hayatı yaşanılır kılmak ancak aşk ile mümkün
Ben zerreyim, Sen benim güneşimsin..
Ben gam hastasıyım; Sen, tam benim ilacımsın!
Kolsuz, kanatsız arkanda uçar dururum,
Sanki, ben bir saman çöpü olmuşum, Sen de benim kehribarımsın..
Hz. Mevlana
Ve
Şark coğrafyasında yetişen en muhteşem âşıklardan biri olarak yalnızca aşkı, her yönüyle aşkı anlatan adamdır Fuzûlî. Gazellerinde dillendirdiği her aşk tasviri, Leyla ile Mecnun adlı muhteşem mesnevisinde anlattığı her aşk sahnesi ayrı bir derinliğin çıkarımı olarak durur karşımızda. Çünkü onun dünyasında ne âşık ne de maşuktur önemli olan, hayır, bizatihi aşkın kendisidir. Ona göre, hayatı yaşanılır kılmak ancak aşk ile mümkündür. Ona göre, bir aşka ancak aşk olduğu âşık olunabilir ve gerisi kuru lâftan, asılsız görüntüden ibarettir. Cihan aşk üzerine yaratılmıştır der ve mutlak güzelliğin ancak aşk ile kavranılabildiğini söyler. Allah ile kulu arasındaki en sağlam bağ da, kul ile kulu bağlayan ilişkiler bütünü de, kulun eşya ile arasında oluşan tavır da aşk merkezli şekillenir ve pozitif veya negatif güç kazanır. İnsan, mevcudata bakar ve onu görürken yalnızca aşk deseninden ruh biçerek, güzellik kumaşından giysi dikerek yansıtır kalbindeki süveydaya. Bu yüzden şiirlerinde aşkın acı ve ıstırabını anlatır durmadan. Ayrılık, dert ve üzüntüyü arar her dizesinde; kavuşma, neşe ve mutluluğu kovar dünyasından. Acı çekmekle olgunlaşacağına, yüceleceğine inanır ve hüznün kanatlarında özge bir zevk bulur. Hamuru aşk ile yoğrulmuş birisi olarak hak ettiği yeri şöyle belirler:
Bende Mecnun’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Aşık-ı sâdık benim Mecnun’un ancak adı var