YAŞASIN 1 MAYIS
İstesek de, istemesek de çoğu zaman hepimiz içimizde ki şeytana yenik düşmedik mi? Hayatımız boyunca sonradan aklı bâli olarak düşündüğümüzde, kendimizi haklı çıkarmak için hep aynı bahaneyi tekrarlar dururuz. “Olacak şey değil ama şeytan dürttü ne yapayım?” Diyerek işin içinden kolayca sıyrılıveririz. Şeytanı hep gözümüzde veya filmlerde boynuzlu, zaman zamanda tek gözlü olarak canlandırırız. Ama ne hikmetse, hiç sevmediğimiz bu yaratığı hep içimizde taşırız.
Bu arada günahını almayayım, her zaman kötü şeyler için dürtmez şeytan insanı. zaman zamanda iyi işler için dürttüğü olur. Mesela; bir yazarı dürter ona bir yazı yazdırır, Ya da bir ressamı dürter eline fırçayı aldırır. Ne bileyim, bazen hiç yazmayana bir şiir yazdırır.
İster anı diye isimlendirin, isterse macera içimdeki şeytanı sizlerle paylaşmam için, yine içimdeki şeytan dürttü beni.
Ah rahmetli babacığım, ah güzel anacığım, bu defa içimde ki şeytan neredeyse henüz 19-20 yaşlarındaki oğlunuzu genç yaşta elinizden alacaktı. Ama şunu söyleyebilirim ki çok zor anlar yaşasam da, ölümün pençesinden tesadüfen kurtulmuş olsam da, hayatım boyunca içimdeki şeytanın bana yaptırdıklarından yegane pişmanlık duymadığım olay budur sanırım.
O yıllarda Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinde öğrenciydim. İstanbul’da 1 Mayıs İşçi Bayramı geniş kitlelerin katılımıyla kutlanacaktı. Bağlı bulunduğum Öğrenci Derneği olan, Eskişehir Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği de, törenlere katılma kararı almıştı. Bir Mayısın bir hafta öncesinden Kocaeli’ndeki evimize gelmiştim.
O sabah, okula döneceğimi söyleyerek evden çıktım. Erkenden arkadaşlarımla İstanbul’da buluşarak korteje katıldım. Her şey o kadar güzel başlamıştı ki, davullar çalıyor, halaylar çekiliyordu. Hepimiz neşe içinde bayramımızı kutluyorduk. O kadar kalabalıktı ki saat akşamın yedisine yaklaşmasına rağmen, bizim grubumuz halen alana yaklaşamamıştı.
Olayların başladığı anlarda biz, sonradan insanların kaçıştığı Dolmabahçe’ yi Taksim’e bağlayan yokuştaydık. Saat 19.00 sularında, dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğin de, etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Günler sonra öğrendiğimize göre; Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu, insanlar panik halde kaçmaya başlamış, kısa bir süre içinde İntercontinental Oteli`nin de üst katlarından ateş açılmaya başlanmış.
İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken, panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu`na itmeye başlamıştı. Yukardan gelen insan selinin en önlerinde bizim grubumuz vardı.
Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil, kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu`ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti.
28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. 470 kişi göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenemedi, olay halen aydınlatılamamıştır. Sular idaresinin çatısından ve otel odalarından ateş açanlar bulunamamıştır.
Kazancı yokuşundan aşağı ilk inenlerden olduğum için o olayın vahametini anlayamamıştım. Sağıma soluma baktığımda yanımda hiçbir arkadaşımı göremedim. Deniz kenarına yaklaştım birden Deniz Motorlarından Sirkeci, Sirkeci diye bağıran motorcuları gördüm. Hiç düşünmeden motora atladım. Bir müddet sonra Sirkeciden Harem’e geçtim ve Eskişehir’ e dönmek üzere biletimi aldım.
Otobüs saatini bir kahvehanede beklerken ,televizyondan olayları izlediğimde nerelerden döndüğümü anladım.
Halen korku içindeydim, etraf polis kaynıyordu. O günlerin Devrimci modası nedeniyle saçlarım çok kısaydı. Kahvehaneye giren polisler kimlik kontrolü yapmaya başladılar, kimliğimi gösterdim bir polis ne iş yaptığımı sorduğunda bir anda ilk aklıma geleni söyledim ve “ben askerim abi ne olmuş kavgamı çıkmış?” diyerek saf tavrına bürünerek polise soru yöneltince sanırım bundan bir şey olmaz diye düşünerek, polisler bana “hayırlı tezkereler” diyerek ayrıldılar. Allah’ dan asker kimliği falan sormadılar.
Otobüsüm gece saat 23.00 de hareket etti. Sabaha karşı Eskişehir’ deydim. Ev arkadaşlarım da İzmit’ de olduğundan evde yalnızdım. Yatağıma yattım ve iki gün hiç kalkmadan uyudum.
O günden bu güne ne değişti? Bu gün olsa aynı şeyleri yaparmıydım?
Evet hiç bir şey değişmedi. Bu gün olsa aynı şeyleri yine yaparım. Ölümden yana hiç bir zaman korkum olmadı. Ancak aileme yaşatacağım acıyı düşündükçe, iyi ki kurtulmuşum diyorum yine de.
Yaşasın 1 Mayıs!
YORUMLAR
değerli dost evet çok zor dönemler içinde bir mayısları kutladı halkımız ben umarım kazasız belesız geçer bu günde ........birlik kardeşlik zamanı artık.....................birbirimiz anlama ve dinleme zaman işte şimdi...............................ne mutlu türküm diyene....................................
saygılarımla
varolun
zaralıcan