- 575 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSAN ve YARATILlŞ GÖREVLERİ (Önemli ve Açıklamalı Anlatım)
Bu yazım bir şiir değil belki ama insanlar ve
insanlık için önemli olduğunu düşünüyorum
Yüzlerce bilim, şiir ve din kitabı okudum neredeyse ilmin
sınırlarına yaklaştım ve bu gerçeklerle karşılaştım
görmediğimiz ve yahut görmek istemediğimiz
Burada amacım fetva verir gibi konuşmak değil.
Gerçeği ve yanlız gerçeği araştırıp beraberce bulabilmek
Diyor ki(kim fetva vermeye çok hevesli olursa
ateşte yanmaya da o kadar heveslidir)
Onun için her söz kıyamet vakti aleyhimize delil olarak
kullanılabilir
Kalemin kağıda her değişi, dilin sözü her söyleyişi
rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh tarafından
heran görülmekte ve bilinmektedir.
Onun için adımlarımızı her zaman doğru atmalı
ve kendimizi ona göre tartmalıyız.
Her şey güzeldir şu kainatta
rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh un
yarattığına çirkin diyemeyiz ki.
Ve bir sebebi var her yaratılanın, her şey bir sebep üzerine yaratılmış
her birinde ayrı bir görev, her birinde bambaşka güzellikler.
Diyemeyiz ki, bir toz zerresinin bile boş yere yaratılabileceğini.
Bir sebebi vardı elbet
bir insan yüz ila yüz elli trilyon hücreden oluşuyordu
ve o toz toprak dediğimiz madde, insanın yaratılış hamuru olan
su ve toprağın birer parçasıydı.
Ve biz insanlar, topraktan gelip toprağa gidecek...
bir başka deyişle ALLAH’ tan gelip ALLAH’ a gidecek olanlar.
Evet öyle bir mükemmeliyette işliyor ki insan bedeni
ne bir adım ileri gidiyor, ne bir adım geri
Vücudumuzun her bir atomu yaratanın emir ve istekleri doğrultusunda
zaman içinde yer değiştirip şekilden şekile giriyor.
Biliyoruz ki,
rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh dan habersiz
bir yaprak dahi kımıldamıyor
Yaratılışımızdan ölümümüze kadar her şeyin yazılı olduğu
ve o her şeyin ve geleceğin yaratan tarafından bilindiği şu kainatta
on sekiz bin aleme hükmeden rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh
Ne kadar büyük güç ve hikmet sahibi değimli?
Evet onun bizlerden istediğine?
Bir atomu dahi yüzyıllarca çalışsak bile
yaratamayacak olan bizler, yüz elli trilyon hücremizin
katrilyonlarca atomlarımızın ederini yaratana nasıl öderiz?
Hattaki, kainatı, ışığı varlıkları ve görebildiğimiz kadarı ile sonsuzluğu
gösteren şu muhteşem göz servetinin, yeryüzünde kullanıcısı
olduğumuz zamanın dahi ederini hiç bir zaman ödeyemeyiz.
Biliyoruz ki yaratanın büyüklüğünü en iyi ilim ve bilim sahipleri anlar
yeryüzünde üstünlükleri olan kişiler derecelerine göre
takva ve ilim sahipleri olarak değişir.
Bizler elektron mikroskoplarıyla maddenin en küçüğünü görüyoruz
ve yahut gördüğümüzü sanıyoruz, o atom ki etrafında ışık hızıyla
elektronlar dönüyor, maddeyi oluşturan atomlar ve atomların
etrafında dönen elektronlar, evet nasıl oluyor da madde
kendi içinde ışık hızıyla döner iken bir bütün halinde durabiliyor.
Burada almamız gereken ibret yaratanın ne kadar büyük ve kudretli olduğu.
O ol dediği zaman o şey oluverir, o yok ol dediği zaman
o şey yok oluverir.
Onun büyüklüğü karşısında korkmamak ne mümkün
ve onun yarattığı güzellikler karşısında
onu sevmemek, ona hayran kalmamak ne mümkün.
O ALLAH ki, kainatı, sonsuzluğu yaratan maddeye can veren
ve heran yaratılmalarını sürdüren
kalplere sevgi koyan sonsuz güç ve nur sahibi.
Düşünebiliyor musunuz? Hiç yaratılmamayı?
Ne bu dünyada bu alemde, nede diğer on sekiz bin alemde.
Ne güzel şey var olmak, yokluktan varlığa geçmek, ne güzel şey yaşamak.
Evet bir sebebi var yaratılmamızın
ta... hazreti ADEM aleyhisselamdan buyana
şeytan Cennette ilk insanlar olan hazreti ADEM aleyhisselam
ve hazreti HAVVA validemizin aklını çelmeseydi
bütün insanlar sonsuza dek belkide Cennette yaşayacaklardı.
Ve bu şeytan hala aramızda ve bizim aklımızı çelmeye ve vesvese
vermeye devam ediyor ve taki kıyamete kadarda devam edecek.
Bizim yapmamız gerekenler ise, şeytanın vesveselerine kulak vermemek
içimizdeki iyiliğe, doğruluğa, güzelliğe ses vermek ve de insanca
Kuranıkerim ve hadisler ışığınca
rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh un bir kulu ve insan olarak yaşamak.
Evet bu yaşamın ve yaratılmanın bir bedeli var elbet,
ama bu bedeli ödemekte ve ödememekte herkes özgür bırakılmış.
Ama biz bu bedel gerçeğini görmüyoruz ve yahut görmezlikten geliyoruz.
İnsan rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh a borçlu olduğundan, ondan korktuğundan değil
onu sevdiği için ibadetlerini yapmalı
ve sadece başına bir dert geldiği zaman değil hiç bir sıkıntısı olmadığı
zaman dahi ona şükür duası etmeli ve namazlarını kılmalı.
Biliyoruz ki rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh sevdiği kişilere dert verirmiş
rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh kulunun sıkıntıya düştüğü zaman ettiği duayı çok severmiş
onun için başımıza bir dert geldiği zaman belki de sevinmek gerek
çünkü o bizi seviyor ki dert veriyor ve bizi seviyor.
Düşünün, bir iş yerinde cüzi bir ücret karşılığı 8 saat aralıksız çalışıyoruz
o işyerinin sahibine alacağımız ücret karşılığı emek, iş ve insanlık
görevlerinden başka hiç bir yaratılış borcumuz olmadığı halde
o işyeri sahibinin emir ve yasaklarına uyuyoruz.
Burada anlaşılması gereken, taki kainatı yıldızları insanları
hatta o iş yeri sahibini yaratan ve hala yaşatan
rabbimiz yüce ALLAH celle celâluh için günde beş vakit
namaz kılarak onun isteklerini yerine getirmiyoruz.
Anlaşılıyor ki her şeyin bir bedeli var bu dünyada.
Ve yaratanın diğer istekleri, var olan herkesin kabul edebileceği
insanın yaratılış ve yaşayış felsefesine uygun
dünyadaki diğer 6.5 milyar insanın kabul edebileceği gerçekler.
insanlığın yeryüzünde huzur, barış ve kardeşlik içinde
yaşamalarını sağlayacak gerçekler.
Evet bu ülkede yaşıyoruz
vede vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı, askerimizi
cumhuriyetimizi seviyoruz.
Ve sonuna kadar ülkemiz ve dünya insanları için çalışmaya
ve insanları sevmeye ve sevgiyi öğretmeye çabalıyoruz.
Ve biliyoruz ki sevgi, doğruluk,demokrasi ve inanç özgürlüğü oldukça
Türkiye Cumhuriyeti ve dünya insanları kıyamete kadar
hür ve eşit bir şekilde yaşayacaktır.
12.02.2004
MÜSLÜMAN Yazar, Aydın, Düşünür HASAN BEYAN ©
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.