Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson
selanikli
selanikli
@selanikli

CADI BROVETS 'TE

6 Mayıs 2011 Cuma
Yorum

CADI BROVETS 'TE

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

650

Okunma

CADI BROVETS 'TE

Billur Türker


Cadı Brovets’te


Bir türlü aklımdan sıyıramadım. Bulgaristan Brovets ‘teki hatıralarımı kalemime yazdırırken üniversitede bir arkadaşımın tatlı cadı, tatlı cadı diye yanaklarımı çektiği günleri ne alakaysa

Brovets benim ilk yurtdışına çıkışımdı. Çok farklı düşler kurmuştum ama yanılmışım. Onun için olacak ki yanıldığım yönlerimi hatırlamak zor geliyor ki aklım leyla Leyla başka yerlerde geziyor. Bende ona terbiyesini verdim. Gel seninle kötülük cadısı olalım , süpürgeye binelim. Dinlemek isteyenlere Brovets’ti bir övelimki gitsinler hayal kırıklığı yaşasınlar. Dedim pek sevindi. Bir hız elimi itire itire yazdırmaya başladı bilinçaltım.

Yıl 1999 ben Ersoy tourıstıc servisleri mecidiyeköy acentasında çalışıyordum. Merkez ofis ölü sezonda tüm elemanları satış yaptıkları otellere götürür, gezdirir buna info denilirdi. Ocak ayıydı Bulgaristan Brovets’te info olduğunu bildiren yazı fakslandı çok umutlandım. Çok mutlu oldum. İlk defa yurt dışına çıkacaktım. Pasaportumu son sürat çıkartıp merkez ofise teslim ettim. Mutlu günüm gelip çatmıştı. Çantamı hazırladım. Şişli evlendirme dairesi otoparkından otobüslerimiz kalkacaktı. Oraya vardığımda 3 tane otobüs vardı. Anlaşılan bayağı kalabalık gidiyorduk. Şanslıyım ki sevdiğim arkadaşlarımla yan yana düştük. Gır gır şamata derken pasaportum çıkış kapısına gelince elimden alınıp çıkış damgasını yemiş, artık Bulgaristan kapıları açılmıştı uzun uzun sanki hiç bitmeyecekmiş gibi yollar gittik. Gözlerimi dayanamadı uyumuşum. Gözlerimi açtığımda otobüs acaip yazılı tabelalar ve karlı yollar arasında ilerliyordu. Bizim memleketimizdeki gibi gecekondular başı örtülü nineler ineklerin peşinde koşuyordu. Bunlar Bulgaristanda yaşayan Türkler olmalıydı. Epeyce bu manzaraları izledikten sonra oldukça ıssız karlı yollarda acaip tabelalara bakarak ilerlemeye devam ettik . yollar çok buzlu olduğundan oldukça yavaş ilerliyorduk. Öğlen sıraları dik eğimli karlı bir yoldan biraz çıktıktan sonra durduk. Yurtdışı sorumlumuz arkadaşlar buraya kadar gerisini yürümek zorundayız. Dedi indik yürümeye başladık bavullarımızda görevli arkadaşlar tarafından otele taşınmaya başlandı. Neyse fazla uzak değilmiş. O muhteşem kayak merkezine ulaştığımızda uludağı , erciyesi, palandökeni hepsini yutar burası dedim. Kendi kendime check- in işlemlerimizden sonra yemek için restaranta geçtik önce yeşil renkli tatlı mı yoksa acımı olduğunu anlayamadığım bir çorba geldi bir iki kaşık alıp fazla yiyemedim sonra değişik soslarla süslenmiş bir et yemeği geldi. Bir iki attım sosu değişik bir tat vermiş . sanki tatlı olmuştu. Onuda fazla yiyemedim. Peynirli salataya talim ettim. Bazı arkadaşlar yemekten sonra kayak yapmaya gittiler. Ben ve oda arkadaşımda odamıza çekildik. Kaldığımız otelin ismi Samakov oteldi uludağın ağaoğlu, beceren , grand yazıcı sı kadar eski otellerinden 5 yıldızlı bir otel ancak bizim 5 yıldız anlayışımıza biraz aykırı Türkiyede olsa 3 yıldız ancak alır diye düşünüyorum. Ondan başka bölge de Rila otel var samakovun biraz ilerisinde orasıda 4 yıldızlı ancak yine bizim yıldız anlayışımızdan farklı ufak çaplı birkaç otel daha var samakov ve rilanın karşısında bir sürü restorant var . o zamanlar Bulgaristan kominizimden yeni çıkmıştı. Para birimi levaydı bu restarantlarda levanın harcana harcana bir türlü bitmediğini keşfettik.
Akşam yemeğinden sonra rus revüsüne davetliydik. Underground disco otelin alt katında lobby den aşağıya merdivenle inilen karanlık tepeden ışıklandırılmış O şeklinde dizayn edilmiş oldukça geniş bir discoydu. Davetli olmamıza ve samakov otelin Türkiyedeki tek yetkili acentası olmamıza rağmen bize bir tek masa bile ayrılmamıştı. Sonradan öğrendikki otelin müşterileri İngilizler ve Türkler , İngilizler bol bahşiş bıraktığından fazlasıyla seviliyorlar. Revüyü ayakta itibarsız , söylediğimiz içecekler vaktinde gelmeden izledik . ama revü gerçekten çok güzel ve nefes kesiciydi. Bazı arkadaşlarda otelin karşısındaki restarantlardaki eğlencelere gitmişlerdi. Ancak buralara gidenler ya çok neşeli , yada pek bir durgun geliyordu. Merak etmiştik acaba oralarda neler oluyordu. Sevdiğimiz bir arkadaşımızı görünce sorduk gidin bakın dedi. Kapıdan içeri girer girmez arası oda arkadaşımla sokulduk. Güzel bir kız müzik eşliğinde dans ediyordu. Gerisi malum kaçmalıydık buradan bizde öyle yaptık . yataklarımıza yattığımızda oldukça soğuktu. Kalorifer iyi yanmıyordu. Ertesi gün rila otel de öglen yemeği yiyecek bu otelide gezecektik.
Bu demek oluyorduki yine peynirli salata yiyeceğiz ama yanılmışım. Acaip tatlarda yiyemediğimiz birkaç yemekten sonra Bulgaristan usulu omlet geldi yeşil renkteydi ama pek tatlıydı. Bu oteli gezerken acentalar sorumlusunun Bulgar türkü olması bana ayrı bir güven vermiş kendimi yabancı hissetmemiştim. Rila oteli gezerken düğün salonunun önünden geçerken halay çeken insanları gördük . bir türk ailenin düğünüymüş
Ne ilginç bir kültür sentezinin içindeydim gece çılgın şovlar rus revüleri acaip yemekler , arada benim kültürümden parçalar
Rila otelide gezip samakova toplanmak için döndüğümüzde oda arkadaşımı namaz kılarken gördüm çok şaşırmıştım. Bütün infolarda beraber kalırdık asla bu yönünü görmemiştim. Namazı bitince Rabbime burada yaşamadığı bu acaip kültürü almadığı için şükrettiğini söylemişti. Ona bende hak vermiştim. Otobüslerimize yerleştik. Herkes kayak merkezinin türkiyede ki kayak merkezlerinin hepsinden büyük olduğu , levanın harcana harcana bitmediği , yalnız eğlencesinin bizim kültürümüze ekstra large geldiği kanısındaydı.
Yurtdışı sorumlumuz bize Sofya yıda gezdireceğini söyledi. Sofya bir başkenti yüksek yüksek binalar işmerkezleri onların arasında kiliseler olmalıydı. Diye düşünmüştüm.
Ancak evler oldukça eski , sokaklar çok temiz bir tane bile çöp yoktu. Adeta bal döküp yalanırdı yani, yüksek binalar yoktu, benim Ankaram ben pek sevmesemde çok daha güzeldi. Meydanda bir kilise vardı . kilisesin karşısında büyük Sofya çarşısı burası da sanki panayır yeri gibiydi. Sofya hayalimdeki başkent değildi.

Aaaaaa ben kötü cadı olacaktım. Unuttum , yada yüreğim elvermedi.



Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Cadı brovets 'te Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Cadı brovets 'te yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CADI BROVETS 'TE yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
se
sevgiyildiz, @sevgiyildiz
2.6.2011 17:05:22
canım benim beni çok eskilere götürdü bu yazı. almanya'dan türkiye'ye gidip gelirken peynirli salatasından yemeden geçemezdik. çok hoşumuza giderdi.kalemine sağlık. sevgi ablan elazığ
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.