- 2545 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kırık Bir Gölge Oyunudur Yaşamak
Yerine asla konulamayacak mağrur bir gecedir aşk, sallanır dudağımızda irinli sözler gibi içten içe
Salınır ruhumuzun yaralanmış parselleri, dökülür damarlarımızdan kangren bir aşkın en hazin gülleri
Hep olmazlar çizer yolumuzu, dönüp gelmeyeceklere açarken umutsuzca soğuktan üşümüş ellerimizi
Kırık bir gölge oyunudur yaşamak, hüzünlü anların yelesine tutunarak geçeriz biz hüzün denizlerini
Kesitlerle sunumlu bir hayatın tam orta yerinde perdeler ararız, gönlümüzdeki haylaz oyunları yeniden oynamak için. Hayat çağırır bizi kollarına, ağlarız gözyaşlarımızı dosta düşmana göstermeden ve kifayetsiz şiirler dökülür dilimizden/bir sorgunun cevaplarını yazarken günlüklerimizin satır aralarına. Yaşamın merdivenlerini adımladıkça biz kaygısız düşünüşler ekeriz ömrümüzün sarı ovalarına. Her fışkın yeni bir umuttur ve biz o umutlarla sarılırız yine bir aynı ömrün yaşanacak hatıralarına.
Gönlümüzde derin izler bırakan yaşamın özlem şarkılarıyla kapanarak kendimize nice geceler, nice günler deviririz. Her cümlede bizi içine çağıran derin yaşanmışlık fallarıyla biz ömrümüzün raylarında hicazkâr bir şarkı gibi yürümeyi seçeriz. Bütün istasyonların kapılarında hüzün asılıdır, bu gidiş ve gelişlerde kendi yürek sesimizi derinden dinleriz.
Susmuşsa bütün şarkılar, unutulmuşsa er şafaklarda ve gecenin kollarında dolu dolu yaşanılanlar, susar aşk, susar o içimizdeki yabanıl isyanlar. Dudaklarımıza sürülen her tümce bekleyiştir artık. Bekledikçe kendi şiirimiz oluruz karşılık olmak için hayata. Koşulsuz bir sürüklenişin dar geçitlerinden yuvarlanarak sevdaya süreriz gönlümüzün yaralarını. Yara toz olur, içimizdeki dert bizi bizden eden giz olur ve yakından sona doğru yürüdüğümüz o gizemli yolumuz olur.
Bütün vakitlerin solgun yüzlerinden kopardığımız her yaprak içsel bir dokunuşun tarihidir aslında. Miadı bitmiş ve en son kullanma tarihi vuslatla emzirilmiş sarılışların düş odalarında bizi bekler coşku, kollarımızdan bırakmadıkça ayrılık. Yılgın yakarışların kırık küpeştelerine dalga çarpar, azgın bir yel esince gönül limanlarımıza. Telafisi imkânsız bir yalnızlığın iç çekişleriyle tanımlansa da aşk, en çok ruhumuzun pastil nöbetlerinde yüzümüze gülümser. Haylaz bir çocuk sevincidir asil kucağındaki, serer sevinci içimize ve bir gün çeker bizden gider.
Bildik tasalanışların kuru dallarına içimizdeki sözleri asarız, mevsim güneşleriyle kurutmak için. Kırık bir gölge oyunudur yaşamak, içlendikçe sargısız yaşamalara da alışırız. Orada, o uzak yolculuklara attığımız adımlarla ve içimizdeki gün ışığına muhtaç masal koylarında bir yalnızlık resmidir saklanan, avuçlarımızın hazanıyla bizi arayan. Orada, o akşamın bir başka ışıdığı uzaklarda yangın mevsimine uğrarız, kanaması bitmeyen, ağrısı kesilmeyen ve nakaratı eksilmeyen sevda mırıltılı şarkılarla içten içe ağlarız.
Yollar çizeriz göğsümüzün rüzgârlı odalarına, kol oluruz uzak denizlere ulaşmak için. Girdaplar kendi çevresini oyarken bir bulut döner tepemizde ve biz mutluluğun sığınaklarında özlem mevsimlerini bekleriz. Tutunuşla güç bulduğumuz bir dalın yüzeyinden dökülürken an’lar, içine almasını istediğimiz bir duruş olur bize hatıralar. Kanayan bir yaprağın ömrü hasreti örseledikçe ve aşkın nefesine şarkılar sürtündükçe yaşamak büyüsü ellerimizdeki en güçlü dal olur.
O, gitmelerin yalçın kayalarına bir gülüşle iliştiğimizde, o ufuk çizgilerimize bizi de çağıran ruhumuzla yüzleştiğimizde ve o güçsüz tebessümlerimize cesaret dilediğimizde çözülürüz kendimize. Daha güçlü aydınlıklar umarız gecelere ve daha duru bakışlarla dalarız yaşamın hırçın sularına. Bir çizginin ıslaklığında yürürken içimizdeki yol haritalarına takılır gözlerimiz. Yırtılıp bir köşeye atılan müsvetteler ve yeniden yaratmak için verilen çabalar birikir içimizde, bir isyan olur kaybediş ve haykırılır ardından. ’Aklım sende kaldı’.Yaşam yürür gider önümüzden hızla, bir masal artığı olur yaşananlar.
Sevda demlenişleriyle bağdaş kurduğumuz bir hayatın esmer ovalarında içimizin kanlı sözcükleriyle tırmalarız gecenin dallarını. Kırık bir mevsim sancısıdır yüreğimizdeki sol yön tabelası, her adımda, her yaşanmışlıkta sereriz aşkın yaşanası sofralarına sevda şölenlerini. Ruhumuzun kayıp hazinelerine güneş yanıkları yerleşince sihirli düşlerin kapaklarını açmaya yetmez yüreğimizin kilitleri. Her yalnızlık bastonuna dokundukça yaşlı ellerimiz içimizde bir yürek kanar ve kanadıkça tutunacak dallar arar.
Büyük aşkların coğrafyasına ellerimizi uzattığımızda hayata aldırmaz yanımızla gökyüzünü avuçlarız, ılıman bir iklim akar içimize, kimi coşkuyla, kimi hüzünle anlamlar katarak gözyaşlarımıza ağlarız. Güneş doldururuz her şafakta sevdalı ceplerimize ve zamanı sağarız yaşamın memelerinden, kimi özgür, kimi yasak bir aşkın penceresinden gelecek-gelmeyecek diye aşkın yolunu gözleriz.
Hikâyesi: Günler biçip bedenimize bir yol ararız hayatın arka bahçesinde yüreğimizdeki özlemin sesine. İç ağrımızdır mutluluğu aramak ve gelmeyecek bir anın satır aralarında gezinmek. Yine de o kırık akşamüstlerinde bir yel eser, havalanır saçlarımız ve kokusu dolar yaşamın içimize ve mutluluk bir anlık öfke, bir tadımlık coşku gibi sokuluverir yapayalnızlığımıza.
Selahattin Yetgin