- 838 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜZEN ARAMA YAZIMDA
Biliyor musun, çok klasiksin. O yüzden tenha etrafın… ve o yüzden uzaktakilere bile hep güven veriyorsun. Defalarca denenmiş ve hep pozitif sonuç vermişsin çünkü. Yani diyeceğim saf ve tertemiz bir su misali susuzluğu her zaman giderirsin. Susayana en tatlı sensin, susuzluk hissetmeyene ise tatsız tuzsuz bir şey. Boşuna bekleme, rahat günlerde arayan az olur seni. Sıkıcı gelirsin onlara.
Söylenmemiş şarkılar söyle. Nasıl… Doğru… Söylenmesi gereken her şey söylenmiş sana göre. O zaman söylenmişleri farklı şekilde söyle… Efendim. Neden mi böyle garip yazıyorum. Niye düzen arıyorsun ki yazımda. Dur sana o üç kardeşin öyküsünü anlatayım.
Hani hepsi o yüksek yere varmak istemişti. Birincisi daha gençken hayata veda etti, varamadı. Diğeri uğraştı, didindi ve yaşı geldiğinde o yerde olmadığını gördü. Bir kez daha denedi. Yine olmadı, bundan sonra olamazdı da. Tüm hayatı beyhude gitmişti. Üçüncüsü uğraştı, didindi ve o yere geldi. Oraya varmayı istediği zamanlarda düşündüğü gibi bulmadı vardığı yeri. O kadar da cazip değildi sanki. Yaşlanmıştı artık. Döndü baktı harcadığı yıllara. Değer miydi bu yer için o güzelim gençlik yıllarını harcamaya. Bu yaşlı haliyle ne tat alabilirdi ki. Ama değmiş olmalıydı, bunca çaba boşa olmamalıydı. En önemlisi isteyen yalnız o değildi ki, o birçok isteyen arasında başarıya ulaşandı. Bunu hatırlamalıydı. Çıktı kürsüye, kürsüye muhatap grup coşkuyla alkışladı onu. “Oh, değermiş.” dedi kendi kendine. Kürsüden indi, grup dağıldı, yalnız kaldı yine o vesveseyle “Değer miydi?”
Şimdi de sana bu üç kardeşin öyküsünü anlatan iki kardeşin öyküsünü anlatayım. Birincisi öyküyü anlattı ve dedi ki: “İşte bu yüzden hayat dolu dolu yaşanmalı. Her anından tat almalı, kötü şeyler derhal unutulmalı, hele ölüm asla akla getirilmemeli.” Gençlik yıllarında biraz da başardı ama yaşlanınca ölümü sarhoş olmadan pek de unutamadı. İkincisi de aynı öyküyü anlattı ve dedi ki: “İşte bu yüzden hayat dolu dolu yaşanmalı. Her anı ışıklandırılmalı. Kötü bir şey görünce sabredilmeli, ölüm asla unutulmamalı. Kim olursak olalım gideceğimiz yere dünyadaki varlığımızı götüremeyeceğimizi unutmayalım.”
Şimdi de sana bu iki kardeşin öyküsünü anlatan üç kardeşin öyküsünü anlatayım. Birincisi bu öyküyü anlattı ve “Üç günlük dünya için uğraşmaya değer mi?” dedi. Dünyayı kalben terk etti. Tamamen maneviyata yönelip dünyadan nasibini unuttu. Ama dünya onu unutmadı ve bir gün onu avladı. İkincisi de bu öyküyü anlattı ve “Üç günlük dünya için uğraşmaya değer mi?” dedi. Dünyayı kalben terk etti. Tamamen maneviyata yönelip dünyadan nasibini unuttu. Dünya da onu unuttu. Kimseye bir faydası olmadan göçtü gitti. Üçüncüsü de bu öyküyü anlattı ve “Üç günlük dünyaya gönül kaptırmaya değer mi?” dedi. Dünyayı kalben terk etti ama dünyadaki nasibini unutmadı. Çalıştı, didindi, çıkabildiği yere şükretti, çıkamadığı yere imrenmedi ve bir gün dualarla uğurlandı.
Şimdi de sana bu üç kardeşin öyküsünü anlatan iki kardeşin öyküsünü anlatayım. Birincisi öyküyü anlattı… Olmadı mı, beğenmedin değil mi. Benzemiyor mu senin bildiklerine. Senin diyarında su içilen ırmak berrak mı berraktır bilirim. O yüzden anlayamazsın yüzdeli berraklığı. Benim diyarımda ise berraklığın tanımı bile göreceli. Belki ruhum kara, belki kalbim kara, bilemiyorum ama sakın düzen arama yazımda.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.