- 682 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİRVAMIN UNUTTUĞU UMUT/ ARDAHAN ÖYKÜLERİ 185
Kirva: Bugün ki Kemal Balcının dükkanı önündeydi. Tatlı gevrek güldü.
Bana dedi bana: Haydi Yüksel’in lokantası Kristal Restorana gidelim yemek yiyelim. Ormankebap yiyek.
Ne lokanta?
Ardahanın o zaman ki en menşur restoranı.
Bak ne diyerim ey dinle yegen ağa!
Kete, feselli, katmer.
İkiyüz sene ahırı: Bişi, mafişi, kıkılı bilen olur mu?
Gevrek, gevreği, gevreği...
Beşyüz yıl sonra haşıl, haşılı...
Hangel, hangeli, mangeli...
Kazeti kartofu, kazeti pilavı...
Ardahanlıyı, Ardahanlının tamas hoşafını...
Çeçili, meçili...
Yüzbin sene sonra seni, beni soranı, soran olur mu?
Eyvah eyvah...
Hatredenlere şimdiden olsun selam.
Ne kötü gardaş unutulmak!
Yüksel Abi; Kristal Restoranın müsteciriydi. Yanında çalıştığı Yakup Ceylan’dan aldıydı lokantayı. Yakup Ceylan Rizeliydi. Aşbazdı. Yaman sanatkardı. Yadetmek gerek ki mesleğini bilen ve ustaydı. Kolay değil: Sanatkarın yetişmesi. Sanatkarın olgunlaşması. Dünya sanılmasın ki kolay bir diyardır. Kolaylığına herşey olagelirde. Aşbazda boyacı küpü değile, hemen yetişsin. Namümkün efendim, nerede. Bugün yeryüzünün en müşkülü: Üstad ve ustaların varlık bullmasıdır. Ki o yüzden kimi meslekler ustasızlıktan bizar ve naçardır.
Alaman GOETHE: Ne güzel demiş: El çalışınca usta. Ellen beyin çalışırsa: Üstad. El, beyin ve kalp çalışırsa ise: Sanatkar olunur.
Yürekle beyin ve el bir olmayınca: Sanatkar olmuyor.
Yakup Usta, Yüksel Abi yemekleri elceğizleriyle yapardı. Mutfakta kaç defa izlemişimki üstadları. Yüksel Abi, büyük sanatkarı yakından tanıdım. Bizim kiracımızdı. Bu yüzden tanışıktık. Onu yemeklerin başında seyrederdim. Asistanlarıyla etleri doğrardı. Yemeklerin kazanlarda pişirimini denetlerdi. Büyük ocağı vardı. Etrafını dolanırdı. ateşi ayarlardı. Tuzu, biberi, eliyle dökerdi. Temizlik, mutfak, bulaşıkhaneninde düsturuydu. Koca lokanta yirmiikiayak uzunluktaydı. Lokanta dar fakat uzundu alabildiğine.
Mutfağın önünde hemen geniş buzdolabı mutfağa geçiş yolu koymuş kadardı. Uzun hol nizamında bir ikili sıra masalar Ardahanın birinci Restoranını anılı şanılı hergün öğle ve akşamları içkili servisiyle maziye ve Ahıskaya karşı, eşzamanlı olarak SSCB’ye karşı, aynı zamanda dünyaya karşı mukabil Ardahanı temsilettiydi.
Ardahanın itibari restoranı kendi insanlarımız arasında da bir yarışmayı ortaya çıkartmıştı. Sen orada yedin, ola ben yiyemez miyim? Vay sen beni orda görmedin mi? Aha ordayım gel inanmazsan gör.
Yüksel Abi bir Aşure getür!
Orman kebabımı isterim!
Çorbada alacam abi!
Akşamaysa:
Çilingir sofrasını donatalım mı ağabeg!
İçmeden gitmem itoğlit olem ki!
Bira alacam baba!
......................
O restoran ve müşterileri: Kimi ölü, kimi yaşlı, kimi bilmem ne...
Ben duygusal olmak istemem; hayat ne yazık ki kıfayetsiz ve az.
Ben ise Ardahan çocuğu olmakla üzgünüm ve hicran ağlar kalbim.
Anılar beni azar azar...
Azar az az az... Hatıralar...
Ben ağlar... Ayrılık ağlar...
Mazide ağlar... Gidi günler hey!
Gitmeseydin ne güzeldin!
Leylim turna, dertli turnam!
Sevdalı anılar, Ardahanlarım hey!..
Kavuşmamız hayal oldu.
Leyli hatıralar!..
Sevdalı hatıralar-ı Ardahanlarım!.
.........................................
Kirvamın umudu:
Sekide katmer yemekmiş.
Lokantayı böyle umarmış.
Helal olsun kirvam utanmadan bana bunu anlatmıştı.
Yegenim ben lokantaya ilk gidecem. Aynı bizim ev zandım. Anamın goru. Sekiye oturacam biri gelecek, katmer getirecek. Bilemedin feselli, kete, gevrek getirir.
Masa ne? Ayakta sandalyede orman kebab, tas kebab, dolma biber, bunu yiyeceğim aklıma gelmezdi. Ben umut ederdim ki. Sekide peşhunda yiyecez.
Tabii kirvam anlatırken, düşünerim, ben mektepliyim: Çağ farkı bu. Modern zaman demişti öğretmenimiz: Modern zaman bu da. Başka ne ola ki? Hayır ben de bocalamadayım. Şİmdi Berber Nevzat Usta dişimizi çekiyor. Modern zaman da kim çekecek? DENTİST çekecek demişti öğretmenimiz. İyi de dişimizi Şavşetli Beşli Usta çekiyor. Bilemedin Kerim Usta, teknisyen yazar tabelada, o çekiyor.
Hayır bu ne iş derdi Deli Muhdet olsa. Bu ne iş hakkaten. Diş Hekimi denirdi modern zamanlar devri için, o da yoktu.
Seki, katmer tarih oluyordu a dostlar.
Yavaş, yavaş, birden değil... Ağır menşer değil ağır, ağır.
Seki bitmişti. Orman kebabı yiyelim beylerdi şimdi.
Terziler: Nurettin Usta, Cemil Usta, Selim Usta...
Konfeksiyonlara teslim olmuştu.
Katmeri orman kebabı yenmişti.
Kirvamda umduğunu bulamamıştı.
Kirvamın unuttuğu, umudu buydu.
Kirvam İstanbula yerleşti... yaşlandı.
Suşi yemekten geliyordu geçen gün gördüğümde.
Ben ne deyim? Siz deyin, ne diyecekseniz?
y.yılmaz
01-05-2011
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.