- 851 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir ödüldür yaşamak/Hormonsuz Hayatlar Yolculuğu..
Ne bir fazla , ne de bir eksik.
Neysek o yuz biz..
Çok uzun bir yol katettik ama yorgun değiliz .
Yorgun değiliz çünkü biz bu uzun yolu Çınar ağaçlarının gölgesin de dinlene- dinlene geldik.
Çınar yürekli dostların yüreklerinde molalar vererek geldik.
Hızla akıp giden yıllar bizi de yordu elbette ama yürüdüğümüz yollar asla yormadı ne mutlu ki .
Çamur,çalı, çakıl ,çakal çıktıysa da karşımıza zaman, zaman bizim sıkı sotalarımız vardı hep sıkı dost hanelerinde /düşmedik hain pusulara asla/ İt ürüdü biz yürüdük korkusuzca.
Neredeyse el değmemiş ormanlarda geçti bizim çocukluğumuz.
Henüz katledilmemişken doğası; taşına, toprağına, ağacına ,çiçeğine belki de ilk biz dokunma şansını yakalamışızdır büyük bir ihtimalle.
İhtimam la ve en doğal ürünler le ödüllendirdik bedenlerimizi,ruhlarımızı;Biz ektik, biz biçtik, biz tükettik.
Tükettikçe, ziyade olsun dedik yürekten /ziyade oldu gerçekten.
Ziyade oldukça; alın terimizi üç kuruş,beş kuruş hesabı yapmadan çarşı, pazara indirdik emeği paraya çevirdik.
Parayı sevdik elbette ama asla paraya biat etmedik/İnsanı sevdik öncelikle ve asla insan satmadık ,satılmadık..
Kanaatkardık; Allah bin bereket versin dedik, bin bereket oldu oldukça şükrettik ,şükürle paylaştık ürünümüzü,emeğimizi hem de sevgimizi katarak/ karşılıklı.
Uzun bir yol katettik binbir sevgi ile dolu çıkınımız omzumuzda.
Ekmeğimize hep en doğal ve en tadı damakta şeyleri katık ettik en maliyetsizinden;
Kimi gün bir zeytin tanesi, kimi gün baklava,börek ama hepsinin içine en içten sevgilerimizi de eklemeyi ihmal etmedik.
O sevgilerle bezenerek bu güne öylesine mutlu, umutlu geldik.
Biz hep onurla yürüdük hayat yolunda ama ardımız a bakmayı da asla ihmal etmedik
"Ne verirsen elinle, o gelir seninle" dedi atalarımız.
Atalarımıza saygımız hep sonsuzdu, sözlerini kulağımıza hep küpe ettik en paha biçilemeyeninden.
Yürüdüğümüz yollara avuç,avuç sevgi tohumları ektik te
bu güne öyle geldik.
Sevdik aydınlığı, aydınlığa yürüdük tüm yüreğimizle çünkü biz Toprağın çocuklarıydık Güneş ile, aydınlık ile beslenen/başka türlü olamazdık ki!
Ve bu gün sürgün verdi geçmişte ektiğimiz sevgi çiçekleri/ Boyu,boyumuzu aştı, gölgesinde demlendik/güzelleştik.
Biz dün ektiğimiz çiçekleri marazı ile, böceği ile sevdik,benimsedik.
Bu günde işte biz o çiçekleri başımıza hep onurla taç ettik, ediyoruz,edeceğiz ömrümüz oldukça.
Doya -doya sevdik, sevildik sevgiden,saygıdan yana hep zengindik, en zengindik.
Bu yüzden dir sevgimizi böyle sine bonkör ce dağıtmamız / hakedene.
Hakedene dedik çünkü sevgi, saygı asla Sümerbank Basması gibi dağıtılmaz ı öğrendik zamanla ve zaman la daha ne çok şey öğrendik/ yaşadıkça da öğreneceğiz inşallah.
Evet bize sevgi ile yaklaşan herkesi sevdik ama temkinliydik te öyle üç kuruşluk düşünenlere sevgimizden ,saygımızdan prim vermedik/ kırmadan, incitmeden yolumuzdan çektik usulca.
En büyük usta zaman mış bunu belledik ve gönüllü öğrenciler olduk / ölünce mezun olunan bu okulda.
Zamanımız çoktu; ilmek ,ilmek işlendik ve tüm o güzel kavramlar daima paha biçilemez değerlerle nakışlandı yüreğimize,belleğimize.
Zamanımız çoktu, alabildiğince özgür yaşadık çocukluğumuzu; ağaçların tepelerinde gezdik, komşu bahçelerin meyvelerini çaldık, komuşu teyze yi/amca yı peşimizden koşturduk deli kahkahalarımız eşliğinde.
Teksas/Tommiks okuduk birde kitap aralarına gizleyerek ve onlardan öğrendiğimiz savaşları oyun haline getirdik oynadık can yakmadan, oyun olduğunun blinci ile.
Zamanımız çoktu, birbirimizle daha çok vakit geçirdik;akşam üstleri tüm çocuklar toplanıp türlü,türlü oyunlar oynadık yorgun düşünceye kadar.
İlk akşamdan binbir kandırmaca ile değil, biraz yorgunluktan biraz da, hemen sabah olsun diye uyuduk mışıl-mışıl.
Genç olduk, zamanımız hala çoktu; öyle evlerde televizyon falan yoktu en fazla bir Radyo başına üşüştük "Piyes" veya "Arkası Yarın" dinlemek için birde bol -bol şarkı,türkü dinledik eşlik ederek/ hala hepsi ezberimiz de olan güzellikte.
Toplanıp sinemalara gittik konu-komşu gördüğümüz filmi günlerce anlattık birbirimize veya o filmi görmeyenlere /görmeyenler çok az da olsa.
Teksas,Tommiks likten öykü kitaplarına,romanlara terfi ettik zamanla/su yudumlar gibi yudumladık yüzlerce kitabı çünkü zamanımız çoktu.
Rüzgar gibi geçti Madam Bovary , Anna Karenina, Uğultulu Tepeler, Savaş ve Barış, Kırmızı ve Siyah ve daha yüzlerce klasik hatmettik.
İlk gençlk yıllarında ilk favorilerimiz genel de Muazzez Tahsin Berkant, Kerime Nadir, Halide Edip Adıvar vs iken daha sonraları Yaşar Kemal, Aziz Nesin ve benzeri yazarları okurduk.
Birbirimizle kitap değiş tokuşları yapmak ve Gezici Kütüphanelere dalıp kitaplar arasında kaybolmak en keyifli zamanlardan dı .
En can sıkıcı şeyse çok sevdiğimiz bir kitabın ,en heyecanlı yerindeyken "Misafir geldi hadi kalk bir kahve yap" denmesi olurdu. Evlerin bir çoğu yol üstü ve müstakil olduğundan her gün o yoldan geçen herkes mutlaka ev halkına selam verir ve o selama karşılık mutlaka "Buyur gel bir kahve içelim" daveti ile sonuçlanırdı.
Asla geriye çevrilmeyen bu davet neticesin de benim dönemimin genç kızları eminim hala gizli - gizli kahve yapmaktan nefret etmektedir/ en azından bilinç altında.
Biz her şeyi insana yakışır kıvamda yaşadık;kıskançlıklarımız da oldu,hırslarımız da ,yüreğimizi kemiren şüphe kurtçukları da ama o kurtçuklara rağmen yüreğimize asla küsmedik.
Kavgalarımızı,öfkelerimizi,dostluklarımızı hele -hele sevdalarımızı hep en ateşlisinden yaşadık.
Bütün bir gece sevgilinin gül yüzünü bir kez görmek için sabahlayanlar da oldu sokak lambalarının altında / "Sokak lambasının altına gelirmi?" diye perde ardında sabahlayanlar da.
Sevgi, aşk, sevda emek demekti o emeği son damlasına kadar sarfettik büyük heyecanlar la.
Kara Sevdalara dönüşürdü sevmeler çünkü konuşmak ,el tutmak için bile uzun zamanlar geçmesi gerekirdi ve böylece karşılıklı kararır dı sevdalar.
Kavuşması da bir başka güzel olurdu işte o zaman- ki tadından yenmezdi aşklar
Öyle uzun bir yolculuktu ki sevdalı yüreklerin bir araya gelmesi ! O yolun sonuna birlikte varılmışsa mutluluk ömür boyu, birliktelik son nefese dek garanti/kağıt üzerinde değil yüreğin her zerresin de yani.
Efsaneler de çok tu halk arasında ünlenmeyeninden.
Rivayete göre adamcağızın biri husumetli bir köyden güzelce bir kıza sevdalanmış ve bir kaç yıl inatla sevdasının peşine düşmüş her şeyi göze alarak .
Bindebir gizli buluşmalar onlarca aracı yardımı ile veya yine aracılar vasıtası ile mektuplaşmalar ile süren bu imkansız aşk nihayet mutlu sonla noktalanmış.
Bu sevdadında muaanit adam, kendince adak mı adamış bilinmez, yaşadığı sürece her evlilik yıl dönümlerinde yeniden düğün,dernek yaparmış çok sevdiği eşi ile kendisine hemd öyle davullu,zurna lı!
Düğün töreni bitince de gelin hanımı kendi evine at sırtında getirirmiş hep / hiç üşenmeden yıllarca!.
Ne aşk ama değilmi?!
Tabi bunlar bize masal gibi anlatılan ,bizden önce ki yaşanmış sevdalar.
Bunları bizlere anlatanlara göre bizler o dönemlerde çok modern, çok rahatmışız hatta dünyanın çivisini çıkarmışız falan!
Yani bizim şimdi ki gençlik için düşündüğümüz şeyler işte/ Ya birde şimdi ki aşk ilişkilerini görselerdi ne olurdu acaba!?.
Elbette şimdi de kara sevdaya dönüşebiliyor bazı sevmeler ama ancak seven, karşılıksız sevmişse kararıyor bir tek sevdalı yürek .
Yok, yok biz gerçekten aşk ile yandık zaman-zaman /yandık,yaşadık, yaşadık ,yandık ama asla edep dışına çıkıp, çember dışını yakmadık.
Can yanacaksa hep önce kendi canımızı ateşe attık /Dosta deste,deste gül attık.
İnsan ca zaaflarımız oldu elbette deli kanımız kaynarken fokur-fokur/ arsız ca daldığımız da oldu yasak sulara ama asla mayınlı derinliklere kadar dalmadık .
Çevreye zarar vermemek adına hep kendi içimizde patladık .
Dağıldık, parçalandık,bölündük ama hep haddimizi bildik. Hudutlarımız da daima güvenli sığınaklarımız oldu, yoruldukça sığındık dostluk kozalarına ve yeniden toparlandık ,birleştik/ hayata hep yeniden kanat çırptık kelebek misali..
Biz, bu yüzden hiç dost kaybetmedik, dostu terketmedik/terkedilmedik..
Biz HORMONSUZ bir neslin çocuklarıyız yani biraz da ’Yaşam Komandosu’ gibi mi ne?
Hamurumuz sevgi ve saygı ile yoğrulmuş bu yüzden yeni nesillere sevgi tohumlarını aşılayabilecek kadar da güçlüyüz.
Hiç bir koşulda ruhunu Şeytana satmayacak kadar sağlam temelleri olanlar her şartta dimdik ayakta kalabilirler/
Ulu bir Çınar gibi vakur ve o denli güvenli.
En sert koşullar da dalları eğilse de, gövdesi toprakta dimdik ve sarsılmaz kalan, yıllara meydan okuyan bir Ulu Çınar .
Biz böyle bilerek geldik bunca yolu bu yolda bize sonuna kadar eşlik edemeyenler yarı yolda yorulanlardır; gereksiz sapaklara bakmaktan.
Biz yüzümüzde ki çizgileri de, buruşan ellerimizi de,bükülen belimizi de, tutmayan dizlerimizi de sevdik,seveceğiz.
Çünkü biz önce insanı, insan olmayı sevdik.
Çünkü biz yaşamın bize verilmiş en büyük şans olduğunun bilinci ile adımladık hayatı ve sağlıkla yaşanan her güne hep şükrettik/ "İnsan sağlıklı olduğu yaştadır" diyerek sevdik her yaşımızı
Şükretmeyi anamızdan, babamızdan öğrendik öncelikle;
Her sabah yataktan kalkar,kalkmaz penceresini açıp gökyüzüne bakarak yaşadığı her an için şükreden , güzel kokulu bir çiçeği koklarken"Yaradan ın yarattığı her şeyi sevmek ve saygı duymak" felsefesi ile salavat getiren Anne ler büyüttü bizleri ne mutlu ki.
Güne Besmele ile başlayan ve günü Allaha emanet edip bitirenler de bizim ailelerimizdi, "Allah la aranızda elçiye asla yer vermeyiniz" diyenlerde ...
Ne mutlu bize ki biz, neysek o yuz ve en zor koşullar da bile biz, kendimiz olmaya devam edeceğiz
Çünkü bizim doğamız bu, çünkü biz doğalız, çünkü ve ne mutlu ki biz "HORMONSUZ" bir neslin çocuklarıyız..
Hayat hızla akan bir nehir gibidir ve hiç bir nehir geriye akmaz.
Seyir halindeyken manzaralar sıklıkla değişebilir aynı manzaralara ,aynı nehirden başlamanın yani geriye giderek başlamanın hiç bir şekilde mümkünatı yoktur.
Lakin, her çağda baki kalabilen, asla çağdışı olmayan bir tek gerçek vardır ki o da sevgi ve saygı dır.
Sevgiler yürekler de yeşerir, filizlenir,dal budak verir bizi sarar,sarmalar ve her çağda her şeye galip gelir.
Ben inanıyorum ki aşk ile kurulmuş bu dünya her türlü yan sanayi yaşamlar, dayatılan veya dayatılmak istenen ikinci el, üçüncü veya bilmem kaçıncı el yaşam şekillerine rağmen yine sevgi ve aşk ile dönecek,dönecek,dönecektir /dünya döndükçe..
Dünyayı, içerisindeki tüm renkler le birlikte ve eşit şekilde sevmeyen her kişi en büyük haksızlığı bu dünyayı var edene yapmaktadır aslında .
Hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz ki Müteahhitler ,Taşeronlar, İşçiler, İşçilikler çok ve farklı-farklı olsa da
Dünyanın kurucusu ve Yüksek Mimarı bütün bunların üstündedir ve "Tek tir" .
Varsın dörtbir yanımızı BALON/ HORMON yaşamlar sarmalamış olsun ne farkeder ki?!
Yeter ki, yeter ki YÜREKLERİMİZ HORMONLU OLMASIN/
YÜREKLERİMİZ HEP EN HAS SEVGİLERLE DOLU OLSUN..
Meral Adak
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.