da büyük olsun fark etmez, ancak hayalleri ve idealleri çok büyük olan insanlar, o hedeflerini yakalamak için iyi mevzilenmeleri gerekir. Yoksa mevzilendikleri yerde silah geriye tepip kendilerini vurabilir. Böylesi bir intihara neden kalkışmalı ozaman, intiharlardan uzak ruhu dar kalıplardan gökyüzüne taşıyacak kadar geniş bir atmosferde, bir turnanın kanatlarının üzerinde ya da bir atın sırtında rüzgâra karşı yarışmak varken…
Sonsuz uzay boşluğunda olunmazlıklara göz dikip, onları reel hayata aktarmayı hedefleyenler kulaklarını gözlerini ve kalplerini iyi açsınlar! Bunları her yerde söylemeyeceğim, fırsat treni kaçtıktan sonra yaya kalabilirsiniz. O halde söyleyeceklerim hayatınıza bir değişim ve dönüşümü taşımalı aksi takdirde tek hücreli amipsel yaratıklardan farkınız kalmayacaktır. Amipler bir başka canlının sırtında hayat boyu yaşamaya alışmıştır, manevra kabiliyeti yoktur. Bulunduğu yere sünger gibi yapışır, yapıştığı canlı neredeyse o da oradadır. Ama hedefi olan insan bir amip gibi yaşamaktan nefret eder, çünkü o tırnaklarıyla Güneşten ışık çalmak, yüreğiyle rüzgârdan hız almak için çıkar yollara. Parmak değil onların varmak istedikleri nokta, hedefleri konaklamak parmağın gösterdiği yıldızlarda… Durum böyle olunca, yakışmaz manevradan yoksun ve görüş menzili olmayan öküzün sırtında konaklamak onlara…
Dörtnala giden atlar var tökezlemeden, vahşi tabiatta esen rüzgâra karşı özgürce koşan Atların sırtında ya da rüzgârı yararak açtığı yolda gidilirse korkmadan, okyanuslar selamlar insanı karşıdan. Okyanuslarun o haşin dalgalarına göğüs gerilirse aldırmadan, yüzmeyi öğrenir onlardan insan. Zaten insanın derin sularda boğulmamasının yolu da dalgalara karşı kulaç atmasında yatar. Yüzmeyi öğrenmek istiyorsanız, dalgalardan yoksun, mandaların sıcakta serinlemek için girdikleri bataklık sulardan çıkıp, görüş menzili olmayan manevradan yoksun öküzlerin sırtından inip, vahşi tabiatta rüzgâra karşı korkusuzca özgürce dörtnala giden atın açtığı yollarda bir yürek olmalısınız. Ancak o zaman rahatça yüzebilecek bir okyanusa varacaksınız.
Okyanusa varan sizlerin parolası, arkamızda düşman önümüzde deniz, geriye dönmeyi zilletten biliriz ya oluruz ya ölürüz diyerek yürümek olmalıdır. Zaten yaşamak için ölmeyi bilmek gerekir. Ölmeyi bilmeyenler, her an ölecek gibi korkak ve ürkek yaşarlar. Korkaklarla olmaz işimiz, biz ölmeyi bilenlerle ancak yola çıkarız!
HAZİRAN-2004
Kadıköy/İST
EROL KEKEÇ