Aşk
Seni bir çocuğun elinden oyuncağını alırmış gibi elimden aldılar. Yalnız ben çocuk değilim.
Elbette seni geri kazanmak için savaşacağım , seni geri kazanmak için gerekirse acı çekeceğim...
Ta ki herhangi bir yerde herhangi bir zamanda Azrail’e denk gelene kadar.
Gözlerim açıkken , nefes alıyorken , yürüyebiliyorken... yaşadığım görünüyor lakin ben her gece
karanlığa gömülüp , ölümü bekliyorken binlerce kez öldüm , öleceğim.
Sadece ölümü beklediğimi düşünme , bir yanımda seni bekliyor. "Gel!" demeni. Sen gelirsin belkide
ama yorulmanı istemem. Ben tek adımında ayaklarım kopana kadar sana koşarım
Tek korkum , sen gelene kadar belki ölüm denk gelir. Ya sen geleceksin yada ölüm ve ben ya senden
vazgeçeceğim yada ölümden. "Ya ölüm ya sen!" dedikleri bu olsa gerek.
Aşkı bazen ağaça , insanlarıda yaprak ve dallara benzetiyorum. Kalple , mevsimler birbirlerini
tamamlıyorlar sanki. "Nereden çıktı bu?" dersen anlatayım.
Dört tane mevsim var ve kalbin dört tane odası var. Biz sanırım sonbahara denk geldik. Önce rüzgar esti ,
soğuktu. Sonra yağmur yağmaya başladı , yorulduk ; solduk , sarardık...
Belki rüzgar bizi birbirimize daha sıkı sarılamadığımız için koparmıştır , bilmiyorum. Velhasıl ayrı ayrı
yerlere düştük ; sokaklar , kaldırımlar ıslak ve soğuktu.
Aslında düşen sadece biz değildik , bir sürü yaprak vardı , bir sürü dal vardı...
Gözlerim seni arıyordu ama sen yoktun. Nerdeydin? Yavaş yavaş kaldırımla sokağın arasında biriken sular
rüzgar ve yağmurun yardımıyla yaprakları sürükleyip götürüyordu ve ben "Sen!" diye bağırıyordum ama sen yoktun.
Bazen seni yapraktan ötürü üzerime düşen yağmur damlacıkları gibi görüyordum.
Dedim ki o an " Sen ; bir yağmur damlasısın , düştüğü yeri yakan. Kül olacağımı bilsem de diyemem sana "Geride kal."
Beni yağmur ve rüzgar yok etmesin. Hiç değilse ölümüm senin elinden olsun
Rüzgar öyle sert vurdu ki bazı damarlarım çatladı. Nefes aldıkça acı çekiyorum...
Düşünsene kalbine bir iki çizik atıp kırıyorlar , kalbin çarptıkça acıdan kahroluyorsun...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.