- 1086 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
Öyle Bir Aşktı ki!
-Gelip geçici bir heves değildik; hiç olmadığımız kadar gerçek iken.-
Asude yürekliye ithafen:)
-Adını anmayacağıma söz vermiştim ama dayanamıyorum.
-Neden, bir başka sevgi, bir başka aşk yok mudur sence hayatta?
-Var, var olacağınıda iyi biliyorum; ama ne yapayım elimde değil.
-Küsünce daha güzel oluyorsun. Bir daha böyle söz etme, iyi mi sen hiç bir zaman sevdiğin insana karşı büyük söz de etme. Ne olur ne olmaz!
Eyüp mezarlığının toprakları beyaz mermer ile kaplı hece yığınları gibi tepeye uzanmış iken, deniz baharın kokularını çekip çekip boşaltıyordu. Sessizce yürüyordu iki aşık. Biraz önce Nazar’ın söyledikleri karşısında Ali ne yapacağını bilmiyordu. Kendisi de az saçmalamıştı. Biliyordu. Ama Nazar’ın bir gelip bir giden aşk krizleri yüzünden ne yapacağını bilemiyordu.
Nazar’da kendisi adına şüpheleri oluyordu. Ali’nin yanında kendini daima sudan çıkmış balık gibi hissediyordu. Farkında olmadan bazen Ali’yi çok kızdırıyordu. Biraz önce de aynı hataya düşmüştü.
-Aaa, gördün mü Ali?
-Neyi Nazar boncuğum benim, ah yine ne gördün bakalım?
-Şurada, baksana işte.
-Neden bahsediyorsun, anlayamıyorum ciddi?
-Baksana, işte, işte ya bak şurada.
-Benim ile dalga mı geçiyorsun nazar? Orada hiçbir şey yok!
-Bir kez de aynı şeyi hissedebilsek olmaz mıydı?
-Nasıl hissedelim ki canım, orada bir şey yok ki!
-Evet yok. Ama benim parmağım vardı oraya uzanan. Bu senin için yol olması lazımdı.
-Yine mi aşk, yine mi sevgi yelleri esiyor güzelim aklından?
-Ah beni bir anlasan, bir kez Ali!
İkiside birbirlerini çok seviyordu. Ancak Ali, Nazar’ı bir türlü anlayamıyordu. Ne yapsa ne etse biliyordu ki, Nazar yine sevildiğini duymak isteyecek. Ama Ali’de bir türlü Nazar için doğru olanı yapamıyordu. Nazar küsmüş değildi Ali’sine. Ama ne yaparsa yapsın, bir türlü Ali sevgisini belli edemiyordu. Ali sessiz bir Mayıs rüzgarına dokunmuşçasına garip garip denize bakıyordu. Elleri az önce birbirlerinin ellerindeydi; ancak Nazar yavaş yavaş çekmişti elini Ali’den.
Nefes alışverişleri yavaşlamıştı iki sevgilinin de. Ali ciğerlerine daha derin nefesler almak ile meşgul iken, Nazar Ali’ye aldırmaksızın ilerideki banka doğru yürümeye başladı.
-Nereye gidiyorsun?
-Yoruldum, şuracıkta oturacağım az.
-Tamam sen otur da, ben bi şey alıp geleyim mi?
-Sen bilirsin, ne alırsan al.
-Tamam. Kağıt helvalarda uzamış gider, akşam semadan içime çöker.....
Nazar rahatsız bir aşk ile doluydu. Ali şarkısını söyleyip giderken , Nazar çantasına elini attı. Sigara içmeye alışkın olmamasına rağmen, ince sigarasından bir dal çıkardı. Ateşiyle usulce yakarken esasında utanıyordu. Utanıyordu her şeyden. Aşklardan, hayattan ve onu yaratan Allah’dan.
Sigara dumanı yavaş yavaş göğe yükselirken, sigarayı sol elindeki ikinci ve üçüncü parmaklarının arasına alıp, sağ eliyle çantasından yazı defterini ve de kalemini çıkardı. Sigara daha yarısına gelmemişti ki; sigarayı denize doğru fırlattı. Biliyordu ki; aşklar için o sigara sabahlara kadar yanacaktı Kendi aşkına küs bir halde iken, Aşk’a olan özlemini yazmaya başlamıştı.
Ben senin ayrılığından yanarken, olmasa dahi o ayrılık şimdi ben acılar içinde kıvranırken, senden artık yardım dileyecek takatim de kalmadı. Sen aşka gıpta ile bakmayı çoktan unutmuşsun sevgilim ya da hiç bilmiyordun.
Seni severken artık sana nedense ihtiyacım kalmadı. Sevgilim neden böyle düşünüyorum bilmiyorum ama seninle ölene kadar sağ kalıp mutlu olmak isteyen ben, artık sen olmasan da seni seveceğini biliyor. Çünkü ben aşkı seviyorum ve aşkı sen de bulduğumu zannetmiş iken, şimdi senden yavaş yavaş uzaklaşıp aşka doğru adım atıyorum.
Off...Şu ciğerimde aşka ben yanarken, olmuş iken divane, yine yanımda olup da beni anlamamana şaşıyorum. Terennüm ederken aşkım yanımda her daim, sen şaşkın bakışların ile aşkı bana göster diyorsun. Bilgeliğinin aşk cahilliğinde şu Leyla’nın nasıl hasta olup yangınlar ile sana bayıldığını bir an dahi göremiyorsun.
Ama Rabbime sonsuz şükürler olsun ki; anlamadığın aşkınla beraber be yine de sıhhat buluyorum. Her dakika aramıza asırlık hasretler girse de, ben biliyorum ki, senin aşk ile dolduğun anda ben seni görmeye güç yetiremeyeceğim.
Yüzüne bakarken, yüzünde gördüğüm güzellik aşktan dolayı sultanım. Ama sen kendinin dahi farkında değilsin. Güneş her gün çalarken bizim sevgimizden nur ve her akşam olduktan sonra yıldızlara bakıp seni anlatıyorsam, anlıyorum ki artık, bu aşk sana değil sevgilim.
Ben seni kainatımın başı saymışken, sen yolda duraklayıp o kadar üşütüyorsun beni, sevgisizliğin yüzünden bitap düşüp, hasta halimle hasbıhal etmeye başlıyorum.
Oysa sen bana ne demiştin evvel zaman da bir zaman sevgilim. Ben senin bulunduğun yerde İstanbul Sultanı idim. Hoş deyip, yüreğimi bembeyaz ediverdiğin o günleri kim yaktı da bugünlere düştük diye üzülüyorsam sevgilim, artık sevginle bir olduğum içindir. Ama aşk içinde seni beni altüs etmiş iken, ben benciller gibi hala seni seviyorum ve yanlış yapıyorum.
Ben aşkının, ben sevginin firkazedesiyim şimdi. Günlerdir, hatta aylardır bu hal üzerine gözlerinde yitip gitmekteyim. Ama sen beni göremiyorsun, halet-i ruhiyemin kanadından bir tüyü dahi kabullenmek istemiyorsun. Medresem de şikayetle ihtimaller denizi önünde çıldırışlarım ardınca bana yüzünü eskiten gecelerde tövbemi yapacağım artık. Sana tevbelerim içinde ihtimallerimi öldürdüğün gülleri sunuyorum. Hepsi artık kurudu ağlamaktan. Bu yeşil gözlerin göreceği en güzel göz, artık toprak olacak galiba.
Beraber de olsak, elveda sevgilim sana!
Yaşlı gözleriyle nazar boncuğun...
-Ne bu kağıt kalem nazar, hayırdır?
-Hiç bir şeyler yazıyordum.
-Allah Allah, sen yazmazdın hiç.
-Ne bileyim, bir deneyeyim dedim.
-İyi bakalım,al şu kağıt helvayı boncuğum.
İstanbul, ikindi vakti’nin akşama telaşından uzak da, sahil de şen bir esenlik ile yorgun başını Nazar’ın dizine yaslıyordu. Ali yine gözünü denize dikmiş, kendi kendine şarkılar mırıldanıyordu. Nazar, gizlice gözlerinden birkaç yaş damlasını yanaklarında akıtırken, çantasından çıkardığı peçete ile ağzını siliyordu. Kağıt helvayı yemişlerdi, ama öyle büyük boşluk içindeydi ki, Nazar artık elvedasının yemin törenini eder gibi denize bir merhaba daha diyordu.
Attığı sigara sönmüş müydü diye merak ediyordu gerçekten. Ayağa kalktı. Ali arkasından şaşırarak bakıyordu.
-Ne oldu, nereye?
-Hiç denize bakacağım.
-Buradan da göremiyor musun?
Nazar cevap vermemişti. Eline aldığı peçeteyi dudaklarına götürüp, sımsıkı yüz kaslarını sıkıyordu. Uzatmadan, yalanlar atmadan hıçkıra hıçkıra yaşları deniz ile buluşuyordu.
...
(Devamı ithaf edilen güzel insana bağlı:)
YORUMLAR
erolabi
İthaf edilenden :)))
İşin zor .
demedi deme !
HakkınSesi
Kalemin gücüne bakta hizaya gel
sesim
devamı gelsin bunun mutlaka
kızın adından sonunda bimaraz çıkacağı belli gerçide
görelim yinede
tekkelimeyle harikaydı
tebrik ettim
:)
HakkınSesi
ithaf edilen kişi dün devam et dedi...etmeye bakacaz..
Hkrmetler..
Ruh/u okşayan hoş bir seda esti.
Bukle bukle eserken rüzgâr ile sevda etekleri.
Bağırır istanbul da yatan o alimler,şehidler,şühedalar,Peygamber dostları.
Aşk kokan bir yanı var isede çoğunluk sahiplenme ve içinde olduğu kadar yanında olma gücünüde apaçık göstermiştir..Şiirsel ,sezinsel,hissel deryasından bir gezinti vuku bulmuş.
Ve dahi yüreğin ta içine girip sevgi ve okşanası tatlarda aşk fısıltıları nüksetmiş dillere .
Ziyadesiyle fevkalade bir çalışmadır..Yazan yüreğe sağlık..Devamını beklerim kendi payıma çıkardıklarımla..
Hürmetler /
HakkınSesi
Hürmetler...
HakkınSesi
Hürmetler..
HakkınSesi
Hürmetler...
Ülviye Yaldızlıı
O qué
Onun şarkısı eşliğinde atlayalım ok?
HakkınSesi
Hürmetler...