- 760 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEMLEKET NASIL DÜZELECEK? 3
MEMLEKET NASIL DÜZELECEK? 3
Kendimizi hesaba çektik ve baktık ki; küfür, argo, gıybet gibi edebe adaba uymayan davranışlarımız yok. İnsan tanıma konusunda da bilgimiz var.
Şimdi de gün içindeki hayatımızın analizini yapalım.
İşimizde, çalışmalarımızda, günlük hayatımızda neler yapıyoruz.
Üstümüze vazife olan konularda görevimizi lâyıkıyla yapıyor muyuz? Bir ücret ile çalışıyor isek, aldığımız ücreti hak ediyor muyuz? Çalıştığımız iş yerine ait olan araç gereçleri muhafaza ediyor muyuz, işyerimizin haklarını koruyor muyuz, verimli miyiz? Bu değerlendirmeleri yaptıktan sonra bunda da bir yetersiz durumumuz söz konusu değilse, buradan hemen inançlarımızın gereğini yerine getiriyor muyuz? Sorusuna cevap arayalım.
Biz Müslüman olan bir toplum olduğumuza göre, değerlendirmemizi buna göre yapalım. İslam’ın şartları bellidir. Sıralamayı doğru biliyor muyuz? Sıralama önemli çünkü bu konudaki sorumluluğumuzu bu sıraya göre yerine getirmemiz gerekmektedir. Kelime-i Şahadet getirmeden Müslüman olunamaz. O halde sıralamayı buradan bilmemiz gerekiyor. İbadetlerimiz konusuna bir bakalım. Bir insan sorulduğunda hemen ilk aklımıza; “Namazında niyazında, orucunu tutar, Hac’ca bile gidip geldi çok düzgün adamdır.” cevabını veririz. Şunu akıldan çıkarmayalım. İslam’ın şartlarını yerine getirmek Müslüman’ın borcudur. Kelime-i Şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek ve zekât vermek Müslüman’ın borçlarındandır. Borç ödemek erdemlik değildir. Borç ödeyen borcunun sorumluğunu yerine getirmiş ve ödemesini yapmış kimsedir. Yani yapması gerekeni yapmıştır. Borç ödeyen birinin bütün yönleriyle çok iyi olması beklenemez. Borcunu ödeyene “Çok iyidir.” de denilemez. “Borcunu ödüyor, daha evvel borcunu ödemişti.” denilebilir. Bu durumda referans ne olmalıdır? Böyle bir durumda referans kişinin yaşantısıdır. Etrafına karşı davranışıdır, makam, şöhret, nam sahibi iken, zengin ve nüfuzlu iken, sağlık iken, fakir iken, dar zamanında ve geniş zamanında nasıl bir hayat tarzı ile yaşantısına devam ettiğine bakılması gerekir. Yani gelip geçici olan gençlik, fiziki güzellik, nam, şöhret, şan, makam, mülk vb değerlere mi, yoksa; hakkaniyet gözeten, emanete sahip çıkan, sır taşımayı bilen, insanları refüze etmeyen, ecdada sayı gösteren, ana babasına görevlerini yerine getiren, halıdan yana olan, inançlarına saygısız olmayana karşı saygılı davranan, özü sözü bir olan insan olmasına mı bakılarak kişiyi değerlendirmek, izlenmesi gereken yol olmalıdır?
Geçici olan değerlere önem veren olmamalıyız. Bu noktada ahlaki değerler öne çıkmaktadır. O halde; inancının gereğini yerine getiren kimse eğer ahlaki değerlere önem vermiyor ise; o kimse makbul bir kişilik sahibi değildir. Makbul ve kıymetli diye de anamayız. Ahlaki değerlere önem veren insan ancak makbul kişidir. Çünkü artı puan getirecek yer insanın ahlaki değerlere verdiği önemdir.
Bu ferdi davranışlar olan durumlardaki değerlendirmelerdir.
Şimdi; farklı bir taraftan bakalım olaylara;
Hubbül Vatan Minel İman Vatan sevgisi imandan gelir. Hadisi Şerif.
Bu Hadisi Şerifi aklımıza yazalım.
Bir insan düşünün ki; “Bu ülke Müslüman değil, vergi vermeyiniz, hedefe varana kadar, kendi düzenimizi getirene kadar her şey mubahtır, bu ülkeden Cuma namazı kılınmaz, kaçakçılık yapın, oradan kazandığınız ile de hayır iş yapın, beyaz zehir satın.” diyerek etrafına konuşuyor olsun. Bu kimsenin yaptığı en başından Peygamberimizin SAV Hadisi Şerifini inkâr etmek anlamına gelmez mi? Peki Efendimizin SAV Hadisini inkar eden bir kimsenin sözüne nasıl itibar edeceğiz?
En başından bizler bir insanda olması gereken özellikleri bilmiş olsak; böyle konuşup da devlete karşı ihanet edenleri insan yerinde bile görmeyiz. Sözlerini dinlemeyiz.
Borçlar ve davranışlar kısmını da çok iyi ayırmamız gerekmektedir. Bayrak, vatan, toprak korunmak zorundadır. Bunu koruyacak olan da, bizim insanlarımızdır. Vatan olmadan din de olmaz. Bayrak olmadan vatan olmaz, toprak olmadan da bayrak olmaz. Bunların hepsi birini tamamlayan değerlerimizdir.
Bu değerlendirmelerden sonra doğru olan bilgilere nasıl ulaşırız konusuna bakalım?
Bir kimse her hangi bir konuda bir bilgiye ulaşmak istiyor ve bu bilgilere ulaşamıyor olabilir. Bunu da birine sorarak öğrenmek zorunda kaldır ise; o öğreticiye mutlaka; “Benim sorumun karşılığında verdiğin cevabın kaynağı nedir, bu bilgileri sen nerden elde ettin, bilgi kaynaklarını bana söyle ki; verilen bilgileri oradan ben de görmeyim hatta daha da fazla bilgi edineyim.” diye bilginin sahih olup olmadığına bakmakta çok büyük fayda vardır.
Bazı insanlarımızda “Falan şahıs ulema derler.”. Bu söylemin sonucunda o ulema denilen insan birileri tarafında izlenir ve en küçük hata yapması beklenir. Hata olarak düşünülen bir davranış sezildiği anda, o art niyetli kimseler “İşte sizin ulemanız böyle.” diyerek nifak başlatırlar. Şimdi nasıl ki; “Birkaç kendini bilmez imamlık mesleğini icra eden şahsın yaptığı çirkin davranışlar bütün imamlara mal ediliyor ise, o zaman da ulemalara dil uzatılmasına sebebiyet verilebilinir.”. Ondan dolayı her konuda kendimize, etrafımıza, devletimize ve inançlarımıza zeval getirecek bütün davranışlardan uzak kalmalıyız.
Bunun için “Ahlaklı insan olmak.” yeterlidir.
Yarın insan yetiştirilmesi konusuna birlikte bakalım.
Hepinize saygılar sunarım.
Allah C:C Yar ve Yardımcınız Olsun.
Kadir Durak
lebiderya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.