- 563 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 73
73] Üstelik de bu isyanların bırakın toplumsal nesnel nedenlerini, bir merkezi otorite kurma anlayışları da şöyle dursun; merkezi otoriteyi de yıkıcıydılar. Din eksenli ve sosyal heyecanlı, bir kaşıma fiilidirler. Bu müzelik var oluştu. Bu fosil eylemler dizgesi hem mekezi otoritenin büyük zaafıdır, hem de eylemlerin kendisinin zaafidirlar. Ayağını, toplumsal olmayan, artık demode olmuş, birey dünyasının alanı olan çekimleyicinin üzerine, basmıştılar.
Hâlbuki coğrafyanın kendi içindeki feodal egemenleri, bin yıldır; merkezi otoritelerle, kendi bölgelerini otonomcu bir yönetme ile, durumu paylaşmışlar gibi görünmektedir! Böyle olunca da, hem geçmişten gelen kısmi otonomluklarıyla ve hem de imparatorluğun bir ahalisi olmaları sıfatıyla, merkezi otoritenin bir unsurudurlar.
Böyle olunca, bu isyanlar bölgelerinde bir merkezi otorite çıkarıcı bir plânlaşma siyaseti de değildirler. Kendi bölge egemenleri, egemenliğinde; İstanbul merkezli, merkezi otoriteleri vardır. Lakin merkezi otorite, işgali himaye eder görünümlüdür. Özgürlüğün felsefesi nedeniyle, Ankara’da yeni oluşan, ikinci bir merkezi otorite vardır.
Yeni otorite hem kutup değiştirmiş hem de eksen değiştirmiş ve işgale karşı bir dirençleşmedirler. Ama aynı zamanda da, Ankara’nın otoritesi eski otoriteye karşıdır. Yurdun merkezi otoriteyi her yerinde sağlamak istemektedir!Oysaki isyan bölgeleri de, bu yeni oluşturulan otoritenin etkin bir parçasıdırlar. Ne var ki Ankara, İstanbul merkezli, oteriter iki kutuplu oluşmanın şaşkınlığı, işgalcilerce kullanılacaktı.
Bu nakız (bozma) otonom otorite; anadolu kurtuluşu bulmuş olacakken sorun olup İstanbul’un zayıflamış genel otoritesine karşı, işgalcilere destek verir olmakla kalmayacak, yeni kurulan tekilci Cumhuriyet otoritesine karşı da, emperyalist güçlerle ve eski İstanbul otoriter güçleriyle beraber olma menfaat kışkırtılmalarını başlatacak idiler.
Bu nedenle bu isyanlar, cenin otoritenin boğulmasına ilişkin, gerici bir ayaklanmadırlar. Bu isyanlar dıştan öyle tarif edilirken, içte, isyanın dayanakları sırf sosyal, sırf etnik, sırf inanç tanımlamalı bir kalkışmadır. Bunların hiç biri toplum tanımlı bir haklılık ve meşrulaşma değildir. Demokratik taleptirler.
Ve bu tür iç isyanlar dışarıdaki emperyalistlerin propagandası ile de uluslar arası yapılmak istenmektedir. Temeli toplumsal olmayan yapay hukuksuzluklar üzerine inşadır. Bu tür yapay, ya da kimi kes haklı kısmi hukuksuzluğa karşı oluşan dirençler, Dünya’nın hiçbir yerinde, ayrılıkçı dirençlerin zemini olamamıştır. Söz gelimi ABD’deki göçmenlere ve zencilere uygulanan hukuksuzluklar, ABD’de ayrılıkçı isyanlara, ihanetlere, dönüşememiştir. Ve böylesi bir direnç de, sırf bu temelle de, yaşam bulamamıştır.
Bu isyanlar bir gerici ve asi ayaklanması olmaktan öteye gidemez. Arap cahiliye dönemindeki Medine gibi yerlerdeki feodal aşiret ayaklanmaları, vassaliteyi ortaya çıkardıklarından ötürü, bu ayaklanmalar köleci düzene ve köleci ilişkilere karşı yapılmıştır. Bu yüzden bir yeni oluşmacılıklarıyla toparlayıcı ve yapısalcıdır.
Yine bu nedenle cahiliye dönemi feodal aşiretler birleşmesi çok çok ilerici, devrimci ve bir merkezi otoriteli yapı ortaya çıkarır olmakla da, tarihsel öneme sahiptir. Oysa anılan bu iç isyanları, feodal düzenden, bir sanayi toplumuna geçişin isyan özelliğini taşısa idi tarihselliği, haklılığı, kalıcılığı tescil edilirdi.
Böylesi bir güncel, toplumsal talepli dirençleşmenin meşruiyetliğini taşımaz olmakla, hiç güncel değildirler. Hem de, sanayi toplumuna geçer olmanın bir üretim ve tüketim paylaştırmasının taleplisi olmamakla da tamamen gerici ve kaşınmalı isyandırlar. Kaba bir sosyal istemli gericiliktir.
Bizdeki inanç zeminli, gelenekçi olan, feodal, aşiretçi olan ayaklanmalar; daima sosyal bölücüdürler. Kabileci çıkar hesapların sağlanmasına yönelik; her biri, kendi merkezli otoritesini sağlama amacına yöneliktirler.
Bu eğilimlerinin üzerine dış desteklerin virus bulaşması yapılır. Böylece ivdirmeli ve dış destek kışkırtmalı idiler. Kimi kes ihmali olan yumuşak karınların, asıl neden gibi gösterilmesidir. Ve içte, ahaliyi inançlar üzerinde dirençli kılışlarla, yeni merkezi otoriteyi sarsmaya matuf sosyal gericiliktirler. Bu direnişler, insanlığın sosyal toplum olamazdan önceki ,en eski meşrulaşma duyguları olan ve kendi güncel zemin ve zamanlarındaki inanç eksenli devinmeleri özeklidir.
İnsanların nesnelliği tam bilemez oluşlarından ötürü, bilimsel olmayan ama insanlar üzerinde bilimsel işlevli kılınan, sanal eksenleşilmelidir. İsyanların inançsal zemin üzerindeki sürtüşmeleriyle şekilleşir olmaları, 300 sene öncesiyle pek bir benzeşirdirler. Bu nedenle bu tür isyanlar daima çağ dışı olma özelliği taşır. Bu isyanlar hiçbir toplumsal işlev potansiyelini de elinde taşıyamaz olaraktan görünmektedirler.
Kurtuluş savaşı ittifakının ortaya çıkarılmasında ve meydan savaşlarında insanüstülüğün çabasını ortaya koyan kadro heyet, bu ulusun yüz akıdır. Cephe savaşı muzafferleri olan bu kişiler, aynı başarıyı siyaset alanındaki paylaşımcı uygulamalarının içinde gösteremeyeceklerdi. Bu da bilmedikleri bir alanda yüzer, bilmedikleri bir belirimde meydan alır olmalarının en büyük yanlışı idi. Aslında belkide bunu da onalardan beklemek, haksızlık olurdu.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.