Oyun
Pamuk ipliğine bağlı hayat yaşıyorum... Çok az şey var bağlandığım; onlar da yıllarca örselenmiş, kesilmiş gibi... İncecik... Bulmaya çalışıyorum beni bağlayan yeni bir şey… Nafile… Kopmaya aday hepsi. Zaten çoğu ilk asılışımda kopuyor; geri kalanlarsa beni bir süre sonra lanetli yalnızlığa doğru çekiyor... Ne yazık ki hayatım pamuk ipliğine bağlı…
Bir bekliyle bir asla arasında gidip geliyorum. Ya asla kelimesini kabulleneceğim ya da bir bekliye tutunacağım. Hangisi daha saçma bilmiyorum. Hangisi daha az zarar verir? Belki can yakıyor, asla can alıyor... Hangisini seçsem bilmiyorum... Bir belki verir mi yeterli güç hayata tutunmaya; ya da bir asla yeter mi tüm acıları unutmaya...?
Yazı turadan ibaret eylemlerim... Ya yazı gelir, dilim çözülür yok olmak pahasına devam ederim; ya tura gelir, kendi köşemde çaresizce ölümü beklerim... Nasıl bir para ki attığımda bir şey söylemiyor... Nasıl bir para ki ya dik geliyor, ya durmaksızın yön değiştiriyor... Ya yazı gelsin bitireyim; ya tura gelsin biteyim...
Rus ruleti gibi hayatım... Altı kurşun alan bir tabanca var elimde... Bir kurşun olmasını bekliyorum içinde... Bakıyorum Kurşunlara... Beş kurşun var... Ardıma bakıyorum ve dayıyorum silahı kafama... “Belki” diyorum ancak... Çekemiyorum bir türlü tetiği... Korkuyor muyum? Hayatımda hiç korkamayan ben şimdi korkuyorum... Titriyor tüm vücudum. Kovandaki o küçücük demirden korkuyorum... Orda olmamasından korkuyorum... Çekemiyorum bir türlü tetiği; korkuyorum…
Bilmiyorum... Ya asılacağım ipe kopmasını göze alarak; ya da devam edeceğim umutsuzca yeni bir ip aramaya... Ya asla deyip yok olacağım; ya da bir bekliye tutunup rezil bir hayat süreceğim... Ya yazı gelecek kazanacağım hayata karşı tüm oyunları; ya tura gelecek kaybedeceğim son umut parçasını da... Ya çekeceğim tetiği gözümü yumarak; ya kabulleneceğim yaşamayı en büyük acılara boğularak...