- 1009 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
mektup
Neden artık görüşemiyoruz diye sormuşsun mektubunda.Bu günlerde herkes pek meraklı görüşmeye.Telefonları açmıyorum, ama arada mesajları okuyorum.Hepsi neredeyse aynı, artık okumamaya karar verdim mesajlarıda.Tek sen cıktın mektup atan.Bu devirde mektup mu kaldı diye meraklandım ve okudum.Mektuplar hep ilgimi çekmiştir bilirsin.Belki de bu yüzden bilinçli bu yola başvurdun.En yakın arkadaşımsın en nihayetinde.Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.Ama artık hayat degişti.Sen de degiştin, kabul et.
Şimdi sana yazdıklarımı okudugunda yeter sakın anlatma diyeceksin biliyorum.Bir defasında sana bahsetmeye baslamıstım; balkondaki masada oturuyorduk karşılıklı.’Dur’ dedin.’Daha anlatma etkılenıyorum.’Hatırladın mı?İyi düşün sinirlerin bozulmustu.Anladın şimdi di mi, hatırladın.
Devam etme eğer hala etkileniyorsan.Bak hala o inadın devam ediyor biliyorum.Artık kes okumayı.Ben kalemi aldım bir kere elime.Söyleyemediklerimi yazmaktan memnunum.Seni bilirim küçük korkak, artık dur.Bundan sonrasına karışmam daha.Dostluğumuz adına dedim bunu da.Ne kadar görmesem de seni özlüyorum bilesin.
Sana bir kaç defa anlatmaya çalıstım.Hani o klinikteki salak laborant, benimle eğlenmeye kalkmıştı.Yanıma gelip ’Haydi gel.Bak bu odada kim var’ demişti.Ve kapının önünde bana sırıtırken, açtıgım odada sedye üzerinde yatan adamı gördüm.Bir kaç adım atıp yaklaştım kim oldugunu görebilmek için.Ben kim olduğunu anlamak için yaklastığımda; elinden tutan küçük çocuk aniden kafasını bana dogru çevirdi.İşte onu ilk defa orda gördüm.Adama yaklastım; hiç hareket yoktu.Kapalı gözleri ve soluk rengini görünce dokunmak istedim.Çocuk gözleriyle beni takip ediyordu.Kızgın ve çatık kaşları ile mavi gözlerindeki tuhaf ama mutlu gülümsemeden ürkmüştüm.Adamın rengine dokundum ve dondum. O an anladım.Buz gibiydi adam ölüydü.O sarı soluk ölüm rengi, her yere hakimdi.Cansız bedeninden sarkan koluna yapışmış çocuksa daha haince bakıyordu bana.Neden ordaydı bu minik dedim kendi kendime.En fazla 3 yasında gibiydi.Birden bağırmaya başladı bana.Sinirle ’Ben beş yaşındayım, baksana ben beş yaşındayım.’ diyordu.Gittikçe daha da çok çıkıyordu sesi.Nedense siniri de artıyor gibiydi.Nasıl döndüğümü hala hatırlamıyorum kapıya.Ama kapı kilitliydi.Pis herıf, aylarca konuşmadım onunla.Hatırlamıyormusun?
Bir kaç gün sonraydı.Hastayla sakin bir şekilde odada konusuyordum.Aralık kapıdan minik el ve sarı kafayı gördüğümde, alelacele bitirdim sözlerimi.Bekleyen cocuktu, yazık ama dimi?Acelemin farkına varan hasta, tuhaf şekilde sözcüklerini şaşırmıs, sormayı unuttuklarını hatırlamaya çalışıyordu.Ben ise miniğin kapıda beklemesinden mahcuptum.En sonunda kapıdan çıkarken ’Kusura bakmayın. Minik sıkılmıstır.’ dedim.Öyle bir bakış attı ki bana, anlamadım.Minikse bana çevirdi bakışlarını, elini tutarken.Gülümsediği anda tanıdım o bakışı.’Ben beş yaşındayım.’ diye bağırıyordu.İçeri attım kendimi.Kapıyı kapadım ama ses durmuyordu.Bağıra bağıra gitti.Sinirlerim bozulmuştu.
Ve o gece, uykunun en dibinde kan ter içinde uyandım yine.Kaldırdım kafamı yastıktan, çevreme baktım.Her yer karanlıktı, hiç birsey görünmüyordu.Kalkıp ışıgı açtım.Zor nefes alıyordum.Gidip bir bardak su içmek istedim, rahatlamak için.Salon kapısının yanında gecerken, derinden duydum gülme sesini.Durdum o an.Birden sağ yanımdan geldi ses.Kafamı çevirmemle duvardaki aynada onu gördüm.Çatık kaşlarıyla hala gülüyordu bana.Gözlerime inanamadım.O çocuk nasıl ordaydı?Ben hala kabustaydım.Rüya bitmemişti.Gözlerimi kapatıp açsam kaybolacak sanıyordum.Ama olmadı.Açtıgımda hala oradaydı.Yıllardır ateist geçinirim bilirsin.O an Kuran’ı ezbere okurdum, bilsem ki gidecek.Oysaki kafamda kalan üç bes dua isminden başka bildiğim yoktu.Defalarca sübhaneke dedim, susmadı.Titriyordum, arada el fatiha dedigimi hatırlıyorum.Başka da bildiğim yoktu.Zaten ne desem boştu.Bana elini uzattı.Geri gittim, yaklaşan elini gördüğümde.Bileğimi kavradıgında, ben odama doğru kaçıyordum.Kendimi yataga nasıl attığımı bilmiyorum.’Bitti.’ dedim; artık yataktayım, herşey rüyaydı.Artık uyandım.Hatta uyandım ya, gerinmek istedim, gevşemek için.O an farkettim bileğimdeki eli.
Artık bırakmıyor beni dostum.Uyku yok gibi bir şey.Arada bayılarak beyin hücrelerim dağılıyor derinlere.Ve uyanınca, onu görmesemde nefesi hep ensemde.Duruyorum, nefesimi tutuyorum, gitti mi diye.Ama hiç gitmiyor nefesi, hep benimle.Tam sağ kulağımın dibinde.
Artık dinlenme zamanı.Belki hala okuyorsan sana da şimdilik yeter.Belki bir gün yine yazarım.Böyle yazmak insanı rahatlatıyormuş, şimdi farkettim.Ama dostum, uyarırım; ben senin yerinde olsam, daha benden mektup gelse okumayı bırak elimi sürmezdim.Kabul et, ben de değistim...
YORUMLAR
nuray telli
O çocuk mektubu yazan mı ki? diye düşündüm...
Bir ölüme şahit oluş vardı yazıda ama o çocuğuk olayını daha kavrayamadım...
Kabus...
Ateistlikten söz ediliyor...
İnsan ancak zora düşünce dua aklına geliyor ne yazık ki...
Çünkü sığınmak istiyor insan, korunup kollanmak...
Mektup sürükledi beni ama hala aklımda çözemediğim soru: O çocuk kim?..
Sevgiyle...
nuray telli
mektubun sızı suruklemesı hosuma gıttı.ben devamını yazıp yazmama konusunda bıraz dusuncede kaldım.bılıyorumkı cok ıyı bır okuyucu kıtlesı var gercekten kalıtelı korkuların.kendımde zaten yazabılıyorsam oyle olsun ısterım, fılmlerı sectıgım gıbı.
bu arada o cocugu cok merak etmıssınız ama onu ogrenmenız ıcın benım yazmam ve sızın okumanız lazım:)hersey mümkün su durumda.böyle söylersem ne tadı kalır ama dimi:))belki bır gun baska bır mektup yazarım dostuma...onun okurkenkı hissettiklerini bile düşünmek hoş olabılır belkıde:)))
sayfamı ziyaret edip öykümü okamaya vakit ayırdıgınız ve yorumladıgınız ıcın tesekkur ederım.saygılarımla...
Saadet Ün
Mektubun devamını okuyabilmem için sizi favori listeme eklemeliyim ki mektup gelince haberim olsun. Merak işte :)
Ne güzel, eskiden mektuplar vardı... İnsan yazdıkça yazası geliyordu. Ve gelen mektupları okumak da bir başka güzeldi. Zarfa kağıda dokunmak, defalarca okumak...
Ve yazmak güzeldir.
Saygılarımla