- 1666 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
O DA BİR ANNE
Anne!
Söylenişi bile ne kadar güzel bir kelime. Anne! Tılsımlı bir ahengi ve yürekte hissedilen ne hoş bir tınısı var. Evladı olanlar bilirler, hele minicik bir çift dudaktan çıkıyorsa bu iki sihirli hece değmeyin keyiflere. En güzel şarkıdan daha etkili, en güzel şiirden daha şiirdir anne…
Yaşımız kaç olursa olsun kapana kısıldığımızı hissettiğimiz anlarda feryadımıza, en mutlu anlarımızda sevinç çığlıklarımıza, canımız yandığında ah’larımıza, ağladığımızda gözyaşlarımıza ne de güzel eşlik eder o iki hece. Anne!
Karşılıksız seven, karşılıksız veren, karşılıksız ölmek isteyendir anne evladı için. O öyle güzel bakar ve görür ki başka hiç kimse onun gördüğü gibi göremez yavrusunu. Kirpinin yavrusunu pamuğum diyerek sevip okşadığı gibi, bütün anneler kusurlarıyla, kabahatleriyle, hataları ve yanlışlarıyla öyle bir basarlar ki evlatlarını bağırlarına, başka hiçbir canlı sevgisini böyle bonkörce dağıtmaz bir başkası için. Ama bazı anneler var ki, dediğinizi duyar gibiyim olsun onlar kaideleri bozduklarıyla kalsınlar. Onları da Allah’ a havale edelim.
Ben aslında size küçük oğlumla şahit olduğumuz bir olayı anlatmak istiyordum. Söze nasıl ve nerden başlayacağımı bilemediğimden ve yarın anneler gününü kutlayacağımızdan böyle bir giriş yaptım. O sizin az önce hatırlattığınız annelikten nasibini alamamış olanlara da güzel bir nasihat olur belki bu şahit olduğumuz olay.
Güzel, yazdan kalma bir hafta sonuydu. Oğlumu folklor kursundan almak için şehre inmiştim. Eve dönmeden önce yapılacak başka işim de yoksa eğer bizim ufaklıkla gezip dolaşmak çok hoşuma gider. O gün de şöyle ana oğul baş başa bir öğle yemeği yiyelim dedik.
Sık sık gittiğimiz oğlumun çok sevdiği mekana vardığımızda ilk iş siparişimizi verdik ve dışarıdaki boş masalardan birine yerleştik. Hava çok güzeldi ve bizim gibi bir çok anne ve çocuk bundan faydalanmak istemiş ve mekanı doldurmuşlardı. Cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle neşe ve mutluluk saçıyordu masalar.
Garson yemeklerimizi getirdi. İştahla yemeye başladık tabaklarımızdakileri. Masaların altında dolaşan bir kedi dikkatimizi çekmişti daha önceden. Bizim yemekler gelince bu kez bizim masamızın etrafında dolanmaya başladı kuyruğunu bacaklarımıza dokundurmaktan çekinmeden hem de. Nasıl utangaç ve nasıl mahcup bir hali vardı anlatamam. Bunu bakıp görmemek için insanın kör olması gerekir diye düşünüyorum. Oğlum kediyi fark eder etmez eğildi ve elini uzattı, kediyi okşamak için:
- Sakın Tarık dedim, şimdi olmaz annem, yemeğin bitsin öyle seversin.
Ateşe dokunmuş gibi ani bir refleksle çekti elini Tarık ve:
-Anne, bari yemeğimden vereyim gitmesin yanımızdan, dedi.
Başımla onayladım ve gülümsedim oğluma. Hemen acele ile hamburgerinden büyükçe bir parça kopardı ve masanın altına bıraktı Tarık. Kedi bir yerdeki ekmeğe bir bize baktı. O aynı mahcubiyeti tekrar gördüm yüzünde ve gözlerinde. Ama bu kez minnet ifadesi de eklenmişti sanki. Ben yemek yemekten vazgeçtim ve pür dikkat kedinin hareketlerini izlemeye başladım. Yerdeki lokmayı büyük bir titizlikle aldı ağzına ve masanın hemen yanı başındaki ağaca tırmandı. Hiçbir anlam veremedim bu yaptığına ilk önce. Kendi kendime ne asil bir hayvan diye düşündüm açıkçası. Verdiğimiz ekmeği bizim gözümüzün önünde yemek istemedi. Bütün dikkatimi kedinin üzerinde topladım. Her hareketini izliyordum. Ağaca tırmandı ve gölgeliğin üzerine geçerek gözden kayboldu.
İyice meraklanmıştım. Acaba geri gelecek miydi? Başım yukarda gözlerimi kedinin gözden kaybolduğu noktadan alamıyordum bir türlü. Hah işte tekrar ortaya çıktı benim mahcup kedim. Yavaşça ağaçtan indi ve gene bizim masanın etrafında dolanmaya başladı. Bu sefer ben kopardım hamburgerimden irice bir parça. Kedinin önüne attım. Kedi lokmayı ağzına almadan önce bacaklarımın arasında bir sekiz çizdi. Sonra eğildi aynı asil tavırlarla lokmayı ağzına aldı ve ağaca tırmandı. Gölgeliğin üzerinde gözden kayboldu gene. Bu böyle benim hamburgerimden küçük bir parça kalana kadar devam etti.
Son kez ağaçtan inip yanımıza geldiğinde o son parçayı da attım kedinin önüne. O muhteşem sekizini çizdi tekrar bacaklarımın arasında ve eğildi o son lokmayı iştahla yemeye başladı. Şaşkınlığım iyice artmıştı. Neredeyse benim bütün hamburgerimi alıp götürmüştü ama sanki hiç yememiş gibi yiyordu o son parçayı. Eğildim sırtını okşadım ürkütmekten korkarcasına hafifçe. Başını avucumun içine doğru uzattı. Ürkmemişti aksine hoşlanmıştı bu hareketimden. Yemeğini bitirdikten sonra tekrar ağaca tırmandı ve çok geçmeden üç minik yavruyla gölgeliğin kenarından ortaya çıktı. İnce zor duyulur birkaç miyavlama sesinden sonra gözden kayboldular.
Oğlumla ben bu olayı günlerce konuştuk. Özellikle oğlum uzun süre dilinden düşürmedi o kediyi ve yavrularını. Dokuz ay karnında taşıdığı çocuklarını sokağa bırakan, kaderine terk eden kadınlar bu yaşadığımız olayı naklen seyredebilselerdi keşke. Doğurmak mesele değil, asıl mesele sahip çıkmak ve yaşatmak dünyaya getirdiğin canı. Yemez yedirir anneler demişler, insan ya da hayvan fark etmiyor işte içinde hakikaten annelik duygusunu taşıyan dişiler ancak böyle davranırlar.
Çocuk doğurmuş, doğurmamış hiç önemli değil, ben kendilerini anne hisseden bütün kadınların gününü kutluyorum. Cennet sizlerin ayakları altındaysa ellerinizden önce ayaklarınızı öpüyorum.
Anne!
Dinlediğim en güzel şarkısın sen ve yazdığım en güzel şiirsin.
Hicran Aydın Akçakaya
YORUMLAR
çok harika bir yazıydı özellikle içinde anne kedinin öyküsü duygulandırdı beni.. anneler gününüzü kutlarım yüreğimizde vefa ve vicdan hiç bir zaman eksik olmaması dileği ile sevgilerimle...
Hicran Aydın Akçakaya
Yine güzel ve anlamlı bir yazıydı canım. Anne olmak büyük özveri, sabır, sevgi, şefkat gibi erdemler ister. Anneler gününü kutluyorum Hicran'cığım. Sevgilerimle.
Hicran Aydın Akçakaya
Sizin de anneler gününüz kutlu olsun arkadaşım.Haklısınız hayvan da olsa ana olabilenler, insanım diye gezen bazı vicdansız annelere ibret dersi veriyor.
Yazınız beni çok duygulandırdı, selam ve sevgiler canım.
Hicran Aydın Akçakaya
anneler gününüz kutlu olsun sevgili Handan...