Affınıza Sığıntı olsam...
Yeni anı ekle derken bu defteri dizayn edenler sıcağı sıcağına anı demiyorlar zannedersem.
Yeni bir adet ekleyebilirsin demek,öyle değil mi?
Öyle olmalı,zira bende taze anı hiç yok.
Sadece bu sabahtan akşama olanları düşünüyorum,illa unutacağım sabaha.Çünkü kayda değer hiç bir eylem ve söylem olmadı bugün.
Bugünü şimdiden unutmaya başladım.
Ama bana yirmibeş sene öncesini sorun en ince ayrıntısına kadar anlatayım.
Rukiyenin çantasından çaldığımız mandalinaların yirmi dört tane olduğu ve en fazlasını Sabri’nin yediğini çok iyi,hani derler ya bugün gibi,hah işte öyle hatırlıyorum.
Sene zannedersem 1970. Ya da 1971,daha fazla veya az değil.İkisinden biri kesinlikle.
Bu saatte aklıma gelen olaylar burada yazılacak gibi değil.
Zira şimdi hafızamı yokladığımda hemen hepinizin tanıdığı bir tiyatro sanatçısının anlattığı fıkra ve bir diğerinin yaptığı muziplik gelince nasıl yazarım diye düşünmeye başlıyorum.
Bari şu ikincisini anlatayım.
Kızarsa millet,bir daha yazmam.
Aslında anlatılacak olay değil,bizzat yaşamalı ki ,orada olmalıydınız ki suratlarınızın şeklini ben de göreyim,benimki gibi oluyormu diye.
Tiyatro Avrupa’ya turneye gider.Oyuncular turnede olmayan yaşlı üstadlarına şaka olsun diye Avrupalı şişme kadın alırlar.Ve istanbul’a döndüklerinde tiyatro kulisinin en kalabalık zamanında "abi bu bizden size hediye " diyerek kocaman paketi sanatçı ağabeylerine verirler.
Bayan sanatçılar da içinde ne olduğunu bildiklerinden "aç be abiii,merak ettik" diyerek yaşlı adamı gaza getiriler .
Adam heyecanla ve mahcubiyetle paketi açınca içinden havası alınmış şişme (nasıl desem olsa,şişme hanım mı?,şime kadın mı?,şişme yenge mi? bilemiyorum) kadın çıkar.
Suratı babun maymununun ardına dönen yaşlı sanatçı bey bir şey demeden çıkar gider.
Bir kaç gün sonra kulisin yoğun olduğu bir saatte koltuğunun altına sıkıştırdığı şişme yenge ile pat içeri dalar.
İçerde kadın erkek curcuna. Yaşlı üstadlarını kapıda görünce hele de koltuğunun altında yarı şişme yenge, yüzünde müstehzi bir sırıtışla onlara bakar halde,bütün gözler kapıya doğru çevrilir.
Yaşlı adamın, havası kaçmış,belinden kavradığı şişme yenge nerdeyse iki büklüm olmuş vaziyette hediyeyi Avrupa’dan getiren arkadaşının yanına gider ve " Yahu azizim ben bunu beceremedim nasıl çalışır,sen teknolojien anlarsın hele bir de sen dene de bize de göster" demezmi.
İşte bunu yazmak ne kadar zor geldi bilemezsiniz.
Trabzonlu Hocanın biri dolmuşa biner.
Fakat oturacak yer olmadığından ayakta kalır.
Üzerinde cüppesi,elinde tesbihi,başında sarığı ile ayakta şoförün bir gaza bir frene basmasıyla sallanır durur.
O sırada tan yanındaki koltukta oturan delikanlı uyuma numarasından bezmiş olacak ki,gözlerini açar ve şöyle bir hocaya bakar.
Hoca bir kaşı havada,sinirli sinirli yakaladığı gözleri neredeyse çıkartacak gibi kesince delikanlı utanır.
Hocaya "sen hoça misun?" diye sorar.
Hoca "ya ne s...kümim" der.
Bunu da bir tiyatro üstadı olan değerli bir ağabeyim anlattı.
Karadenizli olduğumdan nerde bizim bölgeyle alakalı bir fıkra var,bana yetiştirirdi.
Sağolsunlar..
Bana her gün "Lazın biri intihar ediyormuş,hanımı ’ İsmail kiyma gendüne elecesun bak’ demiş. İsmail hanımına dönmüş ’Sus o...spi sira sağa gelecek’ demiş" derdi.
Trabzon’lu bir arkadaşım amcasına memleket fıkraları anlattığını amcasının dinledikten sonra her defasında biraz düşünüp gayet ciddi bir şekilde " Toğri demiş,adam hagli" dediğini anlatmıştı. İşte bizim bölgede fıkralar böyle üretiliyor.
Gayet ciddi ve emek harcayarak.
Şu anda doktor olan bir arkadaşım Trabzonda yaşayan dayısının köydeki bir arkadaşlarının babasına şaka yapmak için yüzünü gözünü boyayıp,üzerine de bir büyükbaş hayvan derisi sarıp ahırdaki öküzü dışarıya çıkarıp onun bağını boğazına geçirip ahırda yattığını anlatmıştı.
Ondan sonra öküz rolü kesen dayısı ahırda "BÖĞĞĞĞĞĞĞ" diye bağırıp durunca adam kalkmış hayvana bir şey oldu diye ahıra inmiş.
Ahırın kapısını açınca öküzün yerde yattığını görüp bir aksilik olduğunu anlamış ve aceleyle yakın mahalde oturan veterineri almış gelmiş.
Veterine biraz baktıktan sonra "Dayiiii ha bu öküzün hiç bişeyi yok,yalan yapayi ama ben geneda oğa bi vitamin yiğnesi yabayim" demiş ve kalçadan uzunca bir enjeksiyon çakmış.
Sahte öküz anlaşılmasın diye sesini çıkarmamış.
Gazyağı fenerinin ışığında Laz bir veteriner ne kadar kalçayı isabet ettirirse o kadar başarılı vitamin zerkinden sonra sahte öküz ev sahibi ve baytar gidince kalkmış arkadaşlarının yanına dönmüş.
"Ula ne oldi gandurabildun mi Sacit dayiyi?" diye sormuşlar.
O da " la bular salak şerefsuzim,benum ilen öküzi ayrid edemediler" demiş.
Bu saatte vaktinizi almadım umarım.
Her ne kadar sürçü lisan ettik ise aman affola!
YORUMLAR
91 senesiydi sanırım. işyeriyle Antalya'ya gitmiştik. Bizim grupta Hasan Ayşe ve ben vardım. Dönüş için elma satın almıştık. Hasan'ın gözü doymadı dünyanın elmasını aldık.
Otobüsten önce Ayşe indi... Bizim biraz daha yolumuz vardı.
İnerken bi baktık elmalar yok. Abartmıyorum 10 kg ye yakın elma..yok.. Ayşe inerken hepsini almış.
:)))))) Hasan çok fena kızmıştı Ayşeye.
Ayşe de o kadar elmayı niye aldı hiç anlamadım. Çok gülmüştüm :)))))))))))))))))))) aklıma geldi bak şimdi. Allam yaaa
O değil de;
:))) iyi bayramlar Sayın Yazarım
erolabi
Elma çok işler açtı insanoğlunun başına.
On kilo elmayı yemişmidir Ayşe ?
Bence sırf kıllık olsun diye aldı.
Bayram namazı kaçta oluyo sahi?
Esma KAHRAMAN
:)))))))))))))))))))) İşin komik tarafı sabahın kör karanlığında misafir gelirdi
Ula Uşağum sabah sabah anami ağlatun gülmekten...bir hatırada ben anlatayim...
O dönem Emlak Bankasında çalışıyorum...Trabzon Şubesine ekspertize gittim...Öğlen yemeğine çıktık...Şube müdürü Ali Bey tam bir Trabzon uşaği,hareketler süper,geziş süper bide konuşma şekli aman Allahım bende dermanmi var...
Neyse girdik Restoranta...İzzet ikram derken baş garsonu çağırdı müdür...
Ula uşağum pak a bu uşak Erzurumdan gelmiş...bize Akçabaat köfte,piyaz,salata ne varsa ketür..ey pişür haa
Biraz bekledik köfteler geldi...yedik...
Müdür; ula toymaduk bize bi porsiyon daha ketür dedi...
O sırada restorant ağzına kadar doldu...
Garson köfteleri getirdi masaya koydu gitti..biraz fazla kızarmış renkleri siyaha çalıyor...
Müdür heç teredütsüz avazi çıktığı kadar bağırdı....
Ulaaaaa karson gel bakayim a buraya...a bunlar nedür...
-köfte...
-Ne köftesi kaybananın uşaği
-Arabun ...aşşağina benzeyi..a bunlari kötür ...düzgün köfte getür..beni rezil edecesun Allahın Erzurumlusuna ...
Hala gülerim aklıma geldikçe...
İbrahim ERZURUMLU tarafından 5/3/2011 1:54:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Ya sorma öyle yerde öyle çivileme yaparlar ki ağzın açık seyredersin.
Makedonyaya gittik.
Tiyatro turnesine ,otobüsle hem seyahat hem de güzel bir gezinti oldu.
Manastır'da Yunanlı bir adamın otelinde kalıyoruz..
Yemekte tavuk var.
Adamlar butu yarmış içerisine domuz eti yerleştirmişler.
Bizim şoför de of-li.
Yemek başladıktan beş dakka sonra "A....ne koduğumun yunanlisi kel pagayim buriya,sizun yedi sulalenuzi,i..neler.İzmire ananuzi s...tuk,şimdi gene mi istedi canunuz"
Koştum "abi hayırdır ne var?" dedim.
"Tavuğun içine analarinun a...dan komiş ibneler" dedi.
Adam geldi,polis geldi,konsolos geldi,gelen geldi.
Of-Li susmaz.
Zor bela susturdula.
Çok teşekkür ederim.
Dadaşım.
Selamlarımla.
erolabi
Biz de de kaşağı derler at tarağına.
Bir de "Kaşağı" diye bir roman vardı ,ilkmektepte ders olarak okudum.
Arabun kaşağı ilginç !
İbrahim ERZURUMLU
Bizim Erzurumlu eşini almış doktora gitmiş...8 çocuk var..bir türlü önünü alamıyorlar...aile planlaması denen bir şey var...Girmişler muayeden içeri...Doktor demiş adama sen dışarı çık...
kadına nasihat veriyor doktor...bak kadın ilişki anında eşinin gözleri şöööle şaşı olup kendini kaybedince altından kaç...tamam mı?
Heç ele olur toktor bey...onun gözleri şaşi olanda benim kiler kör olir kör demiş...
erolabi
He demiş ya Dadaş "toktor hanim yapamireeeem" .
Nasıl yani ? demiş doktor hanım. "Hani da olur da ,hah ahan işte ele "
Al şu hapları günde üç tane tok gel bi hafta sonra bi bakalım" demiş.
Dadaş bi hafta sonra gene doktor hanımın kapısında " Yene yapamireeeem"
ya nasıl olur,sen al şu iğneleri yaptır bi hafta sonra gel.
dadaş bi hafta sonra gene doktorun kapısında " Vallah da yene yapamirem bi,llah da"
Doktor hanım sinirlenir "çek şu kapıyı be adam" der,
gel bakıyım gel gel....
Dadaş da geçer arkasına .
Bir müddet sonra doktor ter su sinir " Ulan hani yapamıyordun "
Bulamirem ki toktor hanim ondan yapamirem" der.
Ben Erzurumlu arkadaşımın yalancısıyım.
Size yaşanmış ve gayet sıradan Karadeniz olayları...
Babamın rahmetlli dedesi -Allah ağırlık vermesin- muskacıydı. Gelen gideni seveni korkanı çoktu. Birgün çarşıda olduğu bir vakit kadının biri gelir, hacı dedeyi sorar. Çarşıda olduğunu öğrenince üzülür. "Yayığıma muska yazacağdi, bugün ucun alırsın dediydi, der. Babam kurnaz, hemen dedesinin odasına gider, küçük bir kağıda o zamanların meşhur türküsü Bitliste beş minareyi yazıp bir güzel muska haline getirip diker, dedem yapmış gibi kadına verir. Kadından parayı almayı da ihmal etmez. Günlerden birgün kadın hacı dedeyi çarşıda bulur. Eline eteğine sarılır. "Hocam, yaptuğun nuska bir eyi geldi yayığuma sorma. Allah senden razi olsun."
***
Yine günlerden birgün, anne tarafından dedem cami avlusunu süpürmektedir. Bir yandan da avluda demlenen ihtiyarlarla sohbet etmektedir. İşi bitince dayımın kamyonuna gözü ilişir. Bir elde şu arabaya atıp temizleyeyim der. Kapıyı açar ufak ufak temizliğe başlar. Arkadaki koltuğun minderini kaldırınca daha önce hiç görmediği bir şey bulur. Bu bir ucu koltuğun kenarına takılmış çektikçe uzayan şeyi çıkartana kadar bayağı uğraşır. Sonunda eline aldığı yabancı cisimi evirir çevirir ne olduğunu anlayamaz. "Bir bilene sormalı" düşüncesiyle avluda demlenen arkadaşlarının yanına gider, elindekini gösterir. İhtiyarlar da bu şeyin ne olduğunu bilemez. O sırada imamın oradan geçen 10 yaşındaki oğlunu çevirip ona sorarlar. Çocuk sırıtarak cevap verir: "Kari çorabi" Dedem utancından bir kaç gün vakit namazlarını evde kılmak zorunda kalır.
***
Çocuk bezleri daha yeni çıkmış. Hele bizim köyde ne olduğunu bilen yok. Dayımın İzmitten ziyaretine gelen kızı çocuğun altını değiştirip, kirli bezi top yapıp bahçeye aşağı atıyor (bizim bahçeler küçük bir uçurum). Dedem çapadan dönerken ortalığa gelişi güzel atılmış bezleri toplaya toplaya evin yolunu tutar. Bu arada bezler yağmurdan şişip acayip bir hal almıştır. Dedem eve gelir bezleri bir torbaya doldurup, buzdolabına koyar. Bir yandan da söylenmektedir. "Bir kilo iç yağı kaç para bilen yok ki. Kaldırı atayler. Allah adami çarpar ula!"
***
Daha yazardım da molam bitti:))
erolabi
"Biz" demek geldi içimden değerli Engindeniz,hakikatten biz muhteşem bir milletiz.
Bizim köyde de bir muska yazan hocamız vardı.
Onunla alakalı bir yazı yazdım galiba.
Aynı olay bizde anlatılır.Derler ki "ineği az süt veren kadın hocadan nuska ister hooca da yazar birşeyler verir.
Süt artan .Muskayı açarlar ki baştan aşağıya küfür yazmış kadına.
:)))))
Çocuk bezi de harika...
Dedem rahmetli olmadan doktorlar köye götürün dedi.
Aldılar köye götürdüler.
O zaman mahalleye araba yolu yapılmamış .Araba yolundan dedemin evinin bahçesine kadar uzanan teleferik var.Eşyaları teleferiğe koyup gönderiyorlar.dedemi de sedye ile taşıyorlar.
Eşyalar insanlardan önce eve varınca küçük teyzem açıp yerleştiriyor.,Dedemin eşyaları arasından çıkan beyaz plastik kabı yıkıyor ve meyveleri içerisine doldurup buzdolabına koyuyor.
Annem eve gelince buzdolabını açıyor. Bir de ne görsün dedemin çiş için kullandığı "ördek" denile beyaz plastik kap içi meyve dolu buzdolabında.
Yaz yaz bitmez değil mi?
Her olay ayrı bir hoşluk içerisinde cereyan ediyor.
Selam ve saygılarımla.
İbrahim ERZURUMLU
erolabi
Bir daha zor yaşanılır bu haller.
Bizim şimdiki zaman büyüüük binalar gibi,yüz yıl sonraa her biri bir döküntü ,çöp olacak.Ne bir Selimiye ne bir Osmanlı çeşmesi gibi eser olmadan asla.
Saygılar hepinize..
erolabi
Nerelisin ki ayrıcalıklı olaasın söylemen lazım bi.
Kavgayı başlatalım o zaman.
:))
Aynur Engindeniz
O qué
Tamam koskoca şehirde bir tanecik güzel caddemiz var, adını da mecburiyet caddesi koymuşuz.
Hamsi yememiş de elma yemişiz.
Ah bide şu düğünlerimizde angara havası çalarız, işte tek kusurumuz bu süperin süperiyiz :D
Niğdeliyim :)
Özümlen gurur duyuyorum.
En az bir laz kadar da kıskancım :D
O qué
Tamam koskoca şehirde bir tanecik güzel caddemiz var, adını da mecburiyet caddesi koymuşuz.
Hamsi yememiş de elma yemişiz.
Ah bide şu düğünlerimizde angara havası çalarız, işte tek kusurumuz bu süperin süperiyiz :D
Niğdeliyim :)
Özümlen gurur duyuyorum.
En az bir laz kadar da kıskancım :D
Aynur Engindeniz
Sen bile bizimsin:))
erolabi
Dolayısıyla siz de pakete dahil oluyosunuz.
Niğdeli bir kapı komşum var.
Niğde'de askerliğimin üç haftası geçti.
Niğde'li bir kız vardı üniversitedeyken.
Elması güzeldir Niğd'nin.
Hurdacısı var.
Patatesçisi var.
Anadolunun kalbinde bizden bir yer işte.
Kavga ?
Kattiyen.
erolabi
Dolayısıyla siz de pakete dahil oluyosunuz.
Niğdeli bir kapı komşum var.
Niğde'de askerliğimin üç haftası geçti.
Niğde'li bir kız vardı üniversitedeyken.
Elması güzeldir Niğd'nin.
Hurdacısı var.
Patatesçisi var.
Anadolunun kalbinde bizden bir yer işte.
Kavga ?
Kattiyen.
lacivertiğnedenlik
O qué
siz de istediğiniz an Niğdeli olabilirsiniz , fahri Niğdeliler falan
Güzel ülkeminizin her yeri bir işin şakası tabi bunlar :)
(tabi Niğdesi başka ama neyse :D)
erolabi
Aslında tereddütle yazdım.
Çekindim ayıp olur diye.
Fakat ayaşadıklarım ve anlatılanlar bunlar.Selam ve saygı ile.
başlı başına değişik ve eşsiz bir kültürdür.....karadeniz....heleki toynağıyla....teşekkürler erolabi.....güldürdün bizi.....saygılar
erolabi
Biraz tereddütle yazdım .
Ayıp olur mu diye.
Affınızas sığınarak
Ha herkes pilsun da pilmeyenlerde ögrensin.Karadenizli olmak ayrıcalıkdır.Ne mutlu karadenizliyim diyene..
Abi sen yaz kimse bişi dimez.Yaz gorkkak alıştırma kalemini..
Var elbette ufacıt tefecik küfürcükler.Hangi yörede yokki.
Trabzon şivesiyle o kadarda kötü durmuyor.Ya biz kendimizin olduğu içnmi öyle geliyo bilmem..Ama kendi adıma çok güldüm..:):)
Hala daha gülmeye devam edirum da:)
İyi ki şu Trabzon var yani:)
Yazı içindeki argolara gelince, malesef bizim yörede Ginese aday bir argo kültürü var. Kaçamayız, gerçek bu. Ne de olsa erkek bebeklere "Söv amcana" talimatı veren bir toplumuz...
Aysuya katılıyorum, ah bizim laz uşaklari...
Saygıyla..
Unuttum, karikatür harika...
Aynur Engindeniz tarafından 5/3/2011 2:00:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Bütün Karadeniz olarak hakikatten.
Bu yazdıklarımızı başka bir yöre için yazsaydık ne olurdu acaba ?
:)))
Biz bu memleketin her halini severiz.
Selam ve saygılarımla.
Aynur Engindeniz
erolabi
Haklısınız.
Amerikada beyazlara istediğiniz şakayı yapabilirsiniz.
Fakat zenciler her şeyden nem kapan kompleksli odluklarından şaka yapamazsınız ve başka manaya gelebilecek söz de sözyleyemezsiniz.
Bizim de zencilerimiz var galiba.
Selam ve saygı ile
Mizah yazmaz bana göre zor bir durum.Kalemi kıstığınız zaman mizah yapamazsınız,havada kalır yazdıklarınız.Bu anlamda güzel bir mizah yazısı keyif aldım okurken.
Ah şu bizim lazlar..)
erolabi
Sayende sağol..
Bu iyliğini unutmam artık.
İyi geceler