- 713 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KİTAP AYN-I KÂTİPDİR
Herkes kendi bildiğini ve tecrübelerini konuşup yazabilir. Ama yazılanlar ve konuşulanlar yazanın ya da anlatanın bilgisi dâhilinde olmayınca büyük yalanlar mana âleminden şehadet âlemine akıveriyor ve kayıt altına alınıyor. Evet, söylenmedik her söz işlenmedik her fiil mana âlemimizde mahiyeti yönüyle ya tüm çirkinliği ya da eşsiz güzelliğiyle sessiz bir bekleyiş içindedir. Sorumluluk o manaların, fikirlerin veya düşlerin dışa vurumu ile başlıyor ama orada bitmiyor. Bitmiyor çünkü söylenenler de yazılanlar da yapılanlar da muhataplarına müspet ya da menfi çok mühim etkiler bırakabiliyor.
Bilgi çağında yaşıyoruz sözü, kanaatimce hem eksik hem biraz da yanlış bir bilgidir. İfadem tam yerinde olur ya da olmaz, bilgi çağında değil, çabuk bilgilendirme çağındayız. Bu çağın korkunç bir içyüzü bir o kadar sevimli mahiyet-i kutsiye si var. Anlık haller vaziyetler birkaç saniye içerisinde küçük parmak hareketleriyle aynı anda tüm muhatapların, takipçilerin gözleri önünde…
İnternet: Asrımızın Bilgi Çağı adını almasına neden olan makinenin ruhu…
Ama kendini hiç bozmayıp hariçte kim ne yaparsa yapsın ve bilgiyi kim nasıl aktarırsa aktarsın ne ifrat ne de tefritle işi olmayan bir ruh daha var ki onun adı Kitap. Ne müthiş bir varlık!
Yeni bir görüş ve duyuş mimarisinin toprak üstünde sarayını kuracak tek vasıta: Kitap!
Kitap: Kelamla, Kalemin yer değiştirdiği zemin. Kitap o zeminde, her an sana anlatmada her an sana öğretmede ve istiyorsan her an seninle. Anlarsan senin anlamazsan rafların süsü…
Kitapla ilgili bu mülahazam; otuzuma gelmek üzereyken daha önce raflarda gördüğüm meşhur fakat çapını sonraları daha iyi anlayacağım ve biliyorum ki daha da anlamaya devam edeceğim Risale-i Nur Külliyatından Sözler adında büyük bir eserin yirmi birinci söz adlı dersiyle başladı. Çünkü o ders öyle bir Kelamın neticesi olmalı ki Kalemde vücut bulunca ta yazıldığı günden bu yana tesirine durmadan devam etmeli ve ediyor. Tüm dinleyici ve okurlarının razı olduğu memnun olduğu bir değer haline gelmiş. Nevi şahsına münhasır olduğu işin uzmanlarınca söyleniyor.
İşte o nurlardan razı olmaktan başka ne olunabilir cinsinden bir vakıa. Namaz gibi baş tacı edilesi ibadeti o dersten alınca, Namazı kılmaya başladım…
Evet, bıraktığı tesir o kadar etkili ki zaman sonra artık onunla –Risale-i Nur- senin aranda sadece müellifi kalıyor. Fakat okudukça karşına inanılmaz bir düstur çıkıyor bu düstur bizzat müellifin senden istediği bir rica değil aksine maslahatlı bir koşul.
Müellif-i muhterem Risale-i Nurlardaki tüm yazdıklarını onu okuyanların kendi eseriymiş gibi kabul etmesini istiyor.
Bu ön koşuldan aldığın hazla okumaya devam… Okudukça sende bıraktığı tesirler zaman sonra senin üzerinden yansımalara başlıyor ama unutulmamalı ki kerameti Allah’tandır.
İşte Kelamdan Kaleme dökülen ve ikisi arasındaki kurulan bağdan vücuda gelen Risale-i Nurlar… Bize düşen,o kalemden dökülerek bir şekil alan o pırlantaları keşfedip toplamak.Bediüzzaman’ı görüp tesirine muhatap olamadım ama Kitap aynı Katip olmalı ki eserlerinden o tesiri fazlasıyla alıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.