- 3360 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALEM, KÂĞIT VE DÜŞÜCE
Bir kalem bir kâğıt kaldı elimde bir de bu yaşıma kadar taşıdığım düşüncelerim. Bu üç unsur sermayemdir dünya serüveninde. Öyle bir yangın çıkartır ki bu üç al yazmalı güzel, ateş-i Suzan olup yıkar tahammül mülkünü selimi zebun, yoku var, varı yoktan beter eder…
Beyin haykırmak ister dünyaya yaşadıklarını, yaşlandırdıklarını. Çözmek ister hayat bulmacasını ebcet hesabıyla. Hesapların tutmadığı nadan dünyada bir ümit penceresi açmak, umutlarını zerk edip hücrelere ertelememek ister yaşam efsanesini.
Kalem beynin bu isyanını sezince acır peygamber edasıyla atar kendini beş parmaklı ahtapotun arasına. Artık kalem esiridir beynin. Bir dediğini iki etmez. Ana şefkati ile bağlıdır, Leyla için Mecnun Kerem için Aslı insan için hava, âşık için maşuk ne ise beyin için kalem de odur işte. Beyindekiler kalemle şekillenecektir. Fikir işçiliği yapacaktır kalem beyne.
Ama kalem nereye serpecektir harfleri kim kabul eder ki kalemin siyah teninde kirlenmeyi kim ıslanmak ister ki duyguların kurşun yağışlarında. Kim taşımak ister ki Nietzsche’nin Halil Cibran’ın Tolstoy’un Franz Kafka’nın Sartre’nin kallavi düşüncelerini. Kalemin fikir yangınına kim dayanabilirdi ki…
Hikâye bu ya girer kâğıt sessizce kalemin koynuna. Ya aşüftesi olacaktır kâğıt kalemin ya da yâri belki de sadece sırdaşlıkla yetinecekler belki de fikrin gizli tarihliği ile… Ve kâğıttan bir nara –sen yaz ey kelamın tercümanı kalem ben söylerim cümle âleme…
BEDİR ARUTAY
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.