- 1170 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UYDURUK
Zaman dediğin nedir ki. Biraz an, biraz insan. Kuyuya düşmekte olan taş. Kapının kapanması ya da açılması... Zaman dışında çok şey var ama zamanda yok. O dediğin bitiyor çünkü.
Bardağa biraz su koy, iyi gelir. Heyecanlandın çünkü. Bitiyor sandın. Seni götürmeye gelecekler sandın. Koluna kordonla sıkı sıkıya bağladığın felaket tellalı söyledi bunu. Hadi dedi sana, bitiyor. Hazırlan, geç kalma. O kadar yitik ve çaresizsin ki… Elinden hiçbir şey gelmiyor. Oysaki sen uydurmadın mı zaman’ı? Durup dururken gökyüzüne bakıp dedin ki, böyleyken böyle. Dünya bu, işi gücü yok dönüyor. Güneş diz çökmüş el çırpıyor dünyaya, elinde tef. Her şey ne kadar da eğlenceliydi değil mi böyle bakarken? Cebinde paran olsa üç beş kuruş saçardın etrafa, alem adam görürdü. O şenliğe sen de katılırdın. Ama olmadı. Ne oldu peki? Sıkıştın kaldın. Karnın ağrımaya başladı birden. Nefesini dahi kontrol edemiyorsun şimdi tüm dengen bozuldu. Kafandan bir düzen uydurdun, bir yuvarlağın etrafına on iki rakam koydun, oldu sana saat. “Oh” dedin o an ama hatırla. Kıvırma şimdi, senin de hoşuna gitti başlarda. Doğ zamanla, yaşa zamanla, yat zamanla, kalk zamanla, ye zamanla, sev zamanla, öl zamanla…
Şimdi sana diyorum ki ben: Saatlerini, günlerini, haftalarını, aylarını, yıllarını al, aktığını iddia ettiğin zaman gibi “kaybol” git! Yolumu kesme! Bırak da hayatta kaybolayım! Bir gün yaşasan da yaşam, bin yıl yaşasan da yaşam. Esas olan, bir şeyleri kafanda yürütüp ilerletmen... O kolundakinin pili bitsin ve sen hiçbir dükkânda pil bulama. Öyle çok istiyorum ki!
Saatler, günler, aylar hepsi uydurmaca! Bizi durdurmaya çalışıyorlar!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.