- 1253 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Neden ?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ey beni benden alan.benliğimdeki yâr!
Anlatamadığım sevginin içimde yıldız yıldız parlayan nûru, Gönül sarayımın penceresinde titreyen ışığım.
Gecenin karanlığında yüzüme doğan ay. Sen ki; saçlarıma gecenin koyu karanlığında kara rengi veren muhabbetim. Ruhumda tarifi zor ve hatta imkansız bir mekan ve zaman içinde öteki kendimi keşfettiğim güzel.
Mananın sırrını suretinde taşıyan, sevda dağının şahikasını içimde doğuran, bir tebessümüyle bin deryayı coşturan, en durgun sularda fırtınalar koparan, en azgın denizlere gem vuran, içimdeki hasret rüzgarlarına sebep olan yâr. Bu suskunluğuna bir anlam verememenin ızdırâbındayım.
Geçen zaman öylesine uzun, öylesine uzakta kaldı ki, içinde kaç mevsim geldi geçti, kaç gece kaç sabaha gebe kaldı hesabını yapamadım. Sessizliğin ve sensizliğin ürkütüyor bedenimi. Bin bir başlı kartalın pençesindeyken sevdama adadığım yüreğim, bir ejderhanım dişleri arasında gelip gitmekte ecel denen kaderim.
Şairin şiirinde devrik cümlelerin duygu çemberine dönüştüğü en güzel nida ile, seninle ruhumun yalnızlığında hayalinle sohbet ederken içinde bulunduğum hâl, Leylâ’nın keremden ayrı geçen günlerinin şeklini ve çilesini yaşamaktayım. Böylesine muzdarip iken hâla suskunluğunu ve sessizliğe mahkum olmanı anlayamıyorum. Ve kendime soruyorum yine cevabını bulamıyorum.
_____Neden?
Oysa; Hayallerimin limanından sana bakmak, seni seyretmek, sahilde aşktan duygularımızın sarhoş olduğu dakikalarda doldurduğumuz kadehlerimizi birlikte yudumlamak, solumda sonsuza kadar solumak istediğim sendin. Zamanın efsunkâr kokularıyla hasretinin yasemen kokusunu harmanlayıp içine arzularımızın karıştığı mana iklimine ulaşan gecede birlikte yaşamak istemiştim. Bu aslında seni seninle doyasıya yalnız yaşamaktı.Bunu bana reva görmedin. Görünmezlik iksirine sarılıp , fi tarihi kadar eski, kaf dağı kadar uzaklara gizlendin.
_____Neden?
Ey suretinde ruhumun derinliklerini gördüğüm yâr;
Sessizliğinle beynimde aşkından yorgun düşmüş yüksek perdeli siren sesleri çıldırtıyor adeta beni. Fakat arzum bu değildi. Müptelası olduğum tutkularım hep varlığını adamıştı sevgi dolu mabedime. Duvarlarında gözlerini, penceremde yanaklarını huzura aşina sessizlikte tenini hissederdim daima. Her dokunuşta yeniden doğar sönmüş bir yanardağdan yeniden volkanlar fışkırtırdım. Hayaline sığındığım her karanlık gecede avuçlarıma topladığım tüm yıldızları saçlarının her bir teline takar gözlerimi kamaştıran güzelliğine sığınırdım. Ellerimin çekingen haliyle titrek dokunuşlarla parmaklarımı saçlarının arasına bir pamuk yumuşaklığında sokar tel tel tarardım. O an mutluluğun tarifi vuku bulurdu kapadığım gözlerimin tam ortasında. Tüm hücrelerimin, ruhumun sevgimin sevdamın sana tutkulu olması bundandır yâr. Gözlerini gözlerime resmedip, dudaklarının her ayrılışında kulağıma düşürdüğün kahkahaların hala canlılığını korumakta. Ne kadar özledim bir bilsen. Mutluluktan bir güvercin misali kanatlanıp uçan kalbinin tam ortasındaydım. Ya şimdi, şimdi neler oldu yâr. Nedir bu ürkekliğin ve bu sessizliğin. Kaybolman….Kayıplara karışman..
_____Neden?
Yaşadığım coğrafyada görünen her bir renk senden bir desen, kainatın asaleti senden bir hatıradır bana. Gülümsemen … hele o canıma can veren özlediğim kahkahan, bakışların zarafetin ta kendisi , sözlerinse kutsanmış birer abideydi bana. Nisan iklimini yaşadığım şu günde gökten sevgiyle yağan yağmurun her bir damlası en berrak haliyle kalbimdeki bahçemi şenlendiriyor. O bahçe de sana yetiştirdiğim en nadide güller boy veriyor bunu sende biliyorsun. Biliyorsun da buna rağmen ürküp sessizliği tercih ediyorsun. Peki..
_____Neden ?
Ey beni bana düşman eden yâr:
Yolculuğumuzun hangi kilometresinde kural ihlali yaptım çözemiyorum. Oysa biliyorum ki sen hatalara karşı naif bir gönül taşır ve affedersin. Hangi hatayı hangi zamanda nerede yaptımsa bilmiyorum ama yine o naif gönlüne sığınmak istiyorum. Bu hallere düşmem bana vefamıdır yoksa cefamıdır onu da anlamıyorum. Fakat inanıyorum ki vicdanın ve sevgin buna müsaade etmeyecektir.
Seni yazmak, seni sana anlatmak ve içimdeki beni salıvermek öyle zor ki. Halimi arz ederken masum olduğumu iddia etmiyorum. Sevginin karşısında masumiyet ancak teslimiyetle vasıl olur. Bu kadar teslimiyet göstermedim sanıyorum. Göstersem yanımda olurdun diyorum. Kim bilir belki de yanılıyorum. Ya sen, Sen kendine sordun mu bu soruyu. Ben hep soruyorum.
---Sevgiye sadakatle teslim oldum mu?
Aslında teslimiyetimi en iyi yine sen biliyorsun. Fakat tüm günahları sırtıma vurup kahrına razı oluyorum. Ama biliyorum ki suçsuzum. Öyle değil mi?
Ey yâr;
Sana insanlık tarihinde yaşanmamış aşkın kudretli diliyle sesleniyorum. Ruhumda gizli, kalbimde yerleşik kavramların ve anlamların en yalın haliyle haykırıyorum. İmgelerden uzak tüm açıklığı ile avazım çıktığıca yüksek perdeden sesleniyorum. Yazarken bakir duygularımın en masum haliyle yüzüm kızararak sözcüklerimi bir bir döküyorum. Ellerim senin heyecanından zikzaklar çiziyor. Bu zikzakların her noktasında sen, çizgilerinde ben,içinde sen … ve sana ait ne varsa her şey karşımda duruyor. İçinde bulunduğum durumu iki kelime altı heceyle beyan ediyorum “ Seni seviyorum”
Buna rağmen beni yalnızlığına ve sensizliğe mahkum edip öldüreceksen çekinme öldür ama;
Peki bu sessizliğin NEDEN?
Süleyman KARACABEY
YORUMLAR
Ey beni bana düşman eden yâr:
Nisan iklimini yaşadığım şu günde gökten sevgiyle yağan yağmurun her bir damlası en berrak haliyle kalbimdeki bahçemi şenlendiriyor. O bahçe de sana yetiştirdiğim en nadide güller boy veriyor bunu sende biliyorsun. Biliyorsun da buna rağmen ürküp sessizliği tercih ediyorsun. Peki..
_____Neden ?
...
.............
çok çok etkili ve sürükleyen bir anlatım...
Beynimizdeki cevapsız sorular kalbimize indiğinde bize şair diyorlar.
Bir bilseler, her kelime şairin can çekişmesidir
bir anlasalar aşkın büyüklüğünü.
Kendimden kendime seslendiğim mektuplarıma benzettim yazınızı.
Sanırım, edebiyatın dili bu....
Kelimelerle düşünceyi ayrı ayrı şehirlerde birbirine simetri kılan şey, sanatın kendisi, ve nüvesi sevgi.
selam ve takdirlerimle kardeşim.
kaleminiz daim olsun üstadım sorularınız belki farklı anlamda benim de içimde bazen kıvılcım olur
ifadeleriniz, bakış tarzınız benim de yakalyamadığım ama his dünyamla sezinlediğim bir şeylerin üzerinden bir nebze de olsa kaldırdı
tebrik ederim gönül coşkunuzla var olun:)))))
Süleyman Karacabey
Büyük bir zevkle okudum bu mükemmel yazınızı.Tüm yüreğimle kutluyor ayakta alkışlıyorum sizi.Duyguların tarifi çok güzel yapılmış.Kısaca tam hedeften vurmuşsunuz şaşma yok.
Süleyman Karacabey
Nacizâne kaleme almış olduğum ve duygusu tamamen özel olan yazımı güne düşüren seçki kuruluna müteşekkirim.
asran
Şiire şiir doğurtturacak güzellikte ve ufku kuş bakışı nazarlarda gizli derin, bir o kadarda okudukça içine çeken girdap gibi idi hocam. yüreğinize sağlık saygımla.
Süleyman Karacabey
Hüsranla biten bir aşk bir sevgi ancak bukadargüzel edebi bir dille anlatılırdı.
Leyla ile Mecnun birleşseydi aşkları yıllardanberi devam etmezdi.
Aşk herzaman acıtır.Acıtmayan aşka aşk denmez.Gülün dikeni gibi.
Harika benzetmelerle mükemmel bir dille sürükleyici bir uslupla yazdığınız gönül sesinizi beğeniyle okudum efendim.
Unutulur .Zaman her derde devadır.Sonra da niye bukadar yanmışım diye gülersiniz.
Güçlü kaleminiz daim olsun efendim.Selam saygılar.
gül peri tarafından 5/6/2011 12:34:39 AM zamanında düzenlenmiştir.