Araf
Yaratılıştan sürmeli ve bilye gibi yusyuvarlak, kapkara gözleriyle saatlerden beri beni izliyordu. Mankenini, tuvaline hapsetmeye çalışan bir ressam edası içerisin de tek kelime etmeden beni izledi. Saatlerce. Ses çıkarmadım. Bir kez dahi olsun göz ucuyla bile bakmadım. Bu pozisyondan hiç sıkılmışa benzemiyordu. Eminim buna Sur’u duyana kadar devam ettirebilirdi. Çok nadir olsa da çok etkileyici zamanları seçerdi beni diğer insanlardan farklı bulduğunu ve bana olan hayranlığını anlatmak için. Konuşmaktan çok izlemeyi, dinlemeyi, susmayı severdi. Her gece ben uyuyana kadar beni izlemeye geldiğini biliyordum. Bunu görmedim ya da duymadım ama böyle olduğunu biliyorum. Hissediyorum. O benim varlığımın olduğu yerde yokluğum, yokluğumun olduğu yerde varlığım. O yanımdayken kendimi tam hissediyorum. Her adımımdan emin olarak geçiriyorum dünyada ki saniyelerimi. Bundan olsa gerek beni izlemesine ses çıkarmadım hiçbir zaman.
Bunun Aşk olabileceğini düşündüm ilk zamanlarda. Başka bir açıklama bulamadım. O beni ben onu izliyordum. Saatlerce diyemem çünkü izlenirken ve izleşirken dünya ile ilgili kavramlar üzerimizden kalkıyordu. Başka. Bambaşka boyutlarda yüzüyorduk bir birimizin gözlerinde. Benimde çoğu zaman onu izlediğim olurdu. Onu izlemeyi seviyorum diyemem. Sevmek hafif kalırda diyemem. Bunu anlatmaya çalışmam, bir timsahın uçmayı anlatması kadar saçma olur benim için.
‘Benim dünyam’ söyleyebileceğim tek kelime.
Ben dünya yaratmaya başladım. Onu ilk gördüğüm günden beridir.
Onun zeytin karası gözlerinde ‘Benim dünyam.’
Yerde ki desensiz düz halıdan başımı kaldırıp, beslediğim ve büyüttüğüm benim dünyamın hala orada olup olmadığını kontrol etmek istermiş gibi gözlerimi, gözlerine diktim. Gülümsedi asilce. Sanki “ Dünyan emin ellerde ” dedi gözleriyle. İçim ısındı. Rahatladım.
Bir an gözlerim kendi etrafımı taradı. Bir sigara daha yakma niyeti besleyen aklımın emriyle. Üzerinde Arapça “ sigara içmek öldürür ” gibi bir yazı olan kaçak sigaramı, minder ile sol dizimin arasında buldum. Başımı kaldırdığım da ne yazık ki o gitmişti. Hep böyle yapardı. Hiç ummadığım bir an da, hiç ummadığım bir hareket sonrasında kaybolurdu. Bir an telaş ve endişe bastı içimi. Kendimi, bu koca dünya da tek başına ve yalnız hissetmeye başladım. Korku denilemez, bu yaşadığım bir anlık panik duygusuna. Çünkü bu dünyadan korkmuyordum. Bundan emindim. Bu daha çok bitkisel hayat gibi bir şey. Ya da tam anlamıyla bunu tarif edebilecek kelime bu;
‘Araf’
Mustafa YADİGAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.