- 532 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 62
62] Bu mebbus, tüm mal varlığı ile Yunanistan’a kaçacaktı. Osmanlı’nın epey mahremlerini biliyordu. Bu gafil hain. Bu türden mahrem bilgileri düşmana sızdırmaların kolaycılığını, ihanetleriyle yaşayacaktı.
Bir diğer ihanet içinde olan şahısta, Mekke Mebusu, Şerif Abdullah, adlı haindi. Mısır’da bulunan İngilizlere her tür gizli istihbarı ve hayati bilgileri verir olacak bir ihanetçi garabetti.
Patrik hanelerin çalışması da bu tür hainlikler bağlamında, kişilerden geri kalmıyorlardı. Bu patrik haneler Rum ve Ermeni patrikhaneleri idi. Özel çabaların gerektirdiği parasal kaynakların harcamaları ile Meclisi mebusuna, hem de İttihat ve Terakki içine dahi sızmanın, zeminini bulduklarından, rahatlıkla dişini gösteren hainlerini, ajanlarını, buralara sokar olacaklardı. Böylece İttihat ve Terakkiciler, beklide Masonik işbirlikçi katılımların kuşatmasıyla da, çoktan kuşatılmış olacaktılar.
Bir başkası, Karakin Pastırmacıyan Efendi’dir. Bu zevat Erzurum mebbusu olmaktan gayrı , doğup doyduğu topraklara, minnet ve şükranını, sunamayacak denli bir hain casustu. Öyle uz, öyle ikili oynayan ve komplocu bir zat olacaktı ki, akla ziyan. Batum’da Rus’larca tutuklanacak olan bu pervasızın , serbest bırakılması için hükümet de girişmeler yapacaktı! Ama nafile gayret sarf eder olacaktı.
Birinci Dünya Savaşı ile sahnedeki şerci rol yerini almaktan tereddüt etmeyecek tutumu ile Karakin, ayan beyan ortaya saçılacaktı. Güya tutuklanan zevat, tutukluluk süresi boyunca bu vatana kast edecek yapılaşmasını, meğersem mahpusluğu boyunca örgütleyip, sonra da başına da geçecekti. Bu örgüt Ermeni Taşnak ve Ermeni Hınçak örgütlenmesiydi. Eli kanlı çeteci katillerdiler. Bu kışkırtılan ve saldırgan örgütlenmenin başında da, Pastırmacıyan vardı. Artık meşhur adı Arman Garo’dur.
Pek çok ihanet kuşatması içinde bir başka ilginci de; İzmir mebusu olan Korolidi Efendi’dir Hizmetleri karşılığı Yunanistan’da Bizans tarihi profesörü olacak olmasıdır. Bu aç gözlü muhteris Eğe’nin Rum olduğunu, tamamen bir Rum yerleşim yeri oluşunu, güya kanıtlayacaktı. Böyle bir raporu Venizelos’a sunmakla kalmayacaktı, bunun bu raporu; ABD başkanı Wilson’a dahi gönderilecekti.
Aynı ve benzeri ihanetleri, bu ülkenin aziz ve güzide evladı olan ve canını dişine takıp canını vermekten imtina etmeyecek; gözünü budaktan esirgemeyecek; bu vatan için ve bu halkı için ömrünü esirgemeyen, Gazi Hazretlerine karşıda sergilemeyi isteyeceklerdi. Oysa en az bir yurttaş kadar vatanından sorumlu olan büyük şahsiyet her tür katlanma pahasına kurtuluşçu var olmanın oluşturulması içinde idi.
İşte pervasız çıkarcılık ve iş birlikçilik, geleceği göremeyen kör tefellik, her zaman ihanetçi olmanın, sadakatsizliği içinde olacaklardı. Hem de gelişme adına. Ham de demokrasi adına, hem de millet meclisinde milletin egemenci vekilliği adına, en iğrenç kusarçlarını ortaya dökeceklerdi. Bunlar bir komplo içinde olaraktan, genç ve yeni cumhuriyetin meclisinde de, bu tür ihanetçi girişimlerin gizliliği içinde haince düşüncelerinin gerçekleştirilmelerini de ister olacaklardı.
Bir yasal düzenleme olan, milletvekili seçilme yasasını ele alan meclis oturumunda seçilme yasasının içine şöyle bir maddenin de konmasını öneri olaraktan sunacaklardı! ’Milletvekili seçilebilmek için, bugünkü Misakı Milli sınırları içinde doğmuş olmak şarttır’ ifadesini koymayı teklif etme herzesini dahi yiyecektiler. Bu meclis oluşması içinde bu yasa hükmüne aykırı şartı taşıyan tek kişi de, Selanik doğumlu Gazi Mustafa Kemal’di!
Görülmekte ki Birinci dünya Savaşı öncesinde de Osmanlıya etkiyen dış Dünya konjonktürü yanı sıra da Osmanlı iç durumu da, içte vurulma esasına dayalı bir fokur fokurduk içinde idi. Tüm bunlar, güncel iktidarın ve tarihsel süreçle ömrünü tamamlamakta olan imparatorluğun, saltanatın hem kendi nesnel oluşma şartlarının süreçsel gelişmeyle yadsınır olmasının çelişki ve çöküş baskısını yaşıyordu. Hem de iç dış şartların zorlaması olan baskısı, hükümetin önüne konulan meselelerdi.
Esaslı sorunları, zorlukları ve çaresizlikleri hükümetin görüp anlaması beklenemezdi böylesi bir kavrayışın yapılanması değildi. Hükümet eski Osmanlı şaşaalı dönemlerinin kısmen de olsa ihyası peşinde idiler. İşte bu gerçekçi olmayan vukufiyetsizlikler de tüm olumsuzlukların içine girince, hükümeti acul davrandırır nitelikte idiler. Bunlara birde hükümetin kendi hataları eklendiğinde, durum ve son bir kaçınılmazlıktı.
Halk iradesi, genel olarak belli düzeylerde, farklı gelişmeler içinde oluşla, gelişme ve zenginleşmeyi sağlardı. Bizim gibi toplumlarda, siyasetin bir yaşam tarzı olup, yönetme ve yönetilme olguları içinde bir katılımlılık gerekliliği olduğunu ilişkileyemeyen toplumlarda, bu tür etnik farklılıklar, bir susturulma ve çatışma alanı yaratıp çıkmakta idi. Bunun uyuşturucu meşruiyeti de; ’Ulul emre itaatti’ Halk, itaat eder olmanın, ensesini yapacaktı. Hem de bu tembelliği ile uysal olmanın bedeli olaraktan da, ulul emre uyuyor diyerekten sevaba girecekti!
Şimdiki halkçı katılımcı farklılıklar da, kişiler bazında, belli şartlarını taşıyan sorumlu müdrikelerin aynı düzey ve düzlemdeki, öznelci ruh gelişimini taşımaz olmaları da en büyük kusurdu. Kişilere, aynı düzey ve düzlemdeki farklı nicelenişlerin zenginliği ile starta başlamamanın düzeysizlikleri demokrasi edilmektedir . Düzeysiz ve düzlemsiz olmanın farklı paldır küldür girişmeleri yaşatılmaktadır.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.