HÜZÜN KOZALARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kenan Can Yoldaşlar: 20 Şubat 1962 yılında Adana’da doğdu. İlk ve ortaokulu Adana’da bitirdi. Lise’yi Adana erkek lise’sindeyken ‘’Huzur ve güven ortamını tesis edeceğiz” diyerek! ‘’Dış mihrak’ların ellerinden‘’ 12 Eylül’cüler tarafından ‘’Kurtarılması ve Kollanmasına‘’ karar verilen binlerce gencin arasında kalarak, bitiremedi. Tüm dünya insanlarının birer göçmen olduğunu düşündüğü, bu yeryüzünden geçerken, herkes için eşitlik, yarınlara güzel bir gelecek bırakma sevdasının bedelini ödemiş birisi olarak eğitimi yarım kaldı…
Yazmaya sığmayacak kadar uzun olan 12 Eylül gibi bir olguyu yaşamış bir kuşağın insanı. Kendi deyimi ile Kısaca “12 Eylül/zade” değil ”12 Eylül/zede” …
“12 Eylül askeri darbesinin” hâkim değerlerinin hala yaşamımızda olduğuna inanıyor ve bunun anlaşılmasının o dönemi yaşayanlara, gerçek mağdurlarına haksızlık etmemekle eş değer olduğunu düşünüyor.
ve her şeye karşın
hala acı’ları dinmemiş
düne ait kendi hikâyelerimizin
çatlaklarında...
belki de
’’gülüp geçilen bu işlerinde’’
hala umudu varsa insanın
tasarlanabilir ve yaşanılabilir bir dünyaya dair;
bu birazda
kanla, ölümle, erken tanışmış kayıp bir kuşağın
yakalanmamış gözyaşlarının firarındandır...
diyerek bunu da pek dert etmedi.
Futbolu, futbol oynamayı çok seviyordu.1974 yıllarında Adana Demir Spor kulübünde lisanslı olarak(yıldız takım kategorisinde) oynadı(sonradan Adana Spor genç takımına geçti).1977 yılında ülkemize yeni giren spor dalı Hentbol’a çok sevdiği rahmetli beden eğitimi öğretmeni ‘’Füsun Canan’’ hocasının sayesinde başladı.
Bir dönem Hentbol hakemliği de yapan, Adanalı bir gazetecinin çıkardığı ‘’Adana sporunda ilk’ler’’ kitabının Hentbol’a ayrılmış bölümünde Adana’nın ilk Hentbol’cuları kategorisinde yer aldı.
Uzun yıllar Türkiye birinci hentbol liginde mücadele eden ÇUKOBİRLİK spor kulübünde Hentbol oynadı. Çukurova üniversitesi sağlık meslek lisesinde “ilk” Hentbol takımını kurdu. Çukurova Üniversitesi “ilk” Bayan Hentbol takımını kurdu, antrenörlük yaptı. Askerliğini Ege Ordusu spor eğitim merkezi (Karagücü’nde) yaptı. Orada hem oynadı hem de branş kaptanlığı yaptı. Maltepe Askeri Lisesi hentbol takımını çalıştırdı.
Ülkemizin 811 no. Hentbol hakem lisansına sahip olarak hakemliğe devam etti. Öz kaynak çalıştırıcılığı yaptığı dönemde birazda spora farklı yanlardan baktığı için ülkeyi kötü yönetenler gibi, kulüpleri de farklı bakış açısıyla yönetmek isteyen başkan ve yöneticilerle ters düşerek, sporla ilgili olan her şeyi! ‘’seyretmeyi bile bıraktı’’ sporla iştigal olduğu zamanlar çalıştığı, Çukurova üniversitesi merkez santral’’ operatörlüğü ve sonraki görev yeri olan spor tesislerindeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. (bıraktırılmak zorunda kaldı da denilebilir)Her geçen gün zorlaşan hayat şartlarında, grafik, serigraf atölyesi, lokantacılık, birahane, gibi yerler çalıştırarak yaşamını idame ettirmeye çalıştı. Evli, iki evlada sahip. Şu an Ankara da yaşamakta…
“İlkinci “ adında ortak şiir kitabında oldu. “Umut Denizleri”,”Katreyiz”,”Mersin Yaşam”,”Edebiyat Defteri”,”Şiir Evreni”,”İz”,”Şiir Akademisi”,”Yazımhane”,”Forum Edebiyat”,”Antoloji”,”Çitlembik”,”Özgür Yaşam”,”Melantis”,”Kum dergileri”, “Güney” ve özellikle “Ekin sanat’ta” son dönemlerde paylaşımları oldu. Hala da oluyor. 2010 Haziran ayında ilk Şiir kitabı “HARCI SEVDAM” Sarissa yayınevinden çıktı.2011 Mart ayında da birbirine bağlı öykülerden oluşan “HÜZÜN KOZALARI” Kitabı “Bence kitap”tan çıktı.
Yine Bir Adanalı yazar Zafer Doruk’un Kenan Can Yoldaşlar için söylediklerini aktaralım.
“Yıllar önce oturduğum mahallede bir komşu kadına: “Öykü yazıyorum” demiştim, “Öykü de neci?” diye sormuştu. “Hikâye” demiştim, anlamıştı. İşte, Kenan Can Yoldaşlar o insanların hikâyelerini yazıyor. Kendi hayatından ve tanık olduğu hayatlardan süzdükleri, bir hikâye ve ‘temaşa’ karnavalına; Çukurova’nın dili, rengi, kokusu, o saf ve sıcak yürekli insanları birer Çukurova türküsüne dönüşüyor. Hikâye kahramanlarının yaşadıkları insanlık halleri, yüreğimizde buruk bir tat bırakıyor…”
Yine Sanatçılarımızdan Mazlum Çimen’in sözleriyle devam edelim… “Yaşamda, yazınsal yapıtların, edebiyatın “Toplumsal Önemi” konusunda; Çömelip, yüzünü avuçlarının arasına almayanlardan Kenan Can… Şiirlerinde ve Öykülerinde “Hangi Mesele” olursa olsun! Sonuçlarına baktığımızda, İnsan Sevgisinin yanı sıra; Bakılması gereken yerin yine “İnsan” olması gerektiğini görüyoruz…
Yine kendi deyimi ile “Tarihlerinde sevinçlerinden daha çok acı’ları sevdim” demesinden bile insanı ne kadar sevdiğini görebiliyoruz.
Şiirlerinden de, Öykülerinde de anlaşılacağı gibi Adana’dan vazgeçemeyecek kadar Adanalı.
zühreyi ben öldürmedim
şarabı seven bir tanrıda değildim
akhilleus hiç değildim
herkülü sevdim
ve alfabedeki yirmi ikinci sıradaki
-s- harfini sevdim
-n-den vazgeçmeden
ve birde sevinçlerinden çok acıları olanları sevdim…
“İNSANAT BAHÇESİ” Öyküsünde;
Uzun süredir buradayım, sanırım kim olduğumun ve ne olmak istediğimin de önemi yok artık dedi döndü, ‘’Siz ne zamandır buradasınız?’’ dedi yaşlı amcaya, bu, beklenmedik soru karşısında, yaşlı amcanın yüzü kızardı, Ben hasta değilim yeğenim, burada hastam var onu ziyarete geldim, beni anlıyor musun? Dedi genç adama Elbette anlıyorum der gibi başını salladı genç adam.
Siz dedi Şu duvarların dışındaki ‘’İnsanat bahçesinde yaşayanlardansınız’’…
Bir solukta okunup, okurken düşündürüp bir yandan tebessüm ettiren, oldukça hoş bir metin. Televizyonların ısrarlı sunumları, insanların aşırı bağımlılık haline dönüşmüş taleplerinin çok hoş bir yolla anlatılması. Bir yandan insanların, içi boşaltılmış dizi vs, vs bağımlılığı ne güzel işleniyor.
Geçen sene Ankara da eylem yapan “Tekel İşçileri “için yazdığı; Adana dan kalkıp arkadaşı “Elife” ile Ankara ya gelen tekel işçisi “CEMİLE” öyküsünün Finalinde;
Elife eylem yaptıkları çadıra geldi, yan çadırdan davulcuyu çağırdı.
"Çal"dedi Gardaş "Çal"...
Hep slogan mı atacağız bu durumda bile davul zurna çalabileceğimizi gösterelim onlara…
Beraber geldiği yan yana çömelmiş, dalgın ve düşünceli sigara içen işçi hemşerilerine seslendi.
‘’Yok mu benle oynayacak gardaşlar?” dedi.
Aralarından biri paltosunu çıkardı arka cebinden mendilini aldı.
‘‘Abooovvv bacıma bak hele, oynamaz mıyım’’?
‘’Gardaşın gurban olsun sana bacım’’
‘’Allöööşşş’’ dedi
Geçti karşısına Elife’nin kaptırıp kendilerini davulun ritmine, bir keklik gibi sekiyor, bir serçe kadar sıçrıyor...
"Oynuyorlardı…"
Diye yazarak nasılda “Adana/ca” Tabir edilen yöreye ait günlük konuşma dilini aktarabilmesini görüyoruz.
Ve Toplumsal yaşamın kesitlerinden,
toprağın kokusundan ayrı, bireyin özüne, içselliğine özgü yazdığı şiirleri de Öyküleri de ayrı bir değerde.
Okunduğunda inceden inceden hüznü hissettiriyor.
Yazar, Şair“Çağını görebilmelidir…”diyor. Yazanların; toplumsal yaşamdaki çelişkiler, çıkmazlar, adaletsizlikler, eşitsizlikler gibi sorunlar var olduğu sürece ters giden şeylere muhalif olma yanının dışında, insani duygulara, aşka, sevgiye bir bakış açısı koyup ve bütün bu olanları yok saymadan derinlemesine duyulan bir bilinçle, duyarlılıkla işlerini yapmaları gerektiğine; İçinde bulundukları dönemin felsefesini, psikolojisini, sosyolojisini, acısını, sevincini, çelişkisini, ekonomik yapısını, tarihsel konumunun yarattığı atmosferde anlatma gibi bir kavgasının olması gerektiğine inanıyor.
Şiirlerinde de ve kendi deyimi ile “Tarihlerinde sevinçlerinden daha çok acı’ları sevdim” demesinden bile insanı ne kadar sevdiğini görebiliyoruz.
Şimdi Söz’ü Çukurovalı Yazar, Şairimiz Kenan Can Yoldaşlar’ a bırakalım.
insanlar; Yaşadıkları toplumun kültürel, ideolojik, ekonomik, örf, anane, çelişkiler, haksızlıklar, eşitsizlikler vs, vs gibi özellikleri sayesinde bir şekilde “Biçimlendirilirler”… Bu coğrafyada yaşadığım için, insan sevgisinin yanı sıra; bu topraklarda yaşayan insanlarıma borcum olduğumu düşünüyorum. Bildiğim, yaşadığım, gördüğüm yerleri ve olayları anlatmaya çalıştım, çalışıyorum da… Kısaca böyle özetlenebilir. Asla kendimi bir yazar gibi görmedim. Öyle bir kaygımda olmadı, olmayacakta. Herkesi ilgilendiren yanlarıyla “Olup Biteni” fark edebildiğimi düşünüyorum. “Olup Bitenleri” fark ettiğim içindir ki; anlatırken de herkesin kendini içinde bulmasını sağlamak istiyorum. Becerebiliyormuyum onu da bilemiyorum.
Kitaplarımı geç çıkardığım, paylaşımlarımı geç yaptığım söyleniyor, doğrudur. Bu kadar beklememim paylaşımda geç kalmış olmamım sebebi Yazdıklarımı Kendi kıblem gibi kendime yazıyor olmamdı... Her ne kadar çok seviyor olsam da bu yazma eylemini…
Son birkaç senedir çok yakın çevrem bu yazma eylemini yaptığımı, sevdiğimi biliyorlardı.
Yazmaya çalıştıklarımı okuduktan sonra ‘’Paylaşman gerek’’diyen
Eş, dost, yazar, çizer, boyar, arkadaşlarım, dostlarım, ısrarla artık senin olmamalı bu yazdıkların diyorlardı. Düşündüm haklılardı, bende paylaşmaya karar verdim. Arkasından zaten kitaplaşma geldi.
Her şeyden önce ben; Bir birey olarak, barış, sevgi, hoşgörülü bir dünyanın, tüm insanlık adına yaşanabilinir kılınması gerektiğine inananlardanım.
Güzel ve iyi şeylerden, insandan yana olmak adına, dayatılmış, öngörülmüş, kirletilmiş yoz değerler (!) ile uzlaşmaktansa, kendi vicdanımın sözcüsü olarak ‘’İnsani olanı savunmamın’’ bu çürümüşlüğe red çekmek olduğunun bilinmesini istediğimden yazdığımı düşündüğümde oluyor zaman zaman.
Maalesef çağımız ağrılı çağımız yangın yeri! Sanki tek boyutlu insana doğru gidiyor bu dünya.
İnsanlar üzerinde her geçen gün zorlaşan yaşam koşulları, yoğun tahribatlar bırakıp Kendilerini sahipsiz hissedip başkalaşıp yalnızlaşmalarını sağlıyor o nedenle Koca bir ormanda bir ağacın yaprakları gibi gördüm kendimi, kopup yere düşsem de derdim insan sevgisi, eşit ve adil bir yaşam herkesin hakkıdır diyerek; Tek kimliğim kendi vicdanım ve o vicdanımın insanı olmaktır diyorum...
“Bir başım var, bütün bu başıma gelenler, hep başım yüzünden” deyip geçiştirirken bile Söyleyecek Söz’ü Olanlardan Kenan Can Yoldaşlar…
Yolu açık olsun…