- 1146 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
SAHİLDE
Sahildeydim dün, deniz çırpınıp duruyordu, sanki içindeki pislikleri atmak istiyordu. Gök gürlemesini andıran sesle kulaklarımı çınlatıyordu. İnsanlar dolaşıyorlardı, uzun kış günlerinin acısını çıkartmak istercesine. Kadınlar , genç kızlar takıları, makyajları süslü elbiseleri ile çiçek açan ağaçlarla yarışır gibiydi. Rüzgâr uçuyordu, uçurtmaların kanatlarıyla savaşarak, kim galip gelecekti bilinmez. Baharın neşesi bütün insanların yüzüne aksetmişti. Tebessümle kıvrılan dudakların yerini bir süre sonra yanakları yırtarcasına bir kahkaha çizgisi alıyordu. Denizin kendine has kokusunu, nemli havasını içime çekerek yürüyordum.
Denizin kenarına örülmüş kalın duvarların üstüne oturmuş balıkçılar vardı, oltalarını atmışlar gözlerini dikmiş bekliyorlardı. Yanlarında poşet içinde bir kaç küçük balık vardı kimisinin. Ne anlarlar saatlerce oltayı atıp başında beklemekten bilmem, belki de hiç denemediğim için zevkini tatmadığımdandır bana acaip gelişi.
Yürümeye devam ediyordum ki duvarın dibine çökmüş bir çocuk gözüme çarptı. Kocaman kara gözlerine bir bulut düşmüştü sanki, bir yağmur bulutu ki yağmaya hazır. Bakışını yerde çekirdek kabuklarını taşımaya çalışan karıncalara saplamış hiç kıpırdamadan duruyordu. Esmer ama temiz yüzünü hüzünden bir perde kaplamıştı. Önünden gelen geçen insanlar sanki yoktu, sanki bu dünyada sadece önündeki bir kaç karınca dışında kimse yoktu. Üstünde yeşil bir tişört altında da kot pantolon vardı, yere oturmuş, dizlerini kendisine doğru çekmiş, sessizce bakıyordu. Belki 7-8 yaşındaydı. Büyük bir derdi olduğu okunuyordu yüzünden.
Duruşu beni çok etkilemişti. Bir an durdum karşısında sonra vazgeçip yürüdüm. Çünkü kendime söz vermiştim, artık hiçbir şey için üzülmeyecektim. Mutlaka çözmem gerekirdi, ama sahilde yüzlerce kişi dolaşırken bana mı düşmüştü çözüm üretmek. Ama çevreyi aynı hazla seyredemiyordum artık. Aklıma takılmıştı birkez. Düşünmemeye çalıştıkça beynime saplanıyordu ok gibi çocuğun bakışları. Hayır dönmemeliydim, dönmeyecektim, yeminimi bozmayacaktım. Beni üzecek şiir bile olsa okumuyordum, çocuklarım uzaktaydılar, özlüyordum ama hep iyi olduklarını düşünüp onlar adına mutlu olmaya çalışıyordum. Şimdi bir çocuk için...
Bir şiir vardı; Bir yanım kal diyor bir yanım git! Aynen o durumdaydım, bir yanım dön diyor, bir yanım git! Bir kaç adım daha attım ama ayaklarım tonlarca yük kaldırıyor gibiydi, zorlanıyordum yürümekte. Dönüp baktım çocuğa, o kadar yürümüştüm, o kadar zaman geçmişti oradan daha elli metre uzaklaşamamışım. İki yanı uçurum olan bir dağın zirvesindeydim sanki, başım dönüyor, kulaklarım uğulduyordu. Bir sis perdesi de benim etrafımı sarmıştı, bir ben bir de çocuk vardı. Ne güzellik kalmıştı çevremde ne de neşe. Gidemeyecektim, yürüyemeyecektim, geri döndüm. Zoraki gittiğim yolu bir anda bitiriverdim. Geçtim çocuğun karşısına yere çömelip göz hizasına gözlerimi getirerek sordum;
-Ne oldu, neden burada oturuyorsun, yalnız mısın? Bir sıkıntın varsa söyle halledelim.
Belki de o kadar insan gelip geçti, kimsenin fark bile etmeyip benim sormam kirpiklerine hapsolmuş yaşların akmasına neden oldu. O kadar temizdi ki yüzü gözyaşları bile leke bırakmadan akıyordu.
Konuşmaya başladı, dilinden dökülen sözler buz içinde kalmış küçük kuşlar gibi titriyordu.
-Babam parkta bahçe işlerine bakıyor. Annem beni ona gönderdi, akşama yemeklik alacağım, babandan para al da gel, sakın geç kalma yetiştiremem sonra dayak yerim dedi. Gidip aldım parayı babamdan, dönerken balıkçıları gördüm, onları seyrettim biraz. Birisi oltayı çekti, ucunda balık öyle çırpınıyordu ki görünce heyecanlandım, nasıl oldu bilmiyorum elimden parayı bırakmışım. Rüzgâr da var ya uçuverdi, peşinden koştum ama yetişemedim denize doğru gitti ve düştü. Yeniden babama gitsem beni döver biliyorum, eve gitsem annem döver, dövmese bile akşam anneme kızacak. Zaten onları kavga ederken görünce üzülüyorum, ondan buradayım. Eve gitmeyeceğim.
Son sözünü söyledikten sonra hıçkırıklarla sarsılmaya başladı. Susturmak mümkün değildi. Onca sözüme rağmen ikna edemiyordum.
-Kaç liraydı kaybettiğin diye sordum, yavaşça “yirmi” dedi. Cüzdanımı açtım sadece yirmi liram var, alışveriş yapmayacağım zaman yanımda para taşımam pek, genelde kaybettiğim için eve bırakırım gezmeye giderken. Para kaybetmenin de ne olduğunu benden iyi kimse bilemezdi. Sahibi olduğum halde günlerce kaybettiğim yerlerde sanki bulacakmışım gibi aranır dururdum.
Şimdi elimdekini versem eve dönmeye param yok, vermesem o kadar anlattı çocuk, duyarsız kalmam imkansız. Evle gezdiğim yerin arası dört kilometre kadardı. Yürüyecektim çaresiz. “Ne olacak sanki?” dedim,” bir çocuk için yorul bu gün de.” Çıkarıp verdim parayı, almakta bile tereddüt etti bir an, ama zorlayınca kabul edip koşarak gitti.
Gözlerinin içi parlamıştı bir anda. Giderken peşinden baktım, şeytan bu ya aklıma acaba beni kandırdı mı diye bir düşünce geçti. Olamazdı, temiz bir çocuğa benziyordu. Olsa bile helal olsun beni kandıracak kadar yetenekli bir çocukmuş demek ki dedim. Dönmeseydim gece uykumu kaçıracaktı, şimdi de bacaklarımın ağrısından uykum kaçacak ama huzurla gecemi geçirecektim. Ama tüm yorgunluğuma rağmen erkenden yatıp uyudum.
Afet İnce Kırat
YORUMLAR
Benim koca yürekli bacım. Allah sizden razı olsun... Amasyada kapalı spor salonunu bilirsin. Evimiz ordaydı. Annem iki lira verdi. Yada iki elli kuruş şimdi miktarını hatırlıyamıyorum. Sel ağzına gönderdi ekmek al gel diye. Küçüğüm oynaya zıplaya giderken paranın birini düşürdüm. Arıyorum imkanı yok bulamıyorum. Elimdeki diğer parayıda attım kaybettiğim yere. Sanki ikinci para ilk paranın yanına gidip onu bulacak mış gibi...
Buldum mu ? Ne gezer... İkincisi de gitti.
Peki beni dövdüler mi? Evettt... Ama hakkım helal olsun anamda babamda rahmetli olalı çok oldu...
Bu güzel anınız bana o günleri hatırlattı..
Allaha emanet olun...
Ne olursa olsun siz doğrusunu yapmışsınız ve Allah rızası için yapmışsınız.
Doğrusu bu gibi duygu sömürüsünü yapan ve insanları kandıranlar da yok değiller.
Hastaneye hasta ziyaretine gittiğimiz bir gün (Ankara Dışkapı SSK) kocasının hastanede ameliyat olduğunu ve kendisinin de kucağında küçük çocuğuyla yirmi gündür hastane bahçesinde yattığını çünkü paralarının olmadığını söyleyen bir kadına annem hiç düşünmeden nasılsa yanında ben de varım diye verişini hatırlıyorum.
Annem büyük bir üzüntüyle ve o kadına yardım etmenin verdiği vicdan rahatlığıyla bana olanları anlatırken baktık karşımızda kadın anneme anlattığı hikâyenin değişik versiyonunu başkalarına ve ağlayarak anlatıyor.
Annem içi burkulsa da ben Allah rızası için yaptım ne yapayım o dolandırıcıysa dese de kandırıldığına üzüldüğü her halinden belliydi. Hastamız hastaneden çıkana kadar epey bir görmüştük o kadını değişik senaryolar üretirken. İşin garibi hastane pek çok kimse biliyor onun dilenci olduğunu ve kimse müdahale etmiyor. Ben şikâyet edecek oldum annem engelledi acımız bize yeter bir de bunula mı uğraşacağız diye.
Yazınız çok güzel ve insanlığa güzel bir örnekti. Yorumum uzun oldu kusura bakmayın :)) Yazıyı okuyunca anlatmadan geçemedim.
Saygılarımla...