- 931 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yolboyu
Yol çok uzaktı. Güneş ufukta kızıllığını gülümsüyordu. Birileri uyumakta olan güzelliğin yolunda ilerleyip güzelliğin çarşılarından geçip güzelliğin, insan seslerini, araba seslerini duymak özlenen yerlere varmak istiyordu.
O yerden binlerce insan geçmiş belki özlenen o. İnsanlar özlemlerini yollara bırakmış. Şimdi de batmakta olan kızıllık güneşi parlattığı aydınlığın gururunu yeni misafirine yaşatacak. Gizemli ve parlayan yer. Orası İskenderun’un içi. Parlayan yer sahiller. Belki şort ile gezilen yerler. Kimisi motosikleti ile yol boyu rüzgarın içinde. Bazıları arabasının camından giderken manzara yapıyor. İskenderun durmayanların durmak isteyeceği yer.
Karaağacı geçmişti. Yürüyen insan. Sanki az evvel evinden çıkmış buralara kadar gelmişti. Gülcihan plajına gitmesi zordu. Otostop çekmeliydi. Bedava yaşayanların çilesi. Adına çile de dense böylesi tatlı. Seyfettin şaşa kalmıştı. Yorgunluk hiç hissetmiyordu nedense. “Güzellik yaşamak her şeyi unutturuyor.” Diye söylendi.
Saçları parlak içi incecik giysileri ile beyaz gelinlik. Güzelliğe aşıktı o. Sevgilisine bakmak ona mutluluk veriyordu. Olivia güzelliğin parlayan ışığı.
Yeterince dinlenmişti. Ayağa kalktı Seyfettin. Otostop çekmeye karar verdi. Birkaç arabaya dur işaretini parmağını yola dikerek yaptı. Hep es geçtiler. Duran yok. Gülcihan’a gidemeyecek mi yoksa. Henüz öğlen. Yürümeyi denese akşam olacak. Her şeye değer diye yola çıktığı plaj onu bekliyor. Kızgın kumların yakacağı sırtını alıştırmış bir kere. Bir ritüel gibi her hafta gittiği plaj Seyfettin’den bıktı. O değil. Plajın kantini lokali ocağı denen masaların ve büyük gölgeliğin olduğu zeminde sandalyesine oturup ritüelin bir şişe birasını içecek. Kokusu ile eski Roma’yı yaşayacak sevgilisini karşısına alıp laflayacaktı. Onun plajda olmadığını bilse de hayal denen düşünme kudreti her şeye yeterdi.
Yolun çilesi çekilmeye değer. Yol kenarlarında kooperatif inşaatları var. Konutlar boş. Beton yığını. Bir korna sesi duydu geriden.
Adam “Gideceğin yere götüreyim.”
Seyfettin “Teşekkürler. Manzara güzel. Yolum uzak olsa da yürüyerek gideceğim.”
Adam bozulmuş olmalı. ‘Ben çağırıyorum da gelmiyor. Şuna bak’ Herkesin kendine göre hesabı var. Güzelliğe ihanet etmek en büyük hata. Değilse yollara bırakılmış özlemlerin denizinde nasıl yüzebilir. Araba çekip gitti.
Ara ara taşıtlar yine yoldalar. Çalılar olmasa yollarda sessizlik olacak. Seyfettin karşılaştığı dikenli bir çalılıkta kuş sesi duydu. Yuvası olmalı orada. Ses çalılığın dibinde gölgenin olduğu. Yerden geliyor. Yuva kuran insan mı sadece. İşte kuşlarda da benzeri var. Dikkat kesildi Seyfettin seslere. Anne kuş kim bilir yavrularına ne tatlı yemler getirmiştir. Boş kuru toprak yamaçlarda bulabildiği ancak böcekler olur. Yem kelebektir belki. Tırtılda olabilir. Deniz salyangozu. En iyi besinlerden. Kuş belki yemi şehrin çöplüğünden getirmiştir. Kuş bu onlar için her yerde yiyecek var.
Seyfettin sevgilisini düşündü. Çocukları ile iyi bir aile. Düzenli bir iş. Ekmek getiriyor eve. Çocuklarına hediye. Yaşam tatlı. Oradan uzaklaştı.
Cebinde yeterince parası vardı. Parasını harcayacağı şeyleri düşündü. Plaj ocağında tost yemek en iyisi. Üzerine kola. Para artıyordu. Artan para ile en sevdiği anlar. Bir şişe bira. Aç karnına bira. Sıcaktan kavrulmuş sarhoşluğu yaşayacak. Tost işi bozuyordu. Artan paralar işe yaramalı. Geriye servis ile dönse tüm alacaklarından sonra para artıyordu.
Seyfettin yapamadıklarına pişman olmamalı. Harcamalı hepsini paranın. Memnun etmeli plaj ocağını. Ve garsonuna ‘Bakın ceplerime. Paramın hepsini harcıyorum.” Demeli ki en iyi memnuniyetleri yaşamalı. Parayı seven ocak sahibi. Yaşanacak coşku yine Seyfettin’in. Hem harcıyor hem kuralda yaşıyor. Kolay değil böylesi. Seyfettin bir çırpıda plajın kralı. Kızlar onu turist zannetmeli. O da turistliği üzerine giyip sevgilisini karşısına almalı.
Olivia o tüm güzelliklere layık. Yeni sahneler düşündü onun için. Sevginin sıcaklığını yaşatabileceği sahneler. Her akşam içtiği çayın yudumlarındaydı bu. Aklına müthiş geldi. Müşteri bu. Her şey de haklı. Garsondan buzlu kırmızı gül şerbeti isteyebilirdi. Tuhaftı ama bunu söylerken hiçbir şey bilmiyor moduna girebilirdi.
Sevginin simgesi çay. Aşkın simgesi buzlu kırmızı gül şerbeti. Birini ter dökerek yolda yaşıyordu. Aşk denen şey Olivia ise o artık güzelliği değil sevgiyi içmeliydi. Güzellik ve sevgi. Veya başka şekiller. Seyfettin korna sesi duydu. Bir kamyon ‘kenara çekil’ diyordu. Çekildi Seyfettin. Baktı ileriye Gülcihan hemen ileride.
“Ne çabuk” dedi içinden.
Tuna M. Yaşar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.