- 1720 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Teslis Sendromu >> Ücretsiz E-Kitap: Hulki Can Duru
Teslis Sendromu, gerçekten çok ilginç bir çalışma. Kitabı okurken, yazarla birlikte, dinlerin arka bahçelerinde, mahzenlerinde, geziniyorsunuz. Kurban sunma nedir, bu sunuşta gerçek amaç nedir, öğreniyorsunuz. Papaz cüppelerinin, imam sarıklarının altında neler gizli, görüyorsunuz.
....................
HCD, Teslis Sendromu adlı yapıtında, Hristiyanlıktaki, kökeni mitoloji ve Antik Yunan felsefesine dayanan Teslis (Üçlük/üçlü birlik) kuramını inceliyor. Bu kuramın, Hristiyanlıktaki mezhep ayrılıklarına göre nasıl farklı yorumlandığını, birbiriyle nasıl çeliştiğini, İncil’e, Kilise Babaları’na ve yapılan yorumlara dayanarak sergiliyor.
Üç Tanrı anlayışını yadsımasına rağmen Müslümanlıkta da Üç Şeytan inancının olduğu bilinmektedir. İslam’daki Teslis inancının Hristiyanlığa göre en önemli farkı, bunun üç Tanrı değil üç Şeytandan oluşmasıdır. İslam inancına göre hacca gidenler Büyük Şeytan, Ortanca Şeytan ve Küçük Şeytan’ ın oluşturduğu bir Şeytani Teslis’i taşlamak zorundadırlar.
HCD, bu öğretinin her iki dindeki asimetrik dizgesini eleştirel bir bakışla ortaya çıkarıyor ve şu sonuca ulaşıyor: Mitoloji ve antik Yunan felsefesinden kaynaklanan Üç Tanrı (Baba, Oğul, Kutsal Ruh) ile Üç Şeytan (Büyük Şeytan, Ortanca Şeytan, Küçük Şeytan) inancını öğreten hiçbir bir din, gerçek din, yani Tanrı dini olamazTeslis Sendromu, dünyayı sömüren, kana bulayan, gezegeni tahrip eden, yok edici güçlerin hizmetinde olan bu dinlerdeki, üçlü Tanrı ve üçlü şeytan inancını sorguladıktan sonra, ortaya çıkan durumu, bir sendrom (Hastalık belirtisi) olarak tanılıyor.
HCD, “Acaba bu sendrom, neden özellikle Hristiyanlığın ve Müslümanlığın bağrında gelişti?” sorusuna yanıt getirmeye, artalanı irdelemeye çalışıyor.
Teslis Sendromu, gerçekten çok ilginç bir çalışma. Kitabı okurken, yazarla birlikte, dinlerin arka bahçelerinde, mahzenlerinde, geziniyorsunuz. Kurban sunma nedir, bu sunuşta gerçek amaç nedir, öğreniyorsunuz. Papaz cüppelerinin, imam sarıklarının altında neler gizli, görüyorsunuz.
Yazar, bu görüşlerini oluştururken, kendi eleştirel yaklaşımının geçmişteki örnekleriyle, o düşünürlerin aldığı tepkilerle ve nedenleriyle de tanıştırıyor bizi.
HCD, kitabının kısa bir bölümünü, çeviri konusuna ayırmış. Ülkemizde yapılan çevirilerdeki dikkatsizlik ve özensizliğin, çok dikkat gerektiren din konusundaki kitaplarda da sürdüğünü, yanlış anlamalara, çarpıtmalara neden olduğunu vurguluyor, içler acısı örnekler sunuyor.
SONUÇ:
Teslis sendromu; rahat, akıcı, anlaşılır, sağlam diliyle kendini okutan bir kitap. İçerdiği tezler açısından, konunun uzmanlarını, akademisyenleri, Müslüman ve Hristiyan teologları, hatta evrim kuramına bakışı nedeniyle biyologları da tartışmaya çağıran bir yapıt.
Sevgili okur, söyleyecek sözü olan kişi, yazar, tartışır. Umarım kimse, “Dinsizlik, Tanrı tanımazlık vb” gibi ucuz, belden aşağı vurmalara kalkışmaz, karşı tezini geliştirir,uygarca ortaya koyar, biz de okur olarak zenginleşir, öğreniriz. Çünkü, bana kalırsa Teslis Sendrom’u; evrimle yaradılış, metafizikle materyalizm arasında bir yerde durmuş, bakış açısını olabildiğince geniş tutmuş, onları incelerken, merakını hepsinin ötesine yönlendirmiş soran, araştıran bir yapıt.
Soran, sorgulayan okumalar dileğiyle...
NOT:1) Teslis Sendromu adlı e-kitabı, aşağıdaki adresten isteyebilirsiniz (Lütfen, kitabın gönderileceği e-posta adresini eklemeyi unutmayınız.)
NOT:2) E-Kitap kampanyası 31.05.2011 tarihinde sona ermiştir.
[email protected]
15.05.2011
Vildan Sevil
YORUMLAR
Sayın yazar,bizlere tavsiye ettiğiniz bu kitabı okumadım ancak yazınızı okuyunca sizi çok etkilediğine şahid oldum.İnançsız ve arayış içinde olan insanlar(sizi tenzih ederim) hayatlarının belli dönemlerinde önlerine gelen hidayeti kabul edecek durumda oldukları zaman inançları sorgulamak isterler;işte o dönemlerde akıllarına hitab edecek bir şeyler bulmak isterler ve bahsettiğiniz kitap gibi bir ürünle karşılaştıklarında,zaten kendilerinde mevcud olan inkarı destekler bir yargıyla karşılaşırlar. Bu gibi durumlarda araştırmalarına devam etmelidirler.
Bize kuram diye bahsettiğiniz yazarın kanaatlerinden oluşan bu iddiaların hiçte masum olmadığını görüyoruz:
Antik Yunan felsefesine dayanan üçleme esasının(ekanim-i selase) doğuşu; İskenderiye Medresesine dayanır.Mutlakın vahdetine inanıyorlardı ve vahdetin aklına ;aklında ruhu meydana getirdiğine. Onların üçleme esası, üç esasında tanrıyı temsil ediyor olması ne yazık ki yazarın kuramıyla uyuşmuyor.Görüldüğü gibi bu inancın,Hristiyanların teslis inancıyla bir alakası yoktur.
Bayramın 1,2,3 ve 4 üncü günlerinde Mina’da bulunan ve "Büyük Şeytan-Akabe Cemresi", "Orta Şeytan-Orta Cemre" ve "Küçük Şeytan-Küçük Cemre" diye adlandırılan üç taş kümesine usûlüne uygun olarak taş atmak haccın vaciplerindendir
Taş atma Hz. İbrahim'e kadar uzanmaktadır. Bu konuda Hz. Peygamber: "İbrahim (a.s.) hac menâsiki için geldiğinde akâbe cemresi yanında Şeytan ona göründü. İbrahim (a.s.) ona yedi taş atarak yere serdi. İkinci cemre yanında tekrar Hz. İbrahim'e gözüktü, aynı şekilde yedi taş atarak yere serdi. Üçüncü cemre yanında yine gözükünce aynı şekilde yedi taş attı, nihayet Şeytan yerin dibine geçti" buyurmuşlardır. (Ahmed bin Hanbel, 1, 297).
Bu gün mevcut olan direkler, şeytanın görüldüğü yeri temsil ederler.
Hz. İbrahim (as), şeytanı o taş sütunlarının bulunduğu yerde görmüş ve taşlamıştır.Görüldüğü gibi üç şeytan yoktur.
Hristiyanların üçleme (teslis) inancına gelince onun hakkında bir şey yazma gereği görmüyorum.(Tartışmanın zemini kaymasın diye)Dinlerdeki ibadet ritüellerini doğru araştırmadan yazılan bir kitaptan yola çıkarak vede dinimizdeki taatlerin manasını anlamadan sadece görüntüsüne bakarak bir takım kanaatlerin gerçek kuramlarmış gibi algılanması;inançları sorgulayan zihinlere asla yardımcı olamaz.
Saygılar sunarım.
vildansevil
İlginize, açıklamalarınıza teşekkürler. Ancak ben yalnızca bir okurum ve e-kitap kampanyası açan yazarların girişimine duyduğum saygı nedeniyle, kitaplarının gönüllü tanıtıcısıyım. Çünkü, ben aynı zamanda hiçbir konuda, hiçbir güç tarafından güdümlenmek istemeyen bir okurum. İlgimi çeken konularda elime geçeni okumak gibi bir dertten mustaribim. işte bu nedenlerle, sayın yazarın tezlerinin de, ona yönelecek anti-tezlerin de muhatabı olamam. Ama değerli bilgilerinizi siz de bir kitapta toplar, yayınlarsanız hem polemiğiniz muhatabını bulur, hem de biz okurlarınızın bakış açısı ve bilgi dağarcığı genişler. Sizin kitabınızı da severek tanıtırım. Kafa karışıklığımızı bilgilerin çarpışmasından çıkan sonuçla gideririz. İnsanlığın gelişmesinin ve bilgi üretiminin yolu da bu değil midir?
Tekrar teşekkürlerim, saygılarım ve dostluğumla...