- 833 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMIN HELEZONU
Her şeye olan merakı en büyük zaafıydı…Kendi dünyasından çok,başkalarınınkiyle ilgilenmeyi severdi. İnsanların suratlarının bin parça olduğu günümüzde; o, her zaman kendisiyle gırgır geçer gibi bir şeyler mırıldanırdı… Kendi kendine el kol hareketleriyle nutuklar atarak karşıdan kendisine doğru gelen bir kişiyi görmesin yeter ki;
- Selam efendim! Gününüz hayırlı olsun! Öyle kendi kendinize konuştuğunuza göre önemli işleriniz olmalı,yoksa bir iş adamı mısınız?
Adam,yanından tam geçecekken,birden acı frenle olduğu yerde” zınk” diye durur.Ruhunu okşayan bu kişi de, kim? Kendisini adam yerine koyan bu zat da neyin nesi,kimin fesi?..Allah Allah! Halbuki kaç gündür bu koca şehirde yapayalnız hissediyordu kendisini…Daha geçenlerde sigara içen bir bayana dik dik bakmasından dolayı;bir ton azar işitmişti:
“Vay efendim,neden bakıyorsunuz,öküzün trene bakması gibi.Sizin gibi zihniyetler, kadın erkek eşitliğini hiçe sayan dangalak tipli insan müsveddeleridir. İstersem elimde şarap şişesiyle de dolaşırım…"
Adamcağız ne yapsın,baktığına bin pişman oldu ama…Halbuki,kadının elindeki sigara; evdeki otuz yıllık karısını,bütün haşmetiyle gözlerinin önüne getirmişti. Nasıl da sigarayı tüttürüp, veryansın ederdi kendisine doğru.Bir de işaret parmağıyla tehdit etmesi yok muydu!..
“Bu çocuklar hep senin eserin. Evli olanlar, eşlerinden boşandılar;kızlar,birer birer kocalarının evlerinden döndüler. Halbuki ne nasihatler yapmıştım onlara.’Beyaz gelinlikle gittiniz beyaz kefenle çıkacaksınız’ diye..Hepsi de ikişer,üçer çocukla başlarımıza bela oldular. Oğlanlar desen, onlar da aynı b.k çıktılar. Yok efendim,çocukları analarına göstermeyeceklermiş…Batsın sizin onurunuz...İşte;onların da bir sürü sıpası başımıza kaldı…Kendilerine baktıklarımız yetmiyormuş gibi bir de danalarıyla uğraş...
Adamcağız, arapsaçına dönmüş olan bu iç dünyasından sıyrılıp,kendisine selam veren kişiyle göz göze geldi.Demek ki dertlerine ortak olmaya çalışan biri çıkmıştı.İçinde insan sevgisi olan bir hayırsever! Patlamasına ramak kalmıştı zaten,dertlerini içine ata ata…Allah göndermişti bu yardımseveri…
- Selam birader! Ben,kendi kendimle konuştuğumun farkında değilim.Olsa olsa dertler benimle boğuşuyordur…Tam rahat ettim derken,bir de benim sıpaların sorunları çıkmaz mı?Yok efendim yuvaları dağılmış da,evlilikleri yıkılmış da,çocukları sokakta kalmayacaklarmış da…Falan da filan da…Ya kardeşim, bu yaştan sonra çocuk bakmaya mecbur muyum? Akıl mı kaldı bende? Balıkçı adamın biriyim; gözüm denizlerde..Ah ah! Oltaya yakalanan bir balık,suyun yüzünde nasıl ki çırpınmaya başlar,gözü suda olur ya;aynen ben de öyleyim…
- Haklısın!..
“Her haklısın” diye karşılık vermesinde;adamcağız,içindekilerini,hiç durmadan makineli tüfek gibi boşalttı…
Nice sonra;
- Sana Allah kolaylık versin birader,dediği halde adamın konuşmaları hala devam ediyordu;
-Biz de insanız.Yaşlı insanlar olduysak çocuklarımızın dadısı olmadık ya…Şöyle özlediğim bir hayalimi gerçekleştiremedim;eşimle el ele parklarda sevgililer gibi dolaşamadım ya…Allah,kahretsin böyle yaşlılığın…
Hayatı gırgıra alan adam,bir daha kendi kendisiyle konuşup, gülen ya da öfkeyle el kol hareketleri yapan birisini gördüğünde;selam vermemek için yemin etmişti ki;kendisine yöneltilen gür bir sesle irkildi:
-Selam birader,bir derdin mi var?..