- 563 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Film Festivali
Bahar gelir, peşinden de festivali sürükler. Ben de dört gözle festivali beklerim. Bilirim ki gelir; benim için değil, filmlere gelir. Geldiği sürece niyesi’ni düşünmem. Elena festivale gelir. Festival bahardadır. Ben baharı beklerim.
Hangi filmlere gideceğini bilirim. Bu sene biletlerini ona ben aldım. Teker teker vereceğim, her film öncesinde beni bulsun, daha da önemlisi beni arasın diye.
Geçen sene adımı bilmiyordu, bu sene öğrendi. Her defasında hatırlatmam gerekiyor ama alınmıyorum. Sohbetimiz uzuyor, o unuttuğu için utanıyor, utandıkça güzelleşiyor ve ben onu daha da çok seviyorum. Evet, Elena’yı seviyorum; o bunu bilmiyor.
Belki biliyor da, umursamıyor. Ben de onun duygularını umursamıyorum. Elena’yı seviyorum; söz burada bitiyor.
Dünkü biletini ona verdiğimde bunu niye yaptığımı sordu. Yapıyorsam niye para almıyordum. Para almıyorsam niye onu kahve içmeye çağırmıyordum. Baktı ki cevap vermiyorum, o beni çağırdı Tous les Matins du Monde kafesine. Gittik.
Ben onun uzun, kızıl saçlarını seyretmekle yetiniyordum. O ise anlatmaya başladı. Onu dinlemiyordum. Belli ki hayatından bahsediyordu. Ben ise Elena’yı seviyordum sinemacılar kafesinde.
Dinleyip, dinlemediğimi sordu. ‘Hayır’, dedim, ‘Seni seyretmeyi henüz bitirmedim.’ Madem seyretmeyi seviyormuşum, bana bir şeyler gösterecekmiş. Onu dinleseymişim ne göstereceğini de bilirmişim. Elimi tutmadan beni aldı, bir kaç sokak öteye götürdü. Kimsenin çalışmadığı bir gündü, kapı kapalıydı. Elena’nın ise anahtarı vardı, kapıyı açtı.
‘Burada mı çalışıyorsun?’ diye sorduğumda ‘Burada ama alt katta’ diye cevap verdi. Alt kata indik, o önde, ben arkada. Genişçe bir odadaydık. Bana nasıl yapıldığını göstermek istedi, bir makyaj seti çıkardı. Vişne rengi bir ruju Bayan Stilman’ın dudaklarına sürdü. Bunu erkeklere de yapıp yapmadığını sordum. ‘Tabi’ dedi, ‘Yoksa ölü gibi duruyorlar.’ Durakladım. ‘Zaten ölü değiller mi?’ dedim. ‘Ne zaman olduğumuz gibi göründük ki?’ diye cevap verdi.
Bir pudra çıkardı, Bayan Stilman’ın makyajını tamamladı. Ben ise Elena’yı seyretmeye devam ediyordum. Ne kadar makyaj yaparsa yapsın Bayan Stilman Elena kadar güzel olmayacaktı. Bayan Stilman ölüydü. Bu cenaze evinin en yeni müşterisiydi. Belki bir sonraki ben olacaktım. Ama o zamana kadar Elena’yı sevecektim.
Sokağa çıktık. Gün ışığı altında daha da güzeldi.
YORUMLAR
'Ölüm kadına yakışır' filmini getirdi aklıma bu öykünüz.Hiç ölmemek sıkıcı olurdu herhalde.Saklan saklan nereye kadar?tebrikler.
İlhan Kemal
Diğer türleri içinse onlarla ilgili öykü yazana değin susmayı tercih ediyorum. Saygılarımla.
İlhan Kemal
Belki hayatından memnun değil. Eğer kahramanımız kahvede onu seyretmek yerine dinleseydi, bunu bilebilirdik.
Saygılarımla.
Bir film ile izleyip öğrenmiştim,cenaze makyajını ilk.
O zaman çok saçma ve ürkütücü bulmuştum . Çünkü cenazeler adamın evine geliyor, bazen bir gece kalıyordu bile.
Öldükten sonra, ölü gibi görünmemek :)
Düşünsenize şey diyorlar "Rahmetli benim rujum soğan kabuğu rengi olsun diyordu , lütfen vasiyetini yerine getirin"
Hayatta böyle bir iş yapmam, belki öldükten sonra olabilir :D
Güzeldi, tebrikler.
İyi geceler.
NuniLe tarafından 5/11/2011 12:07:16 AM zamanında düzenlenmiştir.
İlhan Kemal
Bir çok kişi ilk izlenimin çok önemli olduğunu söyler. Cenaze törenlerine bakılırsa son izlenim üzerinde de duruyorlar. Ruju bilmem ama hangi müziği çaldıracağımı biliyorum.
Teşekkür ederim. Saygılarımla.
Yazı aslında düşündürücü
İnsanlar gerçekten hiç bir zaman oldukları gibi görünmezler, hep bir maske ile dolaşırlar..
Çok keyiifli bir yazı, tebrikler
Sevgilerimi yolluyorum..
İlhan Kemal
Beğendiğiniz için teşekkür ederim. Sevgilerimle.