EY GÜZEL İZMİR
Bukleli saçlarından yıldız parıltıları sarkan şehrim.
Nergizlerin sümbüllerin saçlarını süslediği tanrıçaların yurdu.
Seni görmeye geldiğim her defasında özlemlerim depreşen mağrur
sevincim. Yine özlemle koştum seninle buluşmaya her defasında olduğu gibi.
Karşıyaka’da konaklayıp Agora da gezinmek,
Kızlar ağası hanın’da kahve içmek, varyanttan denizi seyretmektir de bir
parça. Geçtiğimiz perşembe, İzmirde idim. Öğleye doğru, Karşıyakadan
vapura binip, vapurun yan tarafındaki açık alanda oturdm. Martıların
şarkıları eşliğinde danslarını da izleyerek konakta indim. Kardeşimle buluşup doğruca Varyant’ın yolunu tuttuk. Eskiden, Recep’in yeri denilen
çay bahçesinde oturduk. Konakta bir seyyar satıcıdan aldığımız
gevreklerimizi, güzel demlenmiş iki bardak çayla yedik afiyetle.
İzmiri tepeden seyrettik iyot kokusunu içimize çeke çeke.
Bayır aşağıya uzanan varyant korusunun mavi gökyüzüne uzanan çamlarının ve servilerinin dalları arasından esen deniz yeli’nin omuzlarımıza dokunan hışırtısını sarmaladık.
Çay bahçesinden kalktıktan sonra, hemen yanı başındaki, Fatih
camisinin önünde durup mezar taşlarını selamladık saygıyla.
Eski taş merdivenlerin yosun bağlamış yüzlerine, geşmişi hatırlatan ayak izlerimizi sürdük. Damlacık mahallesinde dolaştık. Yıpranmış binaların dar sokaklarında, onarılmış eski cumbalı evleri görmek özlemle hüznün kardeşliğini bir kere daha hatırlatıverdi bize.
Damlacık Camiinin demir parmaklı duvarlarından avlusuna uzattık başımızı meraklı bir saygıyla.
Her neyse sevgili okurlarım, seke seke indik dik ve dar merdivenlerinden “Damlacık sokağının.”
Ben gezdiğim ve gördüğüm her yerinde güzellikten başka birşey bulamadım İzmirin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.