GAZİ
__
__
__ kızım bana Ozan’ı gönder
__ peki, Sabri Bey, hemen gönderiyorum efendim!
Son günlerde işlerde ki aksaklık ve tahsilâtların yapılamaması ve bir de ekonomik kriz… Sabri Bey çareyi personel sayısını düşürmekte bulmuştu. Bir bacağı olmadığı için fazla verim alınmıyor düşüncesiyle aklına ilk gelen isimdi Ozan! Oysa tek bacağı ile bile bütün işlere koşuyor ne görev verilirse canla başla yerine getiriyordu. Patron seni çağırıyor dendiğinde avans talebinin onaylandığı sevinciyle koştu, usulca çaldı kapıyı;
__ beni istemişsiniz Sabri Bey!
__ otur Ozan, biliyorsun evladım son günlerde işler yolunda gitmiyor, firma olarak…
Sabri beyin her sözü kurşun gibi işliyordu Ozan’ın yüreğine. Cümlelerin sonunu biliyordu artık. Daha işten çıkarıldın demeden kalktı ayağa.
__ biliyorum Sabri Bey dedi, biliyorum, Allah hayırlı kazanç versin sizlere.
Askerden döneli dört sene olmuştu ve bu üçüncü iş yeriydi bırakmak zorunda kaldığı. Büfeden bir gazete alıp oturdu bir park köşesine. Tek tek ilanlara bakıyor yeni bir iş arıyordu. Kasiyerlik, çay ocağı, lokanta… yok, yok, yok. Nereye gittiyse tek bacağının olmaması engel oluyordu. Nihayet umumi bir tuvalette denedi son şansını. Tuvaletlerin periyodik temizliğini yapacak ve ücretleri toplayacaktı. Yetkili kişi yapabilecek misin diye soramamıştı utancına. Siz hiç merak etmeyin dedi Ozan! Çalışmaya ihtiyacım var…
Engelli oluşunu hiçbir zaman problem etmezdi, fakat dışlandığı iş bulmakta zorlandığı, iş yapamaz gözüyle bakıldığı aşikârdı. Bir bacağı yoktu belki, dünyaya yarım basıyordu. Ama o aldırış etmeden hayata sarılmış, engelini beyninden silmişti. Azimliydi…
Bir sabah yine erkenden kalkıp geldi, kapıları açıp temizliğe başladı. Çöpleri topladı, etrafı güzelce yıkadı, lavaboları silerken aynaya takıldı gözü…
… Dört sene önceydi!
Nöbetçi Çavuş Ozan’ı erkenden kaldırıp “ devre koğuş tuvaleti temizlik sırası sende” demişti. Giyinip koştu lavaboya, çöpleri topladı, etrafı yıkadı. Sonra eline gazete alıp aynayı silmeye başlayınca gözü takıldı:
“ Sabret Anacım, beş ay kaldı. Kavuşacağım inşallah sana dedi içinden. Aynada kendi kendisiyle dertleşirken alarm sesiyle kendine geldi. Acı acı siren çalıyordu, bütün Karakol hızla giyinip silahlanıp içtima alanında yerini aldı. Başçavuş Kemal tek tek süzdü askerlerini:
“ Yiğitlerim, Koçlarım, gelen bir ihbar üzerine Çetinkaya vadisine gideceğiz. Terörist pusuya yatmış, ilçeye ziyarete gelecek olan Vali ile Vekillere suikast yapacaklarmış. Metin olunuz üç beş çapulcu köpeğin dişlerini sökme vaktidir”
Hazırlanıp yola çıkıldı. Aynı anda terörist grubuna da askerin baskın düzenleyeceği haberi gelmiş, teröristler üç gruba ayrılarak askeri beklemeye başlamıştı ve asker Karabayırı inerken ateş açıldı. Sıcak temas ve çatışma başlamıştı. Askerler araçlarından inip siper aldılar. Ozan ve Halit bir kayanın ardına gizlenip teröriste oradan karşılık veriyordu. Kemal Başçavuş askerleri tek tek yönlendirdikten sonra aracın altına yatıp silahına sarıldı. Yarım saate yakın süren çatışma sonrasında sekiz kişilik ilk terörist grubunu bitirmişlerdi, askerin diğer iki gruptan haberi yoktu. Oysa çatışmayı duyan diğer iki grup farklı iki koldan Karabayır’a geliyordu. Askerler kayıp vermeden teröristleri bitirmenin coşkusuyla araçlarına binip tekrar yol almak isterken ikinci kez saldırıya uğramışlardı. Aracından atlayıp karşılık vermek isteyen Uzman Çavuş Hamdi yığılıp kalmış, ilk şehadet şerbetini o içmişti. Beklenmedik bu ikinci saldırı karşısında kısa bir süre şaşkına dönen askerler tekrar siper almışlar karşılık veriyorlardı. Ozan ve Halit yine beraber siper almış sırt sırta verip ateş ediyorlardı. Teröristler kalabalık gelmişlerdi bu sefer. Kemal Başçavuş bir yandan askerlerine talimatlar yağdırırken bir yandan da attığı her kurşunla tek tek teröristleri düşürüyordu. Ozanın üzerinde bir ağırlık vardı, Halit, Ah Halit… O da şehit düşmüştü, Ozan üzerine yığılıp kalmış olan kardeşi can dostu devresi Halit’i görünce gözyaşını tutamadı. Köpekler, alçaklar diye bağırıyor adım adım teröriste doğru sokuluyordu. Kemal Başçavuşun gür sesi inletiyordu ortalığı; “ İsmail, İsmail, başını eğ…”
Artık eğemezdi başını İsmail, artık cevap veremezdi komutanına. Kurşun alnının ortasından girmişti. Teröristler adım adım geri çekilirken ateş etmeye de devam ediyorlardı. Kemal Başçavuş ve Sarı Mustafa birbirlerini kollayarak sürekli ileri yürüyorlardı. Ozan gerisinde duran Ramazan’a seslendi; “ devre koru beni, ileri koşacağım” el bombalarını hazırlayıp doğruldu yerinden, elini tetikten çekmeden koşuyor bir yandan da el bombalarını ileri atıyordu. Ozanın bu cesur saldırısı bütün askerlere güç ve cesaret vermişti. Terörist geri kaçıyor asker kovalıyordu. Ozan en öndeydi. Dereye indiklerinde Kemal Başçavuş kötü bir şey olacağını sezmişti sanki.
“__Ozan, Mustafa gitmeyin durun!..
Çok geçti artık, Mustafa’nın bedeni parça parça dağılmıştı etrafa, Kemal Başçavuş hem ağlıyor hem de gözleriyle Ozan’ı arıyordu. Bu geri kaçış teröristin bir oyunuydu, askeri mayınlı alana çekmek istemiş ve bunu birazda olsa başarmıştı. Sarı Mustafa şehit düşmüş bedeni parça parça olmuştu. Ozanı görememişlerdi hala. Asker iyice dereye çekilmiş ve sıkışmıştı. Ama gönlünde ki vatan aşkı ile bayrak sevdası ile yılmadan mücadeleye devam ediyordu. Kemal Başçavuş iki tüfekle birden saldırıyordu artık. Tek tek azalan teröristler kaçmıştı. Başçavuş ve askerler Ozan’ı arıyorlardı ama mayınlı arazi arama yapmalarını zorlaştırıyordu…
Kaskatı kesilmişti… Bastığı şeyin taş olmadığını anladı Nazım! Dudaklarını ısırdı, Ozan az ilerde bir çalının dibindeydi ve bastığı şey ozan’ın tek bacağıydı. Mayınlı arazide olduğunu unutup koştu, şükürler olsun yaşıyordu Ozan ve bir şeyler söylüyordu. Nazım iyice eğildi Ozan’ın yanına… Aman Allah’ım, Ozandan duydukları iyice alevlendirmişti Nazım’ın içindeki ateşi:
“ __ Kulya eyyühel kafirun … “
Dört şehit vermişlerdi, Ozan tek bacağını kaybetmişti, o artık Gaziydi. Vatan için bir bacağını bırakmıştı Karabayır deresinde. “Allah’ım vatanım için şehit olamadım ama tek bacakla da kalsam vatanım için çalışarak yaşamaya devam edeceğim, şükürler olsun sana”
Omzuna dokunan bir el ile kendine geldi Ozan! Üniformalı bir asker elinde bozuk para ile dikiliyordu.
__ücreti almayacak mısın evladım?
__ “ücret” dedi şaşkınca Ozan! Henüz gelememişti kendine. Binbaşıyı süzdü baştan aşağı. O keskin bakışlarda Hamdi uzmanı görüyordu, Halit, İsmail, Sarı Mustafa tebessüm ediyordu sanki. Bu memleket için şehit olmuş binlerce askerin bakışını toplamış öyle bakıyordu Binbaşı. Yerinden kımıldayamıyor aşk ve vefa ile hala binbaşıya bakıyordu hala.
__ iyi misin evladım, bir sıkıntın mı var?
Hafifçe toparladı kendini Ozan!
__ iyiyim Komutanım dedi, hem de çok iyiyim. Ben üzerinde ki o üniforma temiz kalsın diye apoletlerinin onuru daim olsun diye, bayrağım gönderden inmesin, vatanımın topraklarına düşman girmesin diye bu bacağı Hakkari’de bırakıp geldim. Çok iyiyim komutanım, çok iyiyim!..
Böyle bir yanıt beklemiyordu Binbaşı! Hem şaşırmış hem duygulanmış hem de gurur duymuştu.
__ Gazi misin evladım!
__evet Komutanım, 2005 de Hakkâri’ de bir çatışmada Gazi oldum, dört şehit verdik, beşinci şehit olmak isterdim ama…
Binbaşı Ozan’ı süzdü; tek bacağı yoktu ama babayiğit bir delikanlıydı, başı dik, yüreği pek…
__ burada mı çalışıyorsun sen?
__ evet Komutanım?
__ yok mu bir sanatın, bir işin,
__ bilgisayar programcısıyım, bir hafta oldu buraya başlayalı da,
__ neden işini yapmıyorsun, bak elinde güzel bir meslek var.
Sustu Ozan! Olmayan bacağına baktı, koltuk değneğini eline alıp binbaşıya uzattı;
__ bunu çekemiyorlar Komutanım! Bu vatanımın madalyonu bana ve bunu bu koltuk değneğini çekemiyorlar.
Ozan’ın bu kendinden emin ve yürekli sözleri gurur vermişti Binbaşıya, kepini çıkardı, Ozan’ın iri gözlerine baktı;
__ Ah oğlum! Vatan için şehit düşmeyi, gazi olmayı öğrendik. Yılda bir kez Şehitler haftasını kutlamayı öğrendik ama ne yazık ki Gazimize sahip çıkmayı öğrenemedik.
Koltuk değneğini alıp yürüdü Ozan
__ benim bir bacağım olsun ne olacak, iki kolum olmasın bir olsun, Vatan sağ olsun Komutanım, Vatan sağ olsun!
Elinde ki bozuk parayı, para kutusunun içine bıraktı Binbaşı! Elini Ozan’a uzattı,
__ bu memleketin senin gibi asil evlatları varken, senin gibi gazileri varken Allah’ın izniyle bize hiçbir şey olmaz evladım
__Var ol Aslanım!
Var ol Gazi!..
26 Mayıs 2010
Mustafa Çelebi ÇETİNKAYA
YORUMLAR
Sevgili Mustafa ...
Seni burada görmek ne güzel...
Hoşgeldin ... Ve elbette çalışmanı da kutluyorum...