Yolculuk
Ömür bir yolculuk hikayesidir, gelir, geçer ve gideriz büyüsüne kapılıp yolun. Öylesine sarhoş eder ki yaşam, yoldayken yeni yollar ararız, ne kadar çok gitsek de hep içimizde kalır gidemediğimiz yerlerin özlemi...
Zaten varılan yerle ilgili hiç söylence yok, anlatılanlar hep yola dairdir.
Diyelim ki yaşadığım (yaşadığımı varsaydığım), son hafta, son gün, son saat olsaydı ve de ben bunu biliyor olsaydım, ne yapmak isterdim?
Sordum bunu kendime.
Çaresizlikten sordum, felaketlerden önce bir hayvanın önsezisiyle belki, yada aslında ne kadar yalnız olduğumu gördüğüm için, kendimi hiç olmadığım kadar güçsüz, kimsesiz hissettiğim için .
Kendiliğinden, benim katkım olmadan olacaklar için belki.
Hayatı taşıyamadığım ama çok sevdiğim için sordum.
Ne yapmak isterdim?
Yola çıkmak isterdim.
Bana bütün bu olumsuzlukları hissettiren duygulardan kurtulup, güneşli bir güne hazırlanırken yaşadığım yeryüzü, erkenden, kuşlarla birlikte uyanarak, kıpırtısız masmavi bir denizin üzerinde beni bekleyen bembeyaz bir yelkenliye binip yola çıkmak isterdim. Adressiz, telefonsuz, kimliksiz bir dünya vatandaşı olarak, rüzgarın keyfine bırakıp teknemi.
Yola çıkmak isterdim.
Hiçbir yere gitmek için, yollarda kaybolmak, yol olmak için...
Kendimi nedendir bilmem, yollara düşmek, dağları aşmak, ovaları geçmek için denizinden ayrılmış, öyle nehir ırmak değil, küçücük bir akarsuya karışmış, su damlası gibi, sızarak akarken düşünürüm.
İncecik, yatağı bile olmadan doğanın insafıyla akarken..
Ne dağ olmak istedim, ne taş, ne ağaç, ne kuş, ne böcek, ne de çiçek.
’’Su olursam dedim, akar su, bir geçtiğim yerden bir daha geçmem ve hiçbir yere varmam’’
Akamadım...
Akıp yola çıkamadım.İçime sızdım yıllardır damla damla.
Yüzüme yabancı, sesime yabancı, kimliğime yapıştırılmış yaftaya yabancı bir bedenin içine hap solmuş, Kalakaldım.
Kendisine benzemediği için annesinin yuvadan attığı yavru kuş gibi.
Yine de sevdim dünyayı, nefesimi tutarak seyrettim doğanın her halini, çiçeklerin hepsini, alamadım gözlerimi dağlardan, çakıl taşlarından.Çocukları sevdim, benim olmayan çocukları...Anlayamadım ama insanı sevdim.Hayvanları sevdim, anladım onları, onlar da beni.Gökyüzünü, bulutları, rüzgarı sevdim.
Denizi sevdim, derinliğini, rengini, serinliğini, kokusunu. Kitapları sevdim, beni gidemediğim yerlere götüren.
Neden di bu kendine tutsak yürek o zaman, bu korku neden? Neydi seni kendine hapseden, hangi neden?