- 1571 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Mavi gözlerinde bir ağlayış var bugün senin....
-Nerede arasam seni, bana sen öldün diyorlar anne...!-
Mavi gözlü bir kız...
Kimse,benden başka bu dünyada yaşayan hiçbir kimse bu yazıyı kime yazdığımı bilmeyecek. O kırık sevinci ile bir anneler gününe öksüz giriverirken, dalında filizlenecek hayalleri kurutan kötü bir sözün altında yeniden, babasından habersiz ağlayacak odasında. Üvey annesine kızacak. Üvey annesi ona, babasının o okula giderken ekmek arasına koyması için aldığı taze kaşardan vermeyecek. Eğer akşam üniversiteli ablalarının yanına giderse, o akşam üvey annesi buzluktan eti çıkartıp, etli yemek yapacak. O geldiği gün ise, makarnaya talim olarak günleri geçirtecek. Bunu ben söyleyeceğim, kimse bilmeyecek. Okuyanlar unutacak. Cenabet sokaklarında figüran denemesi diye bir sessizlik olacak ve ardından acemi ressamlığımda harfler kelime olup ölecek.
Masmavi gözleri ile, toprağa koyduğum annesi gibi aynalara bakacak. Yarın olduğunda, sapsarı saçlarına nur toplatan örtüsü ile okuluna giderken duraksayacak birden. O sokağın baş ucunda dayanıverip elektrik direğine, ağlamaya başlayacak deniz gözleri. Deniz dalgalarını yarın hiç yitirmeyecek. Annelerinize ne hediye aldığınız sorusu karşısında bir daha ağlayamayacak sınıf da. Tüm yaşlarını boşaltacak o sokak baş ucunda. Kardeşlerini hatırlayacak ansızın. Zeytin gözleri ile kız kardeşine bir türkü çalacak en beyazından ve masmavi gözleri ile erkek kardeşine Afrikadan, onun da erkek kardeşinin de olduğu gibi saçlarında ki sarı güneşleri damtıcak iki hece de. Anneleri kokacak o gün. O gün yanaklarına değecek tek dudak annelerinin dudakları olacak. Ama masmavi gözleri babasına her baktığında defalarca soracak yeniden:
-Baba, Annem neden öldü, neden?
Anneleri ölmeden önce, ölmeden üç gün önce gözlerimdeydi. Anneleri son zamanlarında bir melek gibi geliyordu bana. Kadınlarda gördüğüm en kötü sıfatlardan biri olan gıybetten ıraklaşmış olduğunu duyumsamam ile beraber ona karşı sevgim bir kat daha artmıştı. Ama nereden bilebilirdi ki gaybe acziyet ile düş kırıntılarını sunan ufacık aklım. Cumadan sonra, ansızın bir İkindi güneşinde Azrail ruhunu alıp gidecek ve biz o an bilmeyeceğiz.
İkindi namazının sekiz rekatını nasıl kıldığımı bilmez iken, yorgun bir zafer takı takılmışçasına ilerleyen adımlarım ile evlerinin önüne varmıştım. Öyle bir ihtimal ki, ben de inanmazdım. Babam öğrenmişti ilk ölüm haberini. Telsizine gelmişti ölüm haberi.
-5468 den Merkez 5411. Şu anda olay yerindeyiz. Şofbenden gaz sızıntından dolayı bir ölüm vakası var. İsim.. Soyad...Yaş...
-Anlaşıldı 5468. Merkez 5411 den 5415 e. Olay yerindeki ölen kadının soyadı sizinki ile aynı. Bir bilginiz var mı?
-Dinlemedeyim Merkez. Doğrudur.
Ve bahar! Öyle bir bahar ki, toprak ile bu kadar yakın olduğum anı hatırlamıyorum. Ellerim toprağın içinde ve gözlerim tutulası yaşların harbinde. İçi karanlık ve sonu bilinmeyen bir tünele girişin ilk başlangıç yeri. Bizler içinde, onun için de.
Keşke bir hayat tamir olsaydı da, bu işe yaramaz can olmasaydı. Fakat her imtihan kendi şubesinde cevap buluyor. Mana aramak ve de çözümlemeye çalışmak manasız. Susuyorum ardı sıra kafiyeli mısralar sonrası. Sonunda şairi olmayan bir ölüm haberi daha gelecek yeni güne, annesiz giren bir çocuğun hüznü ile parmaklarımda argolaşmış lehçemden sayfalara kirli nefesler bırakıyorum.
Biliyorum ki; en güzel insanın deyimiyle ölüm ayrı bir şeydir. Müminler için ölüm nakildir. Bu açıdan bitter çikolatanın ağızda bıraktığı birkaç saniyelik acı tadın ardı sıra alınacak lezzet gibi de, ölüm bizim için esas dünyaya kavuşma demektir. Bunu anlamaya çalışırken zorlanıyor nefesim. Hislerim yitirilecek bir yazının son demlerinde, masmavi gözleri ile bakan öksüz kız gibi asude kalınmış, yalnız bırakılmış ve avare olunmuş şarkılar gibi.
Bu yazıyı yazmaya çalışırken, ben de esasında anlamıyordum masmavi gözleriyle yitik bestemi. O her gülüşünde çevresine gamzelerini misafir edecek. Ben korkacağım o böylesine yaşadıkça. Kötü insanlardan korkacağım. Kötü insanların ona ilişmesinden korkacağım. Ve belki de en çok, eve geldiği zaman akşam yemeğinde makarna yemesinden korkacağım. Buzlukta ki etler üvey annenin canına batarken kemik kemik, masmavi gözler tek başınalığın kaidesiz zülumluğunda, o güzel yanaklarını ıslatacak. Mahrec derslerinde ki gibi peltek çıkartmaya çalıştığı harflerin tatlılığından ırak da, bir Filistin, bir Çeçenistan, bir Irak, bir Afganistan, bir Ortadoğu yarasında, Anne denilecek en kutlu zaferin yitikliğinde ağlayacak hüngür hüngür.
Bir 30 yaşına vardığında da, yaşarsa bir 30 daha 60 yaşında vardığında da, yaşlı gözleriyle, buruk yüreğiyle hep annesini özleyecek.
Onun kucağına inecek nurları toplayamayacağımı biliyorum. En kısa mukaddime olmasını dilediğim bir hayatı yaşarken, meleklerin artık bana secde eyleyeceği aşklardan uzak da, kendimi battaniyenin soğuk vücuduna her gün değidirip, yüreğimi yakarken; o masmavi gözleri ile altın saçlarını açacağı er bir yiğidin, deniz gözleri karşısında durup ona gönül bağlayacağı ve onu el üstünde tutacağı günler için,kimsenin bilmeyeceği günlerde, bazen kendimden bile habersiz bir şekilde, vapur düdüğünde, tren ıslığında dualar edeceğim ona. İnşallah anne acısı çektiği dünyada, hayırsız bir kocanın derdine düşmez diye.
YORUMLAR
Okuyanlar unutacak
/ acemi ressamlığımda harfler kelime olup ölecek.
/Ama masmavi gözleri babasına her baktığında defalarca soracak yeniden: -Baba, Annem neden öldü, neden?
/ düş kırıntılarını sunan ufacık aklım
/Öyle bir bahar ki, toprak ile bu kadar yakın olduğum anı hatırlamıyorum
/annesiz giren bir çocuğun hüznü ile parmaklarımda argolaşmış lehçemden sayfalara kirli nefesler bırakıyorum.
/Onun kucağına inecek nurları toplayamayacağımı biliyorum. En kısa mukaddime olmasını dilediğim bir hayatı yaşarken, meleklerin artık bana secde eyleyeceği aşklardan uzak da, kendimi battaniyenin soğuk vücuduna her gün değidirip, yüreğimi yakarken; o masmavi gözleri ile altın saçlarını açacağı er bir yiğidin, deniz gözleri karşısında durup ona gönül bağlayacağı ve onu el üstünde tutacağı günler için,kimsenin bilmeyeceği günlerde, bazen kendimden bile habersiz bir şekilde, vapur düdüğünde, tren ıslığında dualar edeceğim ona. İnşallah anne acısı çektiği dünyada, hayırsız bir kocanın derdine düşmez diye.
................
aslında tüm yazıyı eklemek lazım dı buraya...:)
kelimeler sizinle oynamayı seviyorlar ,
biz de nasipleniyoruz...
...
yok olmuyor gözbebegime yerleşmiş resmin!
takvim yapraklarına benzemiyor acın
hergün
ağlayan
yara kabuğumsun ANNE !!!.....
tebrik ederim....
başkalarının acı perdeli pencerelerinden bakabilmek hayata ne güzell .. bunun için de kutlarım..
kaleminiz tükenmesin..
saygılarımla...
HakkınSesi
HakkınSesi
Orada kalbini rahatlacağım inşallah..
sevgiyle..hürmetle..
Kendime yasaklıyacagım ,hakkın sesi ,seni okumayı , benmi yazıyı okudum ,yazımı beni okudu anlamadım ...damla damla başlayan gözyaşı yagmurunu sağnaklara çevirdin okuturken...hayat ne garip dimi insan okuduğu yazıdan kendinden bir şeyler buluyor bir kelime alıp geçmişin akıntısına çekiyor insanı girdap gibi ...hiç sevmem bu özel günleri ,ve insanın nedense en çok da özel günlerde canı biraz daha çok acıyor...
Kalemin yüreğin hiç susmasın , sen yaz ama hep yaz ,hep var ol burda,biz seni hep okuyalım ,kah ağlayalım kah'i gülelim ( hep aglatma bizi)...
tebriklerimmi ? yürekten hakkın sesi yürekten !!!
İnşaAllah ..
Kızının kaderi annesine benzermiş..
Ounun için babalar eşlerine iyi davranmalı .Ya da babanın bunu aklına koyması lazım gelirmiş.Derler büyüklerimiz..
O donmuş etler açılmışta o üvey ananın buz tutmuş yüreği hiç açılmamış öylemi.Ne gaddar oluyor şu insanlar..
Sela ile..
HakkınSesi
Baba konusunda artı bir haklılık vermek istiyorum efendim...
hürmetle...